top of page

Lahey’den yüzkarası bir tutuklama kararı…


 



Ülkede henüz 101 rehine kurtarılmamışken, kuzeyde yaşayan halk evlerine dönememişken, Lübnan ve Gazze’de gencecik canlar yitirilirken her gün yeni yeni can sıkıcı gelişmelerle karşılaşıyoruz. Lahey ICC (Uluslararası Ceza Mahkemesi)’nin İsrael Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında çıkardığı tutuklama kararı tam bir skandal.  

 

ICC’nin tarihine kısaca göz atalım: Bu mahkeme 1998’de hukuki çerçevesini belirleyen Roma Statüsü’nün  üye ülkeler tarafından kabul edilmesinin ardından kurulmuş ve 2002 yılında faaliyete geçerek savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım suçlarını işleyen bireyleri yargılamakla sorumludur. Şu anda 124 ülke mahkemeyi tanımaktadır. İsrael, Çin, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ise üye değildir.

 

Mahkemenin herhangi bir  tutuklamayı uygulama yetkisi bulunmamaktadır. Kendi polis gücü olmadığı için, tutuklamanın  uygulanması üye devletlere bağlıdır. Bazı üye devletlerin liderleri, örneğin Fransa, Kanada, İspanya, Avusturya, Finlandya, Portekiz ve Hollanda, kararı tanıyacaklarını ve Netanyahu ile Galant ülkelerini ziyaret ederse tutuklanacaklarını belirttiler. Buna karşılık Çek Cumhuriyeti ve Arjantin kararı uygulamayacağını ifade ederken Macaristan Başbakanı Viktor Orban Netanyahu’yu ülkesini ziyaret etmeye davet etti.   

 

İsrael, ICC’nin bu kararı ile İsrael ve Hamas arasında süren çatışmada taraflı davrandığını iddia etti ve tutuklama emrinin “siyasi bir manevra” olduğunu savundu. Başbakan Netanyahu da mahkeme kararını “Antisemit bir girişim” olarak kınadı.

Kararın sadece ülkenin başbakanını değil tüm İsrael halkını aşağıladığı ve hukuki temelinin son derece tartışmalı olduğu kesin.

 

Mahkeme savcısı Karim Ahmed Khan soruşturmanın başından beri açıkça İsrael karşıtı bir tutum benimsedi. Khan’ın, Hindistan'da kendini Mesih (kurtarıcı) olarak ilan eden Mirza Gulam Ahmed tarafından kurulan ve bazı geleneksel İslam inançları ile çelişen dini bir tarikata mensup olması ilginç bir ayrıntı.

 

Oysa Khan’ın, İsrael ziyaretinde  bizzat 7 Ekim katliamının sonuçlarını, yıkımı görmüş, ailelerle görüşmüş olmasına karşın tutuklama isteminde İsrael başbakanı ve savunma bakanının yanısıra Hamas teröristleri arasından uzun zamandır artık “ölü” olan Muhammed Deif hakkında talepte bulunmuş olması saçmalığın daniskasıdır. Bu karar Uluslararası Hukukun güçlendirilmesini ayaklar altına alan bir karardır. 

 

AJC (American Jewish Commitee)’nin tutuklama kararına tepkisi ise şöyle:

Bu sorumsuz karar, Mahkemenin güvenilirliğine zarar veren, temel yetkisini tamamen baltalayan ve dünya çapındaki demokrasi düşmanlarını cesaretlendiren, uluslararası hukukun büyük bir çarpıtmasıdır.

 

Mahkeme, insani yardımın kısıtladığını, sivillere kasten saldırıldığını ve zarar verildiğini iddia ediyor. Hatta Mahkeme İsrael’in Gazze’ye giren insani yardımı artırma çabalarını kötü niyetin kanıtı olarak göstermektedir. (Gazze’ye giren su, erzak ve sıhhi yardım savaş öncesinden daha fazladır.Y.B)

 

Mahkeme, yalnızca sorumlu devletlerin sorumluluklarını uygulamadığı veya uygulamak istemediği durumlarda harekete geçmektedir. Ancak İsrael, iddiaları aktif olarak değerlendirebilecek güçlü ve bağımsız yargıya sahip bir demokrasidir. Ayrıca İsrael Mahkemenin yargı yetkisi iddiasını sürekli olarak reddetmiş ve ICC bu sorun hakkında hiçbir zaman kesin bir karara varmamıştır.

 

Bu karar, İsrael aleyhtarları ve uluslararası hukuk ve adalet düşmanları için bir fırsattır. İsrael teröristlerle savaşırken sürekli olarak uluslararası yükümlülüklerine uyma taahhüdünü teyit ettiği halde kınanmakta, buna karşılık İran gibi dünya çapında terörü körükleyen ve kötü amaçları için yasaları çarpıtan rejimler  ödüllendirilmektedir.

Tüm hükümetleri bu hatalı kararı derhal reddetmeye ve tutuklama emirlerini uygulamayacaklarını beyan etmeye çağırıyoruz.”

 

AJC (American Jewish Commitee)’nin İsrael’in bağımsız ve tarafsız bir kurulla iddiaları araştırıp değerlendirebileceği savunmasına karşılık, Reichman Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk konusunda uzman olan Dr. Dana Wolf’un görüşünü aktarmak gerekir. Wolf; “hükümet şu ana kadar olayları sorgulamak üzere bağımsız bir Devlet Tahkikat Komisyonu oluştursaydı bu karar önlenebilirdi” demektedir. Ayrıca, Trump’ın ABD aleyhine Afganistan’da işlenen savaş suçları nedeniyle ICC’yi tehdit ederek engellediğini ancak bu defa aynı davranışı İsrael ile ilgili olarak göstermeyebileceğini belirtiyor.

 

İran’ın Molla rejiminin elleri kanlı en üst düzey liderleri serbestçe dolaşırken; Kuzey Kore’nin diktatörü, insanları sanki günlük işine başlamış gibi öldürürken, Suriye ve Yemen’de işlenen  soykırımlar  görmezden gelinirken, Hizbullah ve Hamas’ın İsrael ve kendi halklarına karşı işledikleri terör göz ardı edilmiştir. Şu anda bile Sudan’daki Müslüman Kardeşler’in yönettiği ordu, yedi ayda 80.000 insanı öldürüp 12 milyon insanı yerinden etmiştir.

 

415 günden fazla bir süredir kadın, çocuk, bebek 101 rehine  halen Gazze’de tutulurken ve Gazze halkı Hamas’ın zulmü altında acı çekerken elini kıpırdatmayan bu mahkeme ve baş savcısının adalet dersi verme hakkı yoktur.

 

Mahkeme demokratik bir ülkenin başbakanı ve savunma bakanını Vladimir Putin (Rusya), Omur El Beşir (Sudan), Muammer Kaddafi (Libya), Uhuru Kenyatta (Kenya) ve Jean-Pierre Bemba (Kongo) gibi totaliter ülkelerin liderleri ile aynı düzeyde tutarak aslında tüm Yahudi milletini hedef almaktadır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrael-Filistin çatışmasına müdahalesi, uluslararası hukukun kapsamını ve etkisini sınayan başarısız bir süreç olarak  tarihe geçecektir.



Yakup BAROKAS

Kaynak:


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.




 

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page