Geçtiğimiz hafta İYT yazarlarından Ralf Arditti; “Son İsrail Seçimlerinden Sonra Türkiye’ye Dönüş Olur mu?” başlıklı bir yazı gönderince şöyle bir irkildim. İlke olarak mümkün olduğunca yazılara müdahale etmiyor ve beş yıldır yirmiyi aşkın yazarın görüşlerine yer veren sitemizde sansür uygulamıyoruz.
Bu kez yaşamını kısmen Türkiye, büyük ölçüde İngiltere’de sürdüren, çok uzun yıllar dost ve arkadaş olduğum Ralf’ı telefonla aradım ve yazının içeriği ile bir sorunumun olmadığını ancak kendisinden sadece başlığı değiştirmesini rica ettim. Gerekçem de İsrael’de Türkiyeliler Birliği’ne bağlı olarak yayın yaptığımızdan sitemizde en temel ilkemizin her koşulda aliyaya destek olmak olduğunu ve bu tür bir başlığın bu yaklaşım ile çelişeceğini belirttim.
Bana Whatsapp’tan gelen yanıt şöyleydi; “Başlığı iyice yumuşattım ve çekiciliğini tamamen kaybetti”. Bu hafif yollu sitemle birlikte Ralf başlığı olumluya dönüştürmüştü; “Son İsrail Seçimlerinden Sonra Türkiye’ye Dönüş Olmaz”. Özellikle internet gazeteciliğinde başlıkların yazıların okunmasında ne denli etkin olduğunu bilmekteyiz ve bu başlığıyla yazının daha az ilgi gördüğünü belirtmeliyim.
Cuma gecesi Kanal 12’nin gece haberlerinde Mano Geva Araştırma Şirketinin sunduğu bir kamuoyu araştırması beni oldukça şaşırttı. İsraellilerin yüzde yetmişi seçim sonuçları nedeniyle İsrael’i terk etmeyi aklından geçirmezken, bu oran sağ Netanyahu bloku karşıtlarında yüzde elliye düşmüş, gerçekten “terk edeceğim” diyenler ise yüzde dokuz olarak belirlenmiş.
“Beğenmeyen gitsin!” diyenleriniz olabilir ancak bu anketten çıkartılması gereken sonuçlar olduğuna inanıyorum. İlkin bir ayağı bu ülkede, bir ayağı başka ülkede yaşayanları dikkate almazsak her birimizin özgür yaşayabileceği İsrael dışında başka bir Yahudi ülkesi yok ve kimseye “nereye giderse gitsin!” demek lüksüne sahip değiliz.
Yedi milyona yaklaşan seçmenden yüzde dokuzunun yani altı yüz bin cıvarında İsraelli tabi ki sonuçta ülkeyi terk etmeyecektir. Ne var ki sağ koalisyon dışında yer alanların yüzde ellisinin “artık bu ülkede yaşanmaz!” demelerinin gelecek için duydukları endişeden kaynaklandığını kavramak lazım.
Bu korku ve endişe Likud ve dinci partilerden değil, Bezalel Smotrich ve İtamar Ben Gvir’in başını çektiği aşırı sağcı oluşumun yükselişinden ve kurulacak yeni hükümette eli silah tutan ve zamanında sağ terörü desteklemiş bu kişilerin en etkin bakanlıkları ellerinde tutacak olmalarından kaynaklanmaktadır.
Yeşiva öğrencilerine 1314 şekel yardım yapılırken asker gençlere sadece 1235 şekel maaş verilecek olunmasından, cumartesileri futbol müsabakalarının yasaklanacağından söz edilmesinden, kendim için değil çocuk ve torunlarım için yaşantımıza müdahale edebilecek düzenlemelerden tedirginim. Yüksek Mahkemenin iptal ettiği yasaların anti demokratik düzenlemlerle bertaraf edilecek olunmasından, “Araplara Ölüm!” diyen zihniyetin iç güvenlikten sorumlu olacağından endişeliyim… (*)
Besalel Smotrch terör eyleminden tutuklanıp serbest bırakılmıştı
Söz konusu kamuoyu araştırmasına göre halkın yüzde 44’ü bir birlik hükümetinden yana iken sadece yüzde 37’si kurulacak radikal sağ eğilimli bir hükümeti yeğlemektedir.
İtamar Ben Gvir elinde silah
Netanyahu hükümetine karşı olan seçmende ise birlik hükümetinden yana olanların oranı yüzde 76’ya yükselmektedir.
İki blok arasında oy sayısının sadece beş bin olduğu dikkate alınırsa, liberal bir parti olan Likud’a oy verenlerin bir bölümünün de aşırı sağ partilerle birlikte kurulacak hükümete pek sıcak bakmadığı ve birlik hükümetinden yana olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hayırlısı demekten başka elimizden ne gelir ki... Bu halk her türlü zorluğu aşmasını bilmiştir.
---------------
(*) ABD’de Kahanizm terörist örgütler listesinde yer almakta olup Ben Gvir’in Kahana’nın yıllık anma törenine katılması tepki ile karşılandı.
Comments