Korkmanın son derece yaşamsal bir duygu olduğunu düşünüyorum. Korkmaktan korkmamak gerek…Hiç korktuğu için doğmaktan vazgeçen bir bebek duydunuz mu ? Hem de ekmek elden su gölden bir ortamdan, bir bilinmeyene yolculuk yaparken... Keyflidir ana karnında durmak.
Kendinizi tehlikelerden korumak için cenin pozisyonu alın denir. Bebek yine de korkmadan dünyaya gelir. İşte o andan itibaren kendisine dayatılanlarla korkmaya başlar. Küçük bir şaplak yer, ağlaması gerekmektedir. Yemek yemek için çaba sarfetmesi gerekmektedir. Hayat onun için 9 aydır, pardon 40 haftadır; düşlediğinin çok dışındadır. Üşür, acıkır, karnı ağrır ve her defasında sesini duyurmaya çalışır ve başarır. Korkuyu daha sonra deneyimler.
Korkmak, çok kez saygı duymak, endişe etmek ile kez karıştırılır. Saygı duymak, endişe etmek, korkmak ile kardeş duygulardır. Ama sadece kardeştirler. Herbiri kendi içinde apayrı düşünceler yaratır. Saygı duyulandan korkulmaz, tam tersine güvenilir. Saygı duyduğumuz kişileri rol model alırız, düşüncelerine, hayatımızın belli noktalarında yer veririz. Endişe ise gelecek ile ilgilidir. Bir saniye sonrası bile bulunduğumuz ana göre gelecektir. Endişe etmek için öncelikle sevmek gerek. Sevdiğiniz her şey için endişe duyarsınız. Çocuklarınız, eşiniz, aileniz, mesleğiniz. Yıllar sonra, elinde cetvel, bir parmağı havada öğretmeninizi mi, eli ile başınızı okşayanı mı hatırlar, saygı ile anarsınız? Öğretmeniniz size yol gösterendir; engelleyen sizi sınırlayan, korkutan değil.
İtiraf ettiğiniz her korku zaferininizdir. Çünkü artık sizin bir parçanızdır. Onunla yüzleşmeyi ve yaşamayı öğrenir, onunla savaşmayı seçersiniz. Tanıdığınız bu duygunun, kontrol edilebilir olduğunu bilir, yaşamımızı ele geçirmesine izin vermezsiniz.
İnsanoğlu çoğunlukla bilmediğinden korkar. Bilgi eksikliği korkunun temel unsurdur. Deneyimlerimiz ise ufkumuzu açar. Bilgi ve tecrübe bir kuşun iki kanadı gibidir. Dengede kalmanın, olmaz ise olmazlarıdır. Tehlike anında riskleri bilmek, önlem alıp hazırlıklı olmak, yaptığın planı uygulamak için gereken psikolojik sağlamlığa sahip olmak, korkuyu indirgemenin ve ortadan kaldırmanın yoludur.
Öte yandan, korkmamak adına atmadığımız adımlara ne demeli? Her zaman temkinli, her zaman orta yoldan yürüyen, suya sabuna dokunmadan yaşanan bir hayat, aslında sınırlarla hapsolmuş bir hayat olmaz mı? Bazen tek ihtiyacımız biraz cesaret değil mi? Bir adım atmadan, denemeden, o önümüzdeki hayat denen zorlu yolda yürümemiz mümkün olacak mı? Elbette ayağımıza küçük büyük taşlar takılacaktır.
Durmaksızın bastırdığımız isteklerimizin gün gelir beynimizi arı kovanı misali karıştırdığına şahit oluruz ve bunu sık sık yaşarız.
Korkunun sizi engellemesine izin vermeyin...
Mücadele ruhunu kaybetmeyin...
Korkuyu bilgi ile cesaret ile sevgi ile azaltmayı deneyin...
Ayağınıza takılan o koca koca taşların nasıl da kum taneleri haline geldiğini göreceksiniz.
Feride PETİLON
Comments