top of page

Kökleri olan Ağaçlar - Ramat HaNadiv


Yağmurlardan sonra kendini gösteren güneş, beni yerimden kalkıp, İsrael’in kışına uygun (Türkiye’nin ilkbaharı gibi) giyinip, yeni bir yer keşfetmeye davet ediyordu. Sabah kahvaltımızı yağmurdan sertleşmiş kumların üzerinde Caesarea’da yapmaya karar verdik. 3000 yıllık mekanı size daha sonra tanıtacağım. Acaba denize girsem mi? ikilemimden vazgeçip, denizin sakinliğini ve gökyüzünün mavisini kalabalıklaşan sahile bırakıp bu gün görmeyi istediğim mekana doğru yol aldık.


Benimle beraber olanlar defalarca bu mekanı ziyaret etmiş olmalarına rağmen, birazdan satırlarda okuyacağınız hayretime eşlik ettiler çünkü burası bir cennetti adeta.


Ramat HaNadiv bahçelerindeyim. Zihron Ya’akov’a çok yakınız, kuzeydeyiz.

Aslında burası Rothschild bahçeleri olarakta biliniyor, çünkü içeride baron ve baronesin anıt mezarları bulunuyor. Baron Edmond de Rothschild (1845-1934), İsrael Devleti'nin kuruluşunda önemli bir figür. Adına caddeler, sokaklar, parklar var. 1982-86 yılları arasında 500 şekelin üzerinde onun portresi basılmış. Bu güçlü siyonistin hayat amaçlarından biri oldu bu topraklara destek vermek ve onlarca yıldır devam ediyor.


Atatürk’ün dediği “ Benim naciz vücudum bir gün, elbet toprak olacaktır…” Baron’unda hayali gerçek oldu ve 1934’te 89 yaşında ölümünden sonra, 1954'te kendisinin ve de karısı Adelheid'in kalıntıları İsrael'e getirildi ve Ramat HaNadiv'de bir devlet töreniyle yeniden toprağa verildi. Geniş araziler satın alan Baron, çiftçilere yardım etmek için Avrupa'dan uzman tarım bilimcileri gönderdi. Onun desteğiyle 44 köy kuruldu; aralarında Rothschild ailesi üyelerinin isimlerini taşıyan isimler de var: Baron’un babasının adını taşıyan Zikhron Ya’akov; eşi Adelheid onuruna Givat Ada, ve Baronun kendisine bir övgü olan Binyamina.


Parkın girişinde arabayı park edip içeri yürüdük. İnsanlar gruplar halinde çoluk çoçuk çimenlere yayılmış, piknik yapıyorlardı. Bu manzarayı her gördüğümde hemen Kartal sahil yolundaki mangalcılar, ormanların içinde bir gram yeşile konuşlanmış yurdum insanları gelir. Onların bu kuralsızlığından rahatsızlık duyar ve bu başıboşluğa sinirlenirdim. Oysa şimdi anlıyorum ki parklardan ve bahçelerden yoksun bir şehirde yaşamanın eksikliğindenmiş. Haklıymışlar.


Parkın görkemli demir kapılı girişinde maske şart. Görevliler parkın içinde de sizleri uyarıyor sürekli. Hem doğadayken maske irite edici ama hem de mekanın açık kalma olasılığını arttırması açısından anlayış gösterilesi bir durum. Park tahminimizden çok daha büyük. İçinde farklı gezintiler yapılabilecek alanlar var. Ein Tzur, tarihi su reservlerinin olduğu bir arkeolojik alan 2.5km’lik 1.5 saatlik kolay bir yürüyüş parkuru, Horvat ‘Aqav mekanın en yüksek noktası deniz seviyesinden 141 metre yukarıdaki 2.Tapınak zamanından kalıntıların olduğu bölge, 4km’lik 2.5 saatlik bir başka yürüyüş parkuru. Ayrıca doğayı deneyimleyeceğiniz çok farklı yürüyüş ve bisiklet parkurlarını içinde barındırıyor.


Bahçenin içinde ağaçlar ve düzen, temizlik ve yeşilin her tonu sizi büyülüyor. Bir çok kökleri dışarıda fikus ağacı ile karşılaşıyorsunuz yol boyunca. Onların her birinde ne kadar çok emek, sevgi, ilgi ve güven var onu düşündüm. Mekanın tam ortasındaki anıt mezarlığın önüne gelince insanın kendi yarattığı bir yerde gömülmenin ve binlerce ağacın köklerinden göklere yükselmenin ihtişamını yüreğimin en derinlerinde hissettim. Galiba gözlerimde dolmuş ki, yanımdaki arkadaşım hayrola diye şaşkınlıkla yüzüme bakınca ona dönüp; “İnsan bedeni bir araç, gerçek ardında bıraktıklarımız,” deyiverdim.


Her renkten güllerin dizili olduğu bölümde durup İstanbul’u düşündüm. Gülhane Parkı geldi birden aklıma. Hiç gitmemişim oraya. İlk fırsatta, belki turist kafasıyla gözüme farklı gözükür, kimbilir.


Akdeniz havzasının bir bölümünü seyredebileceğiniz can alıcı seyir noktaları, Baron sayesinde kurulan bu günün gelişmiş şehirlerini ve şarap bağlarını görebileceğiniz tepecikleri, her alanın önünde 3 lisanda ( ibranice, Arapça, İngilizce) yazılmış mekan anlatımlarını, çocukların resim yapmaları için hazır bırakılmıs tuvalleriyle mekan tek kelimeyle size zaman kavramını unutturyor .


Aynı anda İstanbul’daki arkadaşlarım o gün ziyaret ettikleri sonbaharın en keyifli mekanlarından (Belgrad Ormanı, Atatürk Kent Ormanı) fotolarını benimle paylaştılar. Doğada olmak bu aralar belli ki herkese iyi geliyor.


Baron, tarımsal işletmeleri desteklemenin yanı sıra, Yahudi cemaatine bağımsızlığa doğru yardım etme çabasında ilk şarap imalathanelerini ve enerji santrallerini kurarak, sağlık, eğitim ve dini sektörlerinde destekleriyle ülkenin endüstriyel gelişiminde silinmez izini bıraktı. O yüzden gezerken sadece bahçeyi değil, bu zihniyetide hayranlıkla seyrediyorsunuz.

Kış boyunca Cuma hariç her gün 16.00’ya kadar, Cumaları ise 14.00’e kadar açık park. Korona’dan dolayı genede kontrol etmeden yol almayın. https://www.ramat-hanadiv.org.il/en/







Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page