Bu haftaki bölümde görünen yasa neredeyse anlaşılmazdır… “Amalek’in sana yaptığını hatırla” (Devarim 25:18)
Aynı hatırlama ifadesi olan “Zahor” Şabat ile ilgili olarak kullanılır. “Şabat’ı kutsal kılmayı hatırla” (Şemot 20:9) Şabat ve Amalek – Birbirine zıt İki tutum.
Yüzyıllardır, dünyanın dört bir yanındaki Şabat Zahor'da hafızadan bahsediyorlar, asla şiddetten değil. Bir kez dahi Tora’daki Amalek anlatısı intikamı çağrıştırmak için kullanılmadı. Her zaman hafızayı çağrıştırmak için kullanıldı. Kendi masum topluluklarımıza karşı işlenen sebepsiz vahşetleri hatırlama zorunluluğu.
ŞABAT, Tanrı'ya inanç ve şükran zamanını temsil eder. Tanrı'nın huzurunda güneşlendiğimiz bir gün. Tanrı'nın dünyayı ve dinlenme gününü yarattığı gerçeğine tanıklık etmek üzere Şabat'ta çalışmaktan neşeyle kaçınırız.
AMALEK ise karanlık bir kavramdır. Tanrı'nın varlığını inkar eden ve evreni tamamen rastgele gören bir düşman. Amalek (עֲמָלֵק) sözcüğü ile “ŞÜPHE” (סָפֵק) kelimesi 240 olan aynı sayısal değeri paylaşır.
Bu sözcük ikiye bölünerek de okunabilir. AM-LAK – “HALKI YALAYAN” (Sömüren) anlamına gelir. Çünkü “MALAK” baş ile vücut arasındaki bağlantıyı kesme işlemidir. (Vayikra 1:15) Kişiye şüphe tohumlarını eken ve nedensiz nefreti yaratan kavramdır.
Evlilik ilişkilerimiz de aynı tohumun eseridir. "Eğer sevgi belirli bir nedene bağlıysa, (servet, itibar, güzellik gibi) o neden ortadan kalktığında sevgi de sona ereceği için o birliktelik yok olur".
Oysa bu sevgi belirli bir nedene bağlı değilse geçici fırtınalar (ekonomik sorunlar, sorumluluklar) dahi bu evliliği sonlandıramaz.
Aynı şey nefret için de geçerlidir. Nefret belirli bir nedene bağlı olduğunda, neden ortadan kalktığında o nefret sona erer ve barış mümkün hale gelebilir. Ancak nedensiz, temelsiz nefret sonsuza dek sürer.
Rasyonel yabancı düşmanlığı diye bir şey vardır. Yabancıya, garip olana, bize benzemeyene duyulan korku ve nefret gibi. İnsanlığın avcı-toplayıcı aşamasında, kabilenizin üyeleri ile başka kabilenin üyeleri arasında ayrım yapmak hayati önem taşıyordu.
Çünkü yiyecek ve toprak için rekabet vardı. Diğer kabile, fırsat verildiğinde sizi öldürme veya kovma olasılığı yüksekti.
Antik Yunanlılar yabancı düşmanıydı, Yunan olmayan herkesi barbar olarak görüyorlardı. Birçok yerli nüfusda halen öyle yaşıyor.
Ancak iki veya üç nesil içinde yeni gelenler mevcut kültüre adapte olur ve topluma entegre olurlarsa ulusal ekonomiye katkıda bulunacakları için bu rasyonel duygu sonunda azalır ve kaybolur.
Oysa Antisemitizm, yabancı düşmanlığından farklıdır. Nedensiz nefretin bir örneğidir. Bilim ve akla tapınan Avrupa Aydınlanması'nın bu tür nefreti sona erdirmesi bekleniyordu.
Ancak bunun yerine ırkçı bir antisemitizme yol açtı. Bene-YisraEL’den nefret ediliyordu. Çünkü zenginlerdi ve fakirlerdi; Çünkü kapitalistlerdi ve komünistlerdi; Çünkü kadim bir inanca inanıyorlardı ve hiçbir şeye inanmayan köksüz kozmopolitlerdi.
Konusu “Unutkanlık” olan bir kitap “her başarılı uygarlığın düşmanı olan unutkanlığın üstesinden gelebilir miyiz?” sorusuyla bitiyordu. Bu nedenle Tora, Amalek'i hatırlamamızı ve asla unutmamamızı emrediyor.
Çünkü Amalek başkaları için yol gösterir. Sıcaklığı nedeniyle hiçbir canlının giremeyeceği kaynar su dolu bir havuz düşünün. Amalek içine atlar ve haşlansa bile başkaları için o havuzu soğutmuş olur.
“Tanrı, Amalek’in adı tamamen silininceye kadar, kendi “ADININ” ve “TAHTININ” tamamlanmayacağına yemin etti.” (Tanhuma Ki Tetzei 11)
"Tanrı'nın Adı" ve "Tanrı'nın Tahtı" nedir?
Bunlar Bene-YisraEL’in iki misyonunun metaforlarıdır. Tanrı'nın bilgisini yaymak - ADINI - ve dünyada Tanrı'nın Varlığı için özel bir mesken yaratmak – TAHTINI temsil eder.
Bu iki hedef gerçekleştirilmeden önce Amalek ve onun barışı engelleyici dünya görüşü ortadan kaldırılmalıdır.
Sevgilerimle - Shabat Shalom
Moşe PASENSYA
Comments