top of page

Kudüs’te, (Yeruşalayim), neler oluyor?




Geçtiğimiz günlerde, (beklenildiği üzere), F.Ö.Y. Başkanı Abu Mazen, yeni başkan ve meclisi seçmek üzere bu ay yapılması gereken seçimlerin, şimdilik ertelendiğini duyurdu. (Seçimler en son 15 yıl evvel yapılmıştı!). Nedeni rakibi Hamas’ın kendi partisi Fatah’a galebe çalacağını tahmin etmesi. Bu duyuru, diğer bazı katmanlarla da birleşince, Hamas için tetiğe basma fırsatı doğmuş oldu.


Hoş, Hamas terör örgütünde terörü başlatmak için özel sebeplere gereksinim şartı da yoktur ya; her neyse. (Örneğin Nisan ayının yirmi dördü gecesi aşka gelip İsrael’in güneyindeki sivil yerleşim bölgelerine, bir gecede, 36 tane roketi fırlatabilirler.) Değerli okuyucum, aynı gecede değil 36 kere, iki kere dahi sirenler eşliğinde küçük çocuklarınızı birkaç saniye içersinde toparlayıp sığınaklara inmek nedir bilir misiniz?


Dilerim hiç bilmeyesiniz!

Neyse, konumuza dönelim.

Ramazan ayı doğal olarak İslam aleminin inançlarının, dini duygularının doruğa çıktığı aydır. İslam alemini İsrael’e karşı ayaklandırmak için bundan daha güzel bir “timing/zamanlama” yoktur. Hamas, Fatah ve tüm Filistinli örgütlerin de ana gayesi, masa başına oturmak istemediklerine ve İsraelle askeri bakımdan baş edemiyeceklerine göre, başta İslam alemi olmak üzere tüm dünyayı İsrael’e karşı kışkırtmak, ve baskı sağlayarak avantajlı duruma geçmektir.


Zamanlamayı ayarladık. Şimdi ortalığı biraz ateşlendirmek gerekir. Gazzeden roketleri attınız, atıyorsunuz; bir sonraki etap: ateşi biraz da Batı Şeria’ya yaymanız lazım. Ya kendi teröristlerinizi ortalığa çıkartırsınız, ya da Tapuah kavşağı olayında olduğu gibi söylem ve kışkırtmalarınızla tek başına eylem yapacak teröristleri harekete geçirir, başlarsınız sivilleri öldürmeye. (Tapuah kavşağında bir otodan açılan ateş sonucu otobüs bekleyen bir kişi öldü, iki kişi, biri ağır, yaralandı). Ayrıca Filistinli hanımların bıçaklı saldırıları da biraz çeşni verir olaylara. Ve Tapuahı örnek alıp üç kişilik silahlı terör ekibinin güvenlik güçlerince önlenen saldırısı medyaya yansımaz bile.

Katmanlardan bir diğeri de Şeyh Carrah/Şimon Hatsadik olayları. Bu anlaşmazlık tamamen hukuki bir olay, kökü taa 1875’lere dayanıyor. Yüz elli sene kadar evvel iki Yahudi din adamı Araplardan bu toprakları satın alıyor. Ve sonrasındaki ayrıntılar bu yazının konusu değil. Devamlı ihtilaflar oluşuyor. Ancak mahkeme, çok kötü ve talihsiz bir zamanlamayla, kararını veriyor ve birkaç Arap ailenin bölgeyi terketmelerini karara bağlıyor. Gerçi İsrael mahkemesi kararın uygulanmasını şimdilik durduruyor ama, alın size sıcak bir çatışma ortamı daha.


