Metabolizma kelimesini sıkça duyuyoruz ve kullanıyoruz. “O şanslı, yiyor ama kilo almıyor, metabolizması hızlı.” ya da “Metabolizmam yavaş bu yüzden kilo veremiyorum.” gibi. Çok kullansak da tam olarak metabolizma derken neyden bahsettiğimizi birlikte gözden geçirelim.
Metabolizma yaşamımızın sürdürülmesi sırasında gerçekleşen tüm kimyasal tepkimelerdir.
Bazal metabolizma ise tam dinlenme sırasında herhangi bir kas hareketi yapmadan vücudumuzdaki olayların sürmeleri için gereken enerjiyi sağlayan metabolizmadır. Yani bizler tüm gün yatsak ve hiç fiziksel hareket yapmasak dahi nefes alıp verme, yediklerimizi sindirme, kas yapımı ya da yıkımı, hücrelere glikozun girmesi, boşaltım sisteminin çalışması gibi vücutta sürekli olan döngüler için ihtiyacımız olan günlük enerji ihtiyacı bazal metabolizmadır. Eğer bazal metabolizmamızın 1500 kcal ihtiyacı varsa ve biz tüm gün 1500 kcal alacak şekilde yemek yiyorsak kilomuzu koruruz. Kilo alımı ya da kilo kaybı gerçekleşