Edebiyat, nefesini düşlerden alır... Yazarın düşgücünün ürünleri kalem ile şekil kazanır, öykülere, romanlara, sahne oyunlarına, filmlere dönüşür. Bu yapıtların doğal yaşama en yakın biçimi ise, gerçek olayları aksettirenlerdir kuşkusuz. Ancak yaşam her zaman bir romanı, bir filmi besleyecek/dolduracak nitelikler içermez. O halde, gerçeklerle düşleri birleştirmek gibi bir yöntem, edebiyatın belki de en tutarlı şeklini yaratacaktır...
Yazmanın en zevkli yanı, kalem tutanın gerçek olayları belirli bir yerde nasıl gelişmesini istediği veya istemediği şekle sokması değil mi? Böylece, çoğu kez tekdüze olarak gelişen yaşama, öyküsel de olsa, zevkli/korkunç, ancak her haliyle rengârenk bir çehre verilmiş olur!
Son günlerde Netflix kanalında keyifle izlediğimiz “Kulüp” dizisinin senaristlerinden Rana Denizer’in, öykünün Raşel karakterinin gerçek kızı olduğu söyleniyor; Raşel’in annesi Matilda’nın İstanbul’un ünlü gazinosu Maksim sanatçılarının sahne arkası asistanı, taksici sevgilisi “Fıstık” İsmet’in ise, asıl lâkabı “Fındık” olan Maksim’in şöförü... Buradan anlaşılıyor ki, dört kişiden oluşan senaristler ekibi, bazı gerçek karakterleri temel alarak, onların etrafına, cinayet de içeren bir öykü örmüş. Dizinin yönetmenleri Zeynep Günay Tan ile Seren Yüce de bu dönem filmine uygun sahne tasarımları ve (nedense tümü gıpgıcır gibi duran!) giysileriyle, (çekimlerde “İstiklâl Caddesi”nde biraz fazla dolaştırılan!) beyaz ve diğer zamane otomobilleri ile gerçeğe oldukça yakın görüntüler kotarmasını bilmiş. Tabii ki, bazı gerçek yerler biraz değiştirilmiş – örneğin Çukurcuma’da, tepesinde aslen eski Türkçe harflerle “Santa Maria” yazan apartmanın üzerine “Raşel Salomon Asseo” yazısı uygun görülmüş. Öte yandan, Netflix’in anons ettiği gibi “cosmopolitan 1950s Istanbul” / “çok kültürlü 1950’lerin İstanbul”unda geçtiği söylenen olaylar, takvime göre en erken 1960’da cereyan edebilmiştir: Kasım 1942’de yürürlüğe giren Varlık Vergisi’nin ardından (galiba o apartmanın çatısında) işlediği cinayet üzerine görülen duruşma sonrası 17 yıl hapis yatan Matilda’nın genel af ile serbest kalması en erken 1960’ı bulmuş olması gerek! Bu bağlamda “...dizinin ikinci sezonunda acılar, ayrılıklar bitmeyecek. Çünkü zaman hızla geçiyor ve o çok korkunç 6-7 Eylül 1955 tarihi yaklaşıyor” (Karel Valansi, t24.com.tr, 14.11.2021) – ve o halde, bu pogrom olayları kanımca ancak bir flashback olarak gösterilebilecek...
“Pogrom” demişken, Cüneyt Özemir’in bu diziyi değerlendirdiği yayınında (https://fb.watch/99LIDYy9Nf/) “cesaret”den söz etmesi ve “sansür kılıcı”na rağmen Türkiye’de yayımlanmasını övmesine katılıyoruz – ancak Varlık Vergisi ve dizide yeterince izlediğimiz, işçi/memur çalıştırmadaki “Türkleştirme Politikası”, keza “Vatandaş Türkçe Konuş!” buyruğu hakkında –madem ki, öyküde işleniyor– bir-iki cümle daha söylenmesini isterdik, Pera’nın ışıklı gecelerinin gösterilmesinin yanı sıra...
Yahudilik konularına ve “İlk defa kendimizi olduğumuz gibi izleyebildik...” yorumuna (gene K.Valansi/t24) gelince: Türk Yahudileri’nin bu kez karikatürize edilmemesi, hain/vurguncu olarak gösterilmemesini sayısız sosyal medya mesajları ve söyleşilerde/yazılarda dile getirmiş olan dindaşlarımız, aslında “normal” olanını alkışlıyorlar! Değerli okurlar, artık 1940’lı “Akbaba” ve “Cemal Nadir” dönemini çoktan arkada bıraktık bugün – antisemitizmin ancak marjinal basında ve kimi güdümlü programlarda dışa vurulduğunu görüyor ve eleştiriyoruz; “bizi”, daha doğrusu dedelerimizi oldukları gibi göstermek kadar doğal bir şey olamaz ki!.. Burada teşekkür edecek birileri varsa – onlar, dizi yönetmen/yapımcılarının danışmalarına cevaben ayrıntılı ve doğru/otantik bilgi aldıkları sevgili İstanbullu dostlarımızdır...
Bana diğer bir dönem filmi olan “Cabaret” müzikalini anımsatan “Kulüp” dizisi, senaryosu ve rejisiyle, keza 1950’leri simgeleyen sanat yönetimi ve müzikleriyle, başrollerdeki deneyimli/deneyimsiz oyuncularının parmak ısırtan performanslarıyla Türk TV dizileri arasında bir doruk oluşturuyor. Gönül ister ki, Türkiye’de yıldan yıla önemsenecek biçimde azalan Yahudi toplumunun beyaz ve gümüş perdelerde gösterilmesi konusunda da bir “milad” oluştursun!
Comments