Tabii, -ve ne yazık ki- bu kadar provokasyondan sonra İsrael tarafı da tamamen boş duracak değil. Yeni milletvekili seçilen ve aşırı sağcılığıyla pek çok İsraellinin tepkisini çeken Ben Gvir ismindeki zat, milletvekilliğinin verdiği haklara dayanarak, tam bu ihtilaflı bölgede kendi ofisini kuruyor. Bereket İsrael hükümetinde aklıselim ve sağduyu halen geçerli. Ben Gvir süratle o bölgeden çıkartılıyor. İşte İsrael ile Filistin yöneticilerinin en büyük iki farkından biri de bu. Hamas ve Fatah sokaktaki gencin oyunu alabilmek için onları şiddete teşvik etmekte yarışırken İsrael tarafında aşırı sağcılara meydanı boş brakmamak konusunda bir konsensus var.


İkinci fark ise, maalesef en büyük ve geleceği en çok tehdit eden fark; Eğitim… İsraelli çocuk barış için eğitilirken, Filistinli intikam, kan, şiddet, nefret müfredatı ve söylemleriyle büyütülür, nefret ve intikam çocuğun DNA’ine işlenir adeta.


İsrael açısından tek talihsiz olay mahkeme kararının zamanlaması değil sadece. Koronadan korunma haklı nedenine dayansa bile, Ramazan ayında Kudüslü gençlerin Şhem kapısında mutad şekilde toplanmalarına polis gücüyle mani olmak pek de akıllı bir hareket değildi. Haklı olmaktan ziyade akıllı olmanın daha doğru olduğu tipik bir örnekti sanki. Gerçi karardan dönüldü ama tansyonun daha da yükselmesine neden oldu başlangıçtaki bu karar.


İsrael’deki hükümet krizi, dört seçim sonrası hala istikrarlı bir hükümet kurulamaması, bulunduğumuz belirsizlik döneminde önemli ve radikal kararlar almanın olanaksızlığı ortalığı karıştırmak isteyen Hamas ve diğer terör örgütleri için İsrael’in zaafı olarak görüldü ve ayrı bir fırsat sundu. Önemli bir diğer katman…


Alevleri yükselten bir diğer katman da İran’ın El Kuds gününün bu tarihlere rastlamasıydı.

Ayın onunda, Pazartesi, kutlanan “Yeruşalayim / Kudüs Günü” de, özellikle Kudüslü Araplar için bir gösteri davetiyesidir. (Durumun nazikliği nedeniyle İsrael bayrak merasiminde profil indirdi; tabii bu da İsraelin zayıflığı olarak yorumlandı Hamas tarafından)


Geçtiğimiz Cuma namazı Ramazan ayının son Cuma namazıydı. Tansyonu doruğa çıkartan bir an tüm inananlar için.

Ve yetmiş bin Müslümanın aynı anda dua ettiği El Aksa Camii çok kritik bir yer.


Müslüman alemi için üçüncü en kutsal nokta, hemen altındaki ağlama duvarı ve Har Habayit de Yahudi inananlar için bir numaralı kutsal nokta. Ordaki dengenin bozulma olasılığı Yeruşalayim polisinin en büyük kâbusu.


Maalesef mübarek Ramazan ayının mübarek Cumasında ve akabindeki Kadir gecesinde sadece Allaha dua etmek isteyen yetmiş bin Müslümanın arasına sızabilen birkaç yüz provakatör Arap gencin polislere taş, molotof kokteyli ve ele geçirdikleri her aletle saldırmaları bu kabusu gerçeğe dönüştürdü. Provoke edilen, yaralanan, gözlerini kaybeden polisler duruma hakim olabilmek için El Aksaya girip müdahale etmek zorunda brakıldılar. Bu müdahale şart mıydı, değil miydi sorusu, güvenlik konularında bilgisi sizden hiç de farklı olmayan beni çok aşar.


Ne var ki Filistinli gençlerin provokasyonu başarılı oldu ve haklı güvenlik gerekçeleri olsa da güvenlik güçlerinin müdahalesi çok tepki çekti. Yaralanan, gözünü kaybeden polisler tartışma acendalarına sokulmadı. Buna karşılık gözler tümüyle ve de sadece yaralanan Araplara ve güvenlik güçlerinin El Aksaya müdahalesine odaklandı. Trump’ın İsrael tutumunun kökten değiştirileceğine baştan karar veren Biden yönetimi de fırsatı kaçırmayıp taraf tutanlar listesine katıldı. Ülkenin hükümet sorunları da İsrael’in gereken açıklamaları yapıp, gerçekleri kendi açısından da medyaya sunmasını zorlaştırınca, tüm dünya olayları sadece Filistinlilerin sunduğu, tamamen tek taraflı şekliyle yorumladı. (Örneğin son günlerde Gazzeden yollanan yangın balonlarının ülkede kaç hektarı ve ne kadarlık bir hasatı yaktığını bilmem kaç okuyucu biliyor?)


Canlarını ortaya koyarak görevlerini yapmaya çalışan polislerin durumu da çok zordu. Gerek ortalığın biraz durulması, gerekse de daha iki hafta kadar evvel yaşanan Miron faciası gibi bir olayın tekrarına mani olmak amacıyla kuzeyden gelen İsraelli Arap vatandaşların otobüsünü üç saatlik bir süre için Kudüse sokmayan polisin kararı belki haklı ve doğruydu ama otobüs yolcularının ve tüm Arapların öfkeli tepkisine neden oldu. Bazı yolcuların sıcağa ve oruçlu olmalarına rağmen Kudüs’e doğru yürümeleri de muhakak ki onlar için çok zor ve tatsızdı.


FÖY Başkanı Abbas canlı yayına katılarak, her zamanki gibi olaylardan İsraeli sorumlu tuttuysa da, sokaktaki göstericinin kahramanı, sert tutumu ve söylemleriyle geleneğini bozmayan Hamas askeri lideri Muhammed Def oldu.


Maalesef Filistin sokağında şiddeti en fazla teşvik eden taraf puanları en fazla toplayan taraf olmaya devam ediyor. Eğitimden daha evvel de söz açmıştık, değil mi?


Arap yöneticiler çocuklarını intikam, kin ve nefret duygularıyla eğittikçe, üzüm yemek yerine bağcıyı dövmeyi yeğledikçe, Ortadoğuda tam bir barış için daha uzun yıllar beklememiz gerekecek.


İsraelli yöneticilerin haklılığı değil de akıllılığı seçip olayların daha da büyümesine engel olmalarının devamı şimdilik tek ümidimiz ve isteğimiz oluyor.

****

10 Mayıs Pazartesi günü saat 18:00’ de yazımı bu şekilde noktalayıp yayına gönderecektim ki haberleri açayım dedim. Son dört- beş saatte çok önemli gelişmeler olmuştu. Ve bitmiş yazıma aşağıdaki satırları eklemek zorunda kaldım.


Hiçbir ülke bir terör örgütünün ültimatomuna boyun eğemez. (Hamas Pazartesi günü İsraele ültimatom verdi.)


Hiçbir ülke başkentine roket atılmasını, (7 tane) kabul edemez.


Ümit ediyorum ki, hiçbir aklı başında dünya vatandaşı da üç semavi din mensuplarının serbestçe ibadet edebildiği bir dinler başkentine roket atılmasını kabul etmez.


Hiçbir ülke değişik şehirlerine 24 saatten az bir zamanda 250’den fazla roket atılmasını kabul edemez. (Roketlere karşı savunması ne kadar kuvvetli olursa olsun.)


Ortadoğuda kalıcı bir barışa ulaşabilmek için uzun vadede Filistinli çocukların barış odaklı eğitilmesi, yöneticilerinin de bağcıyı dövmekten vazgeçmeleri gerekir. Ancak içinde bulunduğumuz şu saatlerde bağcıyı dövmeye kalkanların buna pişman edilmelerini sağlamak gerekir.


Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page