Size sıradan bir gün içinde ne yaptığımı çok sıradan bir şekilde anlatmaya çalışayım.
“Country” denilen Tel Aviv Üniversitesi’nin spor salonu Korona yüzünden uzunca bir süredir kapalı olduğundan günüme TV karşısında pilates ile başladıktan ve akabinde hızlı bir yürüyüşle Tel Baruh’ta, deniz kıyısında, 6,5 km yürüdükten sonra rutin “memleket işleri” ile ilgilendim.
“Memleket işleri” deyince anlayın, İtahdut meseleleri, İYT haftalık yazıları, yazışmalar, mailler vs… Başkanımız Ovi ile en sakin günde telefon görüşmelerimiz, (kimi zaman dört beş görüşme günde) en az bir saatimi alır, ayrıca Onursal Başkanımız Dr.Selim Salti ile de mutlaka bir durum değerlendirmesi yaparız J) Diğer birkaç dostla da hasbihal ettikten sonra akşamüstünü bulurum. Nitekim bugün de öyle oldu.
Güzel haber, İYT’nin süper bir Hanuka ve 60 yıl kutlama programı hazırlamakta olduğu… Dile kolay, 60 yıl… Ne yazık ki korona nedeniyle bir dizi etkinlik gerçekleşemedi.
Evet, akşamüstünü bulunca, “Alef”in zoom etkinliğinde gazeteci/öğretim üyesi Soli Özel’i, İsrael’i “apartheid” rejimi olarak tanımlamasına karşıysam da, dünyadaki son gelişmelerle ilgili konuşmasını zevkle dinledim.
Söyleşinin moderatörlüğünü üstlenen Hayim Pinto’nun, Türkiye’de bu güne kadar, korona nedeniyle toplumumuzdan 30 kayıp verildiği yönündeki bilgi aktarımı beni son derece sarstı. Hele son kaybın 44 yaşında İzmirli bir genç olması… Facebook’ta fotoğrafına baktım, içim cız etti.
Kara mizah gibi ama, sunucu Pinto’nun, vefatlar arasında rahmetli Yakup Baruh yerine, Yakup Barokas demesi üzerine Chat’ten “yaşıyorum” mesajımı görünce eminim bu dil sürçmesi yüzünden benden fazla o üzülmüştür. Hayim kardeşimin uzun ömürler temennisini büyük memnuniyetle karşıladım.
İsrael’de Korona ile mücadelede ve ekonomik krizin yönetiminde de bir karmaşadır gidiyor, belki görüş ayrılıkları var, ancak demokrasinin birinci koşulu gereği her şey şeffaf, hiçbir veri gizlenmiyor. Ne yazık ki Türkiye’de, 3-6 bin olan vaka sayısı bir günde -her halde aşı kapasitesi nedeniyle- 30 bine fırlıyor/yükseltiliyor ve halkta tıs yok… Ve rehavet içinde olan halk sonunda faturayı ödüyor. Yazık ki ne yazık…
Gece, Zubin Mehta’nın yerine getirilen 31 yaşındaki genç orkestra şefi Shani Lahav yönetimindeki İsrael Philarmonic orkestrasının, “Global Celebration” adı altında, sosyal medyada yayınlanan, “Pre-Hanukkah” konserini izledim.
Konserde Aslan Kral, Rainman gibi pek çok filmin müzik bestecisi, en iyi film müziği Oscar’ı, Grammy ile Altın Küre müzik ödülleri sahibi Yahudi-Alman besteci Hans Florian Zimmer’in bestelerine yer verildi. Bu müzik şöleninde bence zirve noktası, Fauda dizisinden tanıdığımız oyuncu/şarkıcı Rona-Lee Shimon’un, “The Prince of Egypt” filminin Ofra Haza tarafından seslendirilen, Hans Zimmer’in bestelediği “When You Believe/Deliver Us” şarkısını farklı bir sunum eşliğinde söylemesi idi. En sonda da İPO’dan HaTikva…
Konserin önemli bir amacı da orkestraya maddi destek ve bağış sağlamaktı. Düşünebiliyor musunuz dünyanın en önde, sayılı orkestralarından sayılan İsrael Philarmonic’in her biri birer dahi olan müzisyenleri nerede ise on aydır işsiz. Desenize on ay önce, Tokyo Olimpiyatlarının, Eurovision şarkı yarışmasının yapılamayacağını, efsane sporcuların boş stadyumlarda top koşturacaklarını söyleseler hangi birimiz inanırdık .
Kötü bir rüya görüyoruz, bu da geçecek…
Comments