(Kendi Işığını açığa çıkarmak üzere) GELDİĞİNDE….
Tanrın Aşem’in sana miras olarak vermekte olduğu Ülke’ye gelip içinde yerleştiğinde toprağın tüm meyvelerin ilklerini alacak….. sepete koyarak Tanrın Aşem’in, varlığını orada barındırmak üzere seçeceği yere gideceksin.
(O zaman) Tanrın Haşem’in huzurunda bir beyanda bulunacaksın.
Bir Arami (Lavan) atam (Yaakov’u) yok etmek (istedi) ve O Mısır'a indi, yine de orada büyük, güçlü ve kalabalık bir ulus oldu. Mısırlılar bize karşı acımasız davrandılar, bize acı çektirdiler ve üzerimize ağır işler yüklediler. Atalarımızın Tanrı’sı Aşem’e haykırdık. O sesimizi duydu. (Devarim 26:1-6)
Tora neden bu duygusal beyanın konusu olarak BİKURİM mitsvasını, yani ilk meyvelerin sunumunu seçiyor? Başka herhangi bir mitzvot ile bağlantılı olarak bu tür bildiri bulamıyoruz .
Profesyonel yemek tadımcısı hayatını damak tadıyla kazanır. Cerrahın parmaklarını koruması gibi, yemek tadımcısı da, pek çok çeşniye karşı hassasiyetini körelten gıdalardan korunmalıdır.
Yiyecek tadımcısının dikkatli olması gereken iki ana tuzak vardır: Tatları tatma yeteneğini köreltecek kadar baharatlı (keskin) yiyecekler yememeye dikkat etmeli ve yemeğinin tadını çıkarabilecek kadar aç olması gerekir.
“Tadın! Ve görün ki Aşem ne kadar iyidir. (Mezmur 34:9)
Maneviyatın ve İlahi İradenin (mitsvot) iyiliğini 'TATMAK' istiyorsak , aynı şekilde ruhsal tat tomurcuklarımızı mahvetmemeye dikkat etmeliyiz. Günah ruhumuzu (Neşama) duyarsızlaştırır ve metafizik olanı tatma ve ondan zevk alma yeteneğimizi köreltir.
Yiyecek, içecek ve fiziksel zevklerle çevrili oburu hayal ettiğimizde, daha rafine zevkler için bir duygu geliştirmesinin onun için güç olacağını hayal etmek zor değildir.
Ancak Tanrı’ya olan duyarlılığımız için bir o kadar zehirli olan başka sinsi tehlikeler de vardır. Zenginlik biriktirme arzusu ve "bütün bunları benim ellerim ve gücüm üretti" şeklindeki hatalı duygudur.
Firavun ve Mısırlıların da planı buydu. Elbette zenginlik vaat etmedi. Ama işin püf noktasını biliyorlardı. Onları sıkı çalışmayla boğarsan, ne zamanları, ne sabırları, ne de başka bir şey için arzuları kalır.
Atalarımız ise daha akıllıydı. Zararı verenin çok çalışmak değil, tutum olduğunu biliyorlardı. İnsan çok çalışıp çok para kazanabilir, ancak başarının salt kendisine ait olmadığını ve Tanrı’nın da payı olduğunu (başladığın işi tamamlayan) unutmayarak O’nun iyiliğini tatma duygusunu asla gözden kaçırmamalı.
Birisi bir keresinde şöyle düşünmüştü. "Servetin yozlaştırdığı söylenir. Aslında, yozlaşmaz olanı çeken zenginliktir. Çünkü düşünen adam zenginlikten daha asil şeylere ilgi duyar.”
Ekinimizi sürdükten - ektikten ve bakımını yaptıktan sonra çalışmamızın meyvelerini toplamaya ve tadını çıkarmaya hazır olduğumuz bir an gelir. İşte o zaman, gururun ve kendini beğenmişliğin yıkıcı güçlerinin tuzağına düşmeye karşı en savunmasız olduğumuz dönemdir.
Bu nedenle, emeğimizin ilk meyvelerini Tanrı'ya adamamız ve O'nun sürekli yardımı olmadan hiçbir şeyimiz olmayacağını kabul etmemiz çok önemlidir.
Batı toplumunun bize sunduğu aşırı düzeyde rahatlık için minnettar olmamız gerekirken, bunun bizi daha yüksek özlemlerden uzaklaştırma potansiyeline de karşı dikkatli olmalıyız.
Sizinle meyvenin sırrını paylaşmak istiyorum.
İlahi İradeyi (Mitsva) Yerine Getirmek (Eylem) – Ruhun Nefeş seviyesidir.
İlahi İrade hakkında konuşmak ve araştırmak Ruah’ı deneyimlemektir.
İlahi İradeyi gerçekleştirme niyetimiz (Kavana) Neşama ve
İlahi İradeyi yerine getirirken, o anki düşüncelerimiz (Mahaşava) – Haya
ve nihayet bunu kalbin arzusu ile (Neşe ile) yerine getirmek de ruhun Yehida seviyelerine karşılık gelir.
Ruhun “YEHİDA” (TANRI ile BİR’lik) seviyesi – “BİRARAYA” getirme anlamına gelen İbranice “YİHUD” sözcüğü ile bağlantılıdır. Bu potansyel her birimizin ruhuna kazınmış olduğundan bizlere “YAHİD” – “BİR’LİK DÜNYASININ İNŞAATÇILARI” (Taş Ustaları) olarak hitap edilir.
Sevgilerimle - Shabat Shalom
Rabi. Yishak BİLMAN (z”l) & Moşe PASENSYA
コメント