![](https://static.wixstatic.com/media/18359f_4a5431b234784173b55c8d5b3a946a1a~mv2.jpg/v1/fill/w_265,h_190,al_c,q_80,enc_auto/18359f_4a5431b234784173b55c8d5b3a946a1a~mv2.jpg)
2017 yaz aylarında bir gün telefonum çaldı. Hattın öbür ucunda kendini tanıtan genç bir bayan, adımı ortak bir tanıdığımızdan aldığını, Viyana Üniversitesi’nde Ladino konusunda doktora tezi hazırladığını ve benimle de bir söyleşi yapmak istediğini anlattı. Aşkenaz olup Ladino’yu ancak tek-tük anladığımı belirtmeme karşın, “İşte bu nedenle sizinle görüşmek istiyorum – tarafsız bir gözlemci olarak...” demesi üzerine, bu söyleşiden kaçamayacağımı anladım ve kendisiyle Burgazada’da buluşmaya karar verdim .
Pişman olmuş da sayılmam aslında – zira Ioana Nechiti (bugünkü soyadıyla Aminian) ile bu ilk görüşmemizden sonra iyi dost olduk...
İstanbul’a beşinci gelişiydi Ioana’nın; o güne dek 120’ye varan kişi ile görüşmüştü ve her ikisi yitirilmek üzere olan Ladino ile Hazar Denizi kıyısındaki Batı Moğolistan Kalmukya devletinin yerel dili hakkında karşılaştırmalı bir tez hazırlıyordu. Bu tezde kuşaklar arasında bu dillerin nasıl yok olduğunu ve/veya muhafaza edilebileceğini araştırmaktaydı. Bazı bilimsel kestirmelere göre tüm dünyada sadece toplam 11.000 kişinin Ladino konuşmasına rağmen, Ioana İstanbul Sefaradları arasında bu dili umduğundan daha çok konuşanlara rastlamış. Bundan cesaretlenerek, onların toplumsal yaşamlarını da irdelemiş – müziklerine ve yemek, dahası yazlığa gitme alışkanlıklarına kadar... Ancak, gene de dilbilimci sıfatıyla, öncelikli olarak İstanbul Sefaradlarının bu tarihsel dillerine karşı besledikleri yakınlığını, onu konuşmaktan duydukları gururu ve “prestij” dürtülerini, keza “vatandaş Türkçe konuş” türündeki kısıtlamalara karşı duyumsadıklarını, dil ve kimlik/özdeşlik, dil ve din ile özellikle dilin kuşaklar arasındaki aktarımını incelemiş.
Bu proje kapsamında, Ioana Aminian İstanbul Sefaradlarını Ladino konuşma alışkanlıkları konusunda üç ana gruba ayırmış. Bunların ilki, eski veya yeni (yani bu dili ileri yaşlarda öğrenmiş) akıcı konuşucular; diğer ikisi ise değişik derecelerde orta derecede konuşucular ile değişik nedenlerle bu dili konuşmayı reddetmekle birlikte, onu gene de bilen “hayalet” (“ghost”) konuşucular olarak adlandırdığı gruplardır.
Araştırmanın dinaminizmini belgeleyen can alıcı inceleme ise, bu grupların iki veya (mümkün olduğunca) üç kuşak arasındaki gelişimini ortaya koymaktı. İşte burada, Ladino’nun ne derece korunabileceği ve yaşatılabileceği ortaya çıkmaktadır.
Ioana’nın hali hazırdaki uğraşıları iki yönlüdür. İlki, bu konuda Viyana Üniversitesi Romen Dilleri Enstitüsü’nde halen tamamlamakta olduğu, yukarıda değindiğim doktora tezidir. İkincisi ise, eş zamanlı olarak görev aldığı Avusturya Bilimler Akademisi (ÖAW)’nin VLACH (“Yitirilen Dil ve Kültürlerin Mirası”) Projesi’ndeki dokümantasyon çalışmalarıdır. Bunların kuşbakışı kısa bir özeti şu link’te toparlanmıştır:
https://www.youtube.com/watch?v=lCbnOOkJhQs Bu kısa filmin ardından, İstanbul’da çektiği kısa video clip’leri yar alıyor...
Araştırmanın Ladino konusundaki ürünü, toplam 45 saatlik video kayıtlarıdır ki, bunlar bu konuda bugüne dek rastladığım en geniş kapsamlı bilimsel çalışmadır. Bunların 50 clip’ini de aşağıdaki web sayfasında bulabilirsiniz.
Bu clip’lere baktığınızda, orada anlatılan kimi anekdotlara kulak verdiğinizde, İstanbullu nice tanıdığınıza rastlamanız da olasıdır!.. Bunlarla hoşça vakit geçirmenizi dilerim...
Comments