İbrani takviminde Tamuz ayına başladık. Tarihte birçok kötü olayın yaşandığı Tamuz ayında insan çok dikkatli olmalıdır. Bu ayın potansiyeli görünen tehlikeyi değil, varmış gibi algılanan tehlikeyi işaret eder...
Bu ay ile ilgili geçmişte yaşanan olayları kısaca özetlemek gerekirse:
1.Moşe Sivan ayında çıktığı Sina Dağında Tamuz ayında elinde tabletlerle iner ve altınbuzağı günahının işlendiğini görür. Tabletleri kırar. Kabala’ya göre bu günah Yahudi halkının yaşadığı tüm sıkıntıların başlangıç noktasıdır. (17 Tamuz orucunun bir sebebi budur) 2. Romalilar Betamikdaş’ın içine putlar yerleştirirler. Yeruşalayim şehrinin duvarları ihlal edilir.3. Romalılar Sefer Tora yakarlar 4. Tanrı'ya sunulan korbanlara son verilir
Bu ay bir evlilik gibidir A-Şem'in damat, Yahudi halkının gelin olduğunu düşünelim, Moşe’nin gökten indirdiği tabletler de düğünün ketubasıdır.
Bu ayı simgeleyen harf “Het-ח harfi” de “ hupayı simgeler. Hupada olmamıza rağmen yani en mutlu olmamız gereken dönemde işlenen altınbuzağı günahını hatırlatır. Het aynı zamanda günah anlamına gelir. Bizi çevreleyen Tanrı'nın koruyucu kalkanını fark etmediğimiz zaman ya da yediklerimiz, konuştuklarımız, gördüklerimiz, giydiklerimiz, düşündüklerimizle bu kutsiyet kalkanına zarar verdiğimiz zaman hata yaparız. En önemli hatalardan biri de yanlış yaptıklarımız değil, yapabilecek güce sahip olup yapmadıklarımizdır.
***
Birgün bir çocuk bir sirke gider ve orada küçük bir kazığa bağlanmış kocaman bir fil görür. Çocuk filin niçin kazığı söküp kaçmadığını sorduğunda sirkte çalışanlar ona şu yanıtı verirler:
“Bu fil henüz çok küçük ve zayıfken onu bu kazığa bağladık, o zamanlar doğal olarak kazık ondan daha büyük ve daha güçlüydü. Filin kazığı sökmesi olanaksızdı. Aradan yıllar geçti, fil büyüdü, güçlendi ama onun gözünde kazığı sökmek hala olanaksız görünüyor. Herkes kocaman filin küçük bir tekmeyle kazığı kolayca düşürebileceğini bilse de, fil gücünün bilincinde olmadığından kendisisni kazıktan kurtaramıyor.”
İsrailoğullarının çöldeki yolculukları anlatılırken, Tora Zered Irmağı’ndan söz eder. Atalarımız 38 yıl boyunca bu ırmağı geçmeyi başaramadılar ve İsrail Topraklarına doğru ilerleyemediler. *
Böylesi bir ırmağın derin, tehlikeli ve azgın bir ırmak olmasını beklerdik ama hahamlarımız ırmağın genişliğinin küçük parmağımız kadar olduğunu söylerler. İnanılmaz değil mi? Mısır’dan çıkışta Kızıl Deniz’i geçen halk, küçük bir dereyi geçemiyor. Bu kadar küçük bir engel onları, Söz Verilmiş Topraklardan ayırıyor. **
Sorun belki de ırmakta değil de insanlarda. İsrailoğulları, casusların verdiği olumsuz raporla İsrail Topraklarını hor görmüşlerdi ve hala bu günahı onarmamışlardı. Tüm kalpleriyle bu toprağa girmek istemedikleri sürece küçücük bir ırmak bile, onların gözünde geçmeye cesaret edemedikleri azgın bir ırmak gibiydi. Ancak 38 yıl boyunca kendileri üzerinde çalışarak karakter özelliklerini düzelttikten sonra, gerçek güçlerinin ne olduğunu anladılar ve sonunda ırmağı geçip hedeflerine varabildiler.
Bu fille ilgili sıradan bir hikaye ya da çöldeki bir ırmakla ilgili hahamlarımızdan yapılmış sıradan bir alıntı değil.
Yaşamımızdaki küçük kazık ve geçmeyi asla başaramayacağımızı sandığımız küçük ırmak nerede diye sormamız için Tamuz ayı bize sunulan bir fırsat… Bu fırsatı değerlendirmek dileğiyle...
---------------------------------
*) Hukat peraşasi
**) Sivan Rahav Meir’in Günlük Paylaşımlarindan Çeviri: Braha Zerbib
Comments