1967 Altı Gün Savaşı sonrasında, henüz yirmili yaşlarında Türkiye’den İsrail’e göç etti. Albay rütbesi ile emekli olduğu Tsahal’da Milli Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı ve İsrail Ordusu Başsavcısı mertebesine yükseldi. Türkiye-İsrail siyasetçilerinin karşılıklı ziyaretlerinde resmi heyetlerde yer aldı. Gelin bu başarı hikâyesinin kahramanı DANİEL BEERİ’yi yakından tanıyalım.
Nelly BAROKAS
Milli Güvenlik Başkanlığına atanmam / 1991
- İstanbul’da doğup büyüdünüz. İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk eğitimini tamamlamanızdan hemen sonra 1968’de İsrail’e göç ettiniz. Bu kararı almanızda en önemli sebepler nelerdi?
İsrail’e gidiş kararımda 1967 Altı Gün Savaşı’nın önemli etkisi oldu. 5 Haziran’da Ceza Usulü sınavım vardı, yanında oturduğum Ürdünlü bir öğrenci “sen şanslısın askerlerimiz Yahudileri imha ediyorlar” dedi. Sınavda kalamadım boş kağıt verip
çıktım… Hemen birkaç yakın arkadaşımı aradım, hep beraber İsrail’e gönüllü olarak gitmeye karar verdik. Ertesi gün yetkililere başvurduk. Yetkililer durumun iyi olduğunu gönüllüye ihtiyaç olmadığını bildirdiler. Ağustos ayında arkadaşlarım ve ben kuzey İtalya’da gerçekleştirilen bir Siyonist kongresine davet edildik. Kongre’den sonra, üniversiteyi bitirir bitirmez İsrail’e gitme kararım kesinleşti.
- Lisanını bilmediğiniz yeni bir ülkeye bir hukukçu olarak uyum sağlamanız nasıl oldu? Geçmeniz gereken sınavlar var mıydı? Bu süreci biraz anlatır mısınız?
Bir hukukçu olarak dilini ve hukuk sistemini bilmediğim bir ülkeye gitmenin güçlüklerinin bilincinde idim.1968-69’da Hayfa Üniversitesinde İbraniceyi öğrendim. Daha sonra diplomamın tanınması için gerekli beş sınavı başarıyla verdim. Son safha, staj yapacak bir yer bulmaktı. Birkaç aylık bir aramadan sonra Tel Aviv’de bir yazıhanede stajıma başladım. Bu arada 1971’de İsrail doğumlu Ahouva ile evlendim.
- Serbest avukat olarak şansınızı denemeyi hiç düşünmediniz mi? Hukuk kariyerinizi askeri bir çatı altında sürdürme kararını nasıl aldınız?
1974 yılında 12 aylık bir görev süresi için askere alındım. Bu safhada askeri kariyeri hiç düşünmüyordum. Temel eğitimden sonra bana hukukçu olarak orduda çalışmak
İster miyim diye sordular. Bir sene kalmayı kabul ettim, bu bir sene uzadı neticede orduda 23 sene kaldım.
Sivil Yargıç olarak atanmam / 1997
- Askeri çerçevede hangi önemli görevlerde bulundunuz? Birçok uluslararası forumda İsrail’i temsil ettiniz. Bunlardan söz edebilir misiniz?
Orduda yüklendiğim başlıca görevler arasında: Merkez Komutanlığı Hukuk Müşaviri, Hava Kuvvetleri komutanının hukuk müşaviri, Ordu Ombudsmanı Hukuk Dairesi Başkanlığı, Milli Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı ve İsrail Ordusu Başsavcısı.
1986’da ordu beni bir yıllığına ABD’ye yolladı. Amerika’da orduya bağlı bir üniversitede hukuk yüksek lisansını tamamladım.
Orduda bulunduğum sürede İsrail’i iki milletler arası konferansta temsil ettim. 1982’de Askeri Ceza Hukuku ve Savaş Hukuku konferansına Lausanne’da katıldım. Bu konferansta Türk delegasyonu başkanı ceza hukuku hocam Prof.Sahir Erman’dı. Konferans süresince aramızda çok ilginç fikir alış verişi oldu. 1990 yılında Avrupa Ombudsmanlar konferansına katıldım. Konferans kuzey İtalya ve Avusturya’da gerçekleşti. 1997’de albay rütbesiyle emekli oldum.
- 1997’de aluf mişne (albay) rütbesi ile emekli oldunuz. Bundan sonra uzun bir eğitimci döneminiz var. Askeri Hukuk eğitimi verdiniz. Öğretim üyeliğinden keyif aldınız mı? Askeri Hukuk, üniversitede mecburi dersler arasında mıdır?
1995-2003 yılları arasında Hayfa Üniversitesinde Askeri Hukuk dersleri verdim.
Mecburi olmamasına rağmen bu ders öğrenciler arasında oldukça popülerdi.
Ordudan ayrılmadan iki ay kadar önce Türkiye ordusu Genelkurmay Başkanı Org. İsmail H. Karadayı İsrail’i ziyaret etti. Ziyaret boyunca Karadayı paşayla uzun sohbetlerimiz oldu, bunlar Atatürk devrimlerinden İsrail’de günlük yaşama kadar çok geniş bir konu yelpazesini içerdi. Paşa beni Ankara’da görmeyi umduğunu söylemişti.
Karadayı paşa İsrail genelkurmay başkanının karargahında / Şubat 1997
- Türkiye Genelkurmay Başkanı İsmail H. Karadayı’nın İsrail ziyareti iki ülke ilişkileri açısından önemli bir adımdı. 1997’de Şalom gazetesinde bu olaya çok geniş yer vermiş, manşete taşımıştık. Siz bu ziyaret süresince Karadayı’ya refakat ettiniz. Geçmişe bakınca hem bu dönemi, hem de görevinizi değerlendirir misiniz?
Emekli olduktan hemen sonra Tel Aviv Mahkemesine sivil yargıç olarak atandım.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Amnon Lipkin Shahak İsrail Yüksek Mahkemesi başkanına başvurarak benim ihtiyat subayı olarak Türkiye ziyaretlerine katılabilmem için izin istedi. İzin verildikten sonra genelkurmay başkanımızla Karadayı paşaya iade-i ziyarette bulunduk. Bizi çok sıcak karşıladılar, gezi başarılı oldu. İki genelkurmay başkanının baş başa görüşmelerinde bir tek ben hazır bulundum.
Bu gezinin ardından Savunma Bakanımız Yitshak Mordechai’ın Türkiye ziyaretine katıldım. Bu başarılı ziyarette Yahudi cemaati ve Hahambaşıyı ziyaretimiz beni özellikle heyecanlandırdı.
Karadayı paşanın ziyareti / Şubat 1997
- İki ülke ilişkilerinin çok üst düzeyde olduğu o yıllarda, İsrail’in Türkiye resmi ziyaretlerinin heyetlerinde yer aldınız. Ne gibi anılarınız var?
Son olarak 1998 Ekim ayında Başbakanımız Ehud Barak ile Başbakan Ecevit’in davetlileri olarak Türkiye’ye gittik. Bu gezide Gölcük depreminde yıkılan bir okulun yerine İsrail tarafından iki ayda inşa edilen bir okulun açılış töreninde bulunduk.
Sayın Ecevit ile yapılan görüşmeler çok olumlu geçmişti. Bu iki yılda ülkeler arası ilişkiler her konuda önemli gelişmeler kaydetti.
Savunma bakanımızın Türkiye ziyareti / Aralık 1997
- İşçi Partisi’nin önde gelen milletvekili ve Adalet Bakanı Hayim Ramon aleyhine açılan ceza davasında Yüksek Hâkim Heyeti’nde yer aldınız. Geriye baktığınızda, bu davanın mesleğinizdeki yeri nedir? Kısaca bu deneyiminizden söz eder misiniz?
Haim Ramon davasında toplumda Ramon taraftarları ve karşıtları arasında hararetli tartışmalar yer aldı. Bu tartışmalara basın geniş yer verdi. Bizler yargıç olarak sadece geçerli delillere dayanarak karar vermek için gayret gösterdik.
Sanırım bu gayretlerimiz başarılı oldu. Davayı takiben birçok politikacı bizleri pek sevmediklerini göstermekten çekinmediler.
Savunma bakanımız Hahambaşılıkta / Aralık 1997
- İsrail’de aile kurdunuz. Aileniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Daha önce belirttiğim gibi 1971’de Ahouva ile evlendim. Eşim emekli oluncaya kadar öğretmenlik yaptı. 1975’de tek oğlumuz Shahar doğdu. Shahar 2000 yılında Noa ile evlendi. 15, 13 ve 10 yaşlarında üç kız torunumuz var, onlar bizim için büyük bir mutluluk kaynağı.
- Evde, mesleki yaşamınızda İbranice lisanı hâkimdi. Nasıl oluyor da, Türkçeyi halen bu denli düzgün ve doğru telaffuzuyla konuşabiliyorsunuz?
Türkçeyi unutmamamın üç ana nedeni: hemen hemen her gün gazete okumam, Türkçe kitap okumam, Türkçe çalışan derneklerde faal olmam.
- Hukuk özellikle güçlü bir lisan hâkimiyetini gerektiren bir meslek… Hukuk mezunu yeni “ole hadaşlara” kariyerleri açısından ne önerirsiniz?
Hukuk mezunu göçmenlere önerim kendinize güvenin, çok çalışmaya hazır olun ve iyimser olun. Bunları yaparsanız aşamayacağınız bir güçlük olmayacaktır.
- İsrail’deki Türkiyeliler Birliğinin web sitesinde yayınlanan, her biri kendi alanında ülkeye önemli katkıda bulunmuş kişilerden oluşan; “Türkiyeli Üstün Değerler” listesinde haklı olarak siz de yer alıyorsunuz. Bu söyleşi nedeniyle size teşekkür ediyor, yaşamınızda sağlık ve mutluluk diliyorum.
Ben de teşekkür eder, size ve ailenize mutlu ve sağlıklı bir yeni yıl dilerim.
Comentários