Aniden bir ses duyarsınız "Çat"diye. Bir bardak kırılmıştır doğru çöpe atarsınız. Çok sevdiğiniz bir vazo ise, kırılanı bir müddet öyle bekletir sonra da kuvvetli bir yapıştırıcı ile yapıştırır yerine koyarsınız. O artık kırık bir vazodur. Çok fazla yerini değiştiremezsiniz. Her baktığınızda kırıldığı anı hatırlar ve ona daha çok bağlanırsınız. Vazo sizin hayallerinizdir, anılarınızdır.
Halbuki kalp kırıldığı zaman hiç ses çıkmaz. Daha doğrusu çıkan ses dışarıdan hiç duyulmaz. Biz kendimiz duyarız sadece o gürültüyü. Kalp ikiye ayrılmaz kalp paramparça olur. Ve öyle bırakamayız yara büyür de büyür. Kanar kabuk bağlar tekrar kanar. Bir ömür böyle devam eder. Ta ki birileri size "affetmeyi"önerene kadar. Kolay değildir affetmek. Bilgelik ister, bilgi ister, hoşgörü ister, sevgi ister.... İster de ister aslında bir sanattır affetmek.
Bu konuda çok bilinen bir hikayeyi paylaşmak isterim. Bir filozof öğrencilerine boş bir çuval ile bir patates tarlasında seyahat etmeye başlamalarını önerir. Kırıldıkları olayları hatırlayıp, her olay ve kişi için çuvallarına bir patates koymayı önerir. Bir zaman sonra çuvallar nerede ise patlayacak kadar dolar. Öğrenciler yürüyemez hale gelirler. Filozof bu kez her affettikleri kişi için bir patatesi tarlaya geri bırakmalarını önerir. Çuval hafifler. Ve yolculuk devam eder. Bizler de hayatımızı bir patates çuvalına döndürmeden yaşamanın yollarını ararsak daha huzurlu olacağız.
Bu noktada affetmenin aslında çok büyük bir özgürlük olduğunu hatırlatmak isteriz. Affettiğimiz her kişiyi kendi yaşam konfor alanımızdan çıkardığımız zaman bu alan genişlemekte ve bizler yaşamımızı kendi istediğimiz doğrultuda yönetebilmekteyiz. Çoğu zaman da karşımızdaki kişiler ne bizi kırdıklarının farkındadır, ne de affedildiklerinin bilincindedir. Affetmek bizim kendimize yaptığımız en büyük iyiliktir.
Kırılan vazoyu tamir edin anılarınız canlı kalsın.
Kırılan kalbinizi tamir edin hayatınız güzelleşsin..
Comments