top of page

KULÜP iyimserlik yarattı



Netflix’de gösterime giren KULÜP dizisini izlemeyen kalmadı her halde. Türkiye yazılı basınında, sosyal medyada, televizyon kanallarında bu dizi filmle ilgili yorumları, izlenimleri, söyleşileri takip etmeye yetişemez olduk. Ben de bu konuya değinmeden edemeyeceğim tabii ki…


Netflix’in yeni yerli dizisi KULÜP ince ince işlenmiş hikayesi ve nostaljik dekoru ile çoğunluğun bilmediği bir dönemin İstanbul’unu ekrana taşıyarak büyük ilgi gördü. Gerçekten de eli kolu düzgün bu dönem filminin övgüye değer gördüğüm en önemli unsuru, bu toprakların yüzyıllardır bir parçası olan Yahudi toplumunu, objektif ve gerçeğe uygun şekilde yansıtmış olması. Yahudi ilk kez karikatürize edilmeksizin, bozuk ve çarpık diksiyonlar kullanılmaksızın betimlendi… Türkiye Yahudilerinin anadili Ladino’nun oyuncular tarafından böylesine başarılı bir şekilde kullanılmış olması da ayrıca alkışa değer...


Dizide, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Türkleştirme politikalarına değinilmesi, neredeyse konuşulması tabu olan Varlık Vergisi konusunun işlenmiş olması, bu ağır vergiler nedeniyle yoksullaşan, göç etmek zorunda bırakılan Yahudi toplumunun mağduriyetinin sergilenmesi, kısacası bugüne dek özür dahi dilenmeyen acı bir yaraya parmak basılmış olması Türk sinema tarihinde bir İLK oluşturmakta…


KULÜP dizisi Türkiye basınında ve sosyal medyada adeta “yeni bir şey keşfedilmiş” etkisi yarattı. Bu yapımla ilk kez, büyük oranda İstanbul'da yaşayan Yahudiler, kendi ifadeleriyle "görünür" oldu. KULÜP dizisi sayesinde seyirci, yüzyıllardır Türkiye Yahudilerinin konuştuğu Ladino lisanını keşfetti, bu toplumun geleneklerini tanıma, Ladino şarkıları ile tanışma fırsatını buldu.


Bu topraklarda yüzyıllardır yaşadıkları halde yabancı, güvenilmez bir unsur olarak görülen, dışlanan veya geçici misafir olarak kabullenilen Türkiye Yahudilerine aniden ilgi arttı. Bu ilgi de Türkiye Yahudilerini tabii ki çok mutlu etti ve umutlandırdı.


BBC Türkçe yayını Türkiye Yahudilerinin KULÜP dizisine ilişkin görüşlerini aldı. Görüşüne başvurulan bir kişi kendini şöyle ifade ediyordu: Dizide dendiği gibi ‘Biz 400 yıldır buradayız, vatan yahu’… O 400 yıllık hafıza kesinlikle, kendi adıma beni Türkiye'ye bağlıyor. Ama tabii ki antisemitizm, Türkleştirme politikaları da bulunuyor. Sadece bu dönem değil, Cumhuriyetin genelindeki atmosfer, bir yandan da dışlayıcı. Yani ben ne kadar kendimi Türkiye'ye ait hissetsem de, ‘Acaba devlet ve Türk toplumu beni Türkiye'nin bir parçası, eşit vatandaş olarak görüyor mu?’ hissi hep var. Ama dizi bu hissi şöyle değiştirdi: Bizim hikâyemiz de görünür oldu. O görünürlük, ülkeye dair aidiyeti güçlendiren bir şey.”


Bir başka gencin ifadesinden küçük bir alıntı da şöyle: “Genelde Türkçe medyada azınlıklar konusu, Yahudiler konusu geçtiğinde, hemen bir ‘500 yıllık dostluk’, ‘Biz ne güzel komşuluk ilişkileri içinde yaşardık’, ‘Nerede o eski günler’ gibi bir tozpembe romantizme geçiş oluyor. Ama tabii bunun hiçbir gerçekliği yok. Nerede bu insanlar? Ayrımcılık yüzünden göç ettiler, fakirlik yüzünden göç ettiler. Bu bölüm unutuluyor. Bu dizi öyle yapmamış. O yüzden çok değerli bir iş.”



Filmin başarılı olmasında emeği geçen, danışmanlık yapan, figüran olarak filme katkıda bulunan, geleneklerimizi, dini vecibelerimizi öğreten Yahudi toplumu üyeleri ile ayrıca Şalom gazetesi mensupları ile yapılan boy boy söyleşiler gazetelerde yer aldı, alıyor.



1950’lerin kozmopolit İstanbul’unda bir anne-kızın hikâyesini anlatan KULÜP gerçek bir hikâyeye dayanıyor. Senaryo ekibinde de yer alan Rana Denizer’in hayatından ilham alınarak senaryolaştırılmış. KULÜP Rana Denizer’in aile hikâyesinden esinlenilen bir anlatı. Dönemin eğlence dünyasının tam içinde doğan Rana ile gerçekleştirilen bir söyleşiyi kısaltarak aktarıyorum…




Herkes Raşel’in dizideki yolculuğunu merak ediyor. Gerçekte Raşel, bu yolculuğa çıktı mı? Hâlâ hayatta mı? sorusuna Rana Denizer’in yanıtı şöyle…

Kaçmıyorum. Kaçamıyorum çünkü içimde büyüyor’ diyor bir bölümde Raşel... Bu onun hem kurgusal hem de gerçek hayattaki yolculuğu hakkında fikir sahibi olmanıza yetecektir sanırım. Annem 2016 yılında vefat etti.



Matilda, Raşel bu hikâyeyi izlese ne hissederdi?

“Her ikisi de ‘kayades’ öğretisiyle doğmuş, büyümüş, yaşamış ve ölmüş kadınlardı. Sanırım KULÜP’ü önce Matilda izlerdi, akşam annem eve gelir gelmez de, ‘Ah Raşel ah, bu kızın hiç uslu durmuyor’ diye şikâyet ederdi. Umarım şimdi ikisi de oldukları yerde bu hikâyeyi izleyip, kocaman gülümseyerek, gönül rahatlığıyla ‘Avlar kon meyoyo be Raninika’ diyorlardır.”



Netflix’in KULÜP dizisi ne mutlu ki Türkiye Yahudi toplumunda bir iyimserlik havası estirdi. Belki bu film kendini olduğu gibi tanıtma, kabul ettirme, yabancı olarak algılanmama, yersiz önyargıları kırma, genelden bir farkı olmadığını bir nebze kanıtlama fırsatını verebilir Türkiye Yahudi’sine… Denize atılan küçük bir taş misali…


Comentarios


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page