Aliya yaptığımdan beri pek çok soruna ve olaya bazen gözlemleyerek kimi zaman da deneyimleyerek tanık oldum. Pandeminin başlarında bazı toplulukların dışında halkın yeni kurallara uyum göstermesini, pesah bayramını çekirdek ailelerle kutlayıp balkonlarda şarkılar söylemesini,bir yandan hükümet karşıtı bitmeyen protestoları , bir yandan yardımlaşmaları ve de siyasi tartışmaları, atışmaları, her kafadan bir ses çıkmasını izledim. Eyze balagan- nasıl bir kaos:) Tam da pandemiyi atlattık maskeler çıkabilir derken füzeler atılınca sığınak odasında ne yapmak gerekir , demir kubbe ne işe yarar gibi şeyleri bilenler benim gibi bilmeyenlere anlattı. Bu minik ülkede sıkılmaya imkan yok. Stresin yanı sıra, bayramlar, kutlamalar bol. Cuma sabahından başlayan hafta sonu enerjisi bir başka oluyor. Kısaca, hüzün varsa neşe de var. Yaşam gibi..
Geçtiğimiz pazar günü , ne yazık ki, acı bir olay oldu. Yeruşalayim şehrinde Kotele yakın bir yerde gerçekleşen terör olayında yirmi altı yaşındaki Eliyahu Kay adlı bir genç yaşamını yitirdi. Bir kaç sene önce Güney Afrika’dan aliya yapmıştı. Annesi ve babası ise çok yeni Israel’e göç ettiler. Bu acı olay ile Yahudilerin böyle zamanlarda kocaman bir aile olduğunu gördüm. Olay yerinde dualar edildi,ruhuna şarkılar söylendi. Cenazede binlerce kişi hiç tanımadıkları bu aileyi yalnız bırakmadılar. Gidemeyenler ise cenaze törenini sosyal medyadan verilen canlı yayında izlediler. Savaşta ya da terör olayında ölenlerin adı sık sık anılır, yaşamları anlatılır, onurlandırılır, ruhunun yükselmesi için dua edilir. Bir asker yaralanınca herkes ondan söz eder, şifa duaları edilir.
İsrail’in onca savaşa ve teröre rağmen ayakta kalmasının , hatta en mutlu ülkeler sıralamasında başlarda olmasının sırrı belki de zor zamanlardaki bu birliktir.
İsrael’in dünyaca da gayet iyi bilinen insanına verdiği değer, bence start up milleti olmasından, teknolojide ve bir çok konuda başarılı olmasından daha etkileyici. İnsanlar da bunu bekler. Örneğin, İstanbul'da fotoğraf çektikleri için tutuklanan çiftten Natali Oknin basına şöyle dedi: “Ülkenin bizi Türkiye’de terk etmeyeceğini, bizi kurtaracaklarını biliyorduk, bunu bilmek bana dayanma gücü verdi.” Geçmişte esir düşen bir askeri kurtarmak uğruna binlerce suçluyu serbest bırakmak göze alınmıştı. Savaş ve terörün yaşamın bir parçası olduğu bir ülkede güvende hissedilebiliyor.
Terör olayı iyiyi, kötüyü, karanlığı, aydınlığı bir kez daha sorgulatırken düşünür A.D. Gordon’un sözlerine rastladım:”Eğer basit bir gerçeği ifade etmezsek karanlık karşısında ışığın zaferi olamayacak. Karanlığa karşı savaşamayız. Bize düşen ışığı çoğaltmak.”
Işıktan söz etmişken, bize ışığı ve mucizeleri hatırlatan Hanuka bayramı yaklaşıyor. Mumları her gece yaktıkça ışığın çoğalması gibi, sonsuz olan ışığın yayılarak tüm insanlığın daha aydınlık günlere kavuşması dileğiyle.
Comments