top of page

KIRMIZI




“Kırmızı” aşk ve tutkunun rengidir öncelikle. Ayrıca komünist devriminin belirleyici bir rengidir de aynı zamanda… Ülkede adalet sistemindeki kanun tasarısına karşı düzenlenen protesto gösterilerinde “kırmızı” rengi farklı anlamlar da üstlendi. Bunların ayrıntılarına girmeden önce çok genç yaşta “kırmızı” ile yollarımızın nasıl ayrıldığını sizlere kısaca anlatayım.


Nişanımızı iki aile birlikte, Osmanbey’de bir zamanların tanınmış gece kulüplerinden ClubX’de (yıllar sonra bu mekân bir Yahudi gençlik derneğinin merkezi olmuştu) bir akşam yemeği ile kutlayacaktık. Şansımıza, o dönem oldukça popüler, hatta dünyaca ünlü bir şarkıcı olan Slyvie Vartan (Johnny Hollyday’in eşi) o mekânda sahne alacaktı.


Ben de İstanbul’un ünlü bir terzisinin (Henrietta) tasarımı (o yıllarda hazır kıyafet yoktu, diktirilirdi) olan “kırmızı” renkli gece kıyafetimle ClubX’e geldim. Taze nişanlımın (bugünkü eşim) yüzü düştü beni gördüğünde. Oysa Slyvie Vartan konseri çok başarılıydı. Gecenin ilerleyen saatlerinde nişanlım benden bir daha “kırmızı” giymememi kibarca rica etti. O kıyafet bir daha giyilmedi, böylece o gün “kırmızı” ile vedalaştım.


Yaşlısı, genci, sağcısı, solcusu, dindarı, laiki on binlerin katıldığı, her hafta giderek artan bir katılımla tüm kentlerde devam eden hükümetin adalet sistemindeki kanun tasarısına karşı protesto gösterileri, 11’nci haftasında… İsrael demokrasisinin tehlikeye gireceği endişesi ile meydanları dolduruyorlar. Yoğun gösterici kalabalığı arasında rahibelerinkine benzeyen “kırmızı” uzun kıyafetleri, yüzlerini neredeyse örten beyaz başlıklarıyla tek sıra halinde, yavaş adımlarla, adeta bir ayindeymişçesine suskunlukla ilerleyen kadınları ilk gördüğümde şaşırmış, bir anlam verememiştim.






Bu çarpıcı görüntü artık her hafta tekrarlanıyor. Kalabalıkların arasından ilerleyen “kırmızı” ve uzun bir şerit misali… Aslında kadınların bu gösterisi dünyada kadın hakları protestolarının simgesi haline gelmiş. Kadınların bütün haklarının ellerinden alındığı bir dünyayı anlatan distopik (otoriter-totaliter bir düzen) dizi “The Handmaid’s Tale”in meşhur kırmızı kostümleri ilham olmuş, örnek alınmış.


Dizidekine benzer “kırmızı” cüppeler, beyaz başlıklar giymiş kadınlar pek çok ülkede protesto gösterilerine katılmışlar. Örneğin ABD Başkanı Donald Trump’ın göçmen politikasını protestosunda, İrlanda ve Arjantin’de “kırmızı” cüppeli kadınlar boy göstermişler.


Bilmem hatırlar mısınız? 2013’te İstanbul’da düzenlenen Gezi Parkı protestoları sırasında üzerindeki “kırmızı” elbisesi ve beyaz çantasıyla gösteri alanında zarafetle dans ederken, bir polisin yüzüne biber gazı sıktığı esnada çekilen fotoğrafıyla ünlenmişti “Kırmızılı Kadın.” Bir akademisyen ve cesur bir aktivistti (Ceyda Sungur) “Kırmızılı Kadın.”


Geçtiğimiz hafta, 8 Mart Uluslararası Kadınlar Gününde “kırmızı” bluzlar giymiş binlerce İsraelli kadın, haklarının kısıtlanacağı endişesiyle ülkenin bütün kentlerinde katıldıkları gösterilerde el ele vererek adeta uzun zincirler oluşturdular… “Demokrasi Adına Kadınlar Zinciri…” Adalet sistemini zayıflatma girişimlerini, hükümette ve bakanlıklarda kadınların yüksek görevlerden alınmalarını kadın hakları açısından “kırmızıçizgi” olarak görüyor, buna karşı mücadele veriyorlar.


“Kırmızı” rengin bir enerjisi, simgesel bir gücü var her halde... Şimdilerde insanlar ellerinde bayraklar meydanları doldurduklarında, kadın, erkek, çoluk, çocuk “kırmızı” giymeye özen gösteriyorlar.

Yazımın başında sözünü ettiğim ClubX gecesinden günümüze, dolabıma hiçbir “kırmızı” giysi girmedi. Sanırım yakında “kırmızı” bir t-shirt edineceğim. Ne dersiniz?


Kutuplaşmanın son bulacağı, halkın yeniden kilitleneceği günlerin en yakın zamanda gelmesi umuduyla…











Commentaires


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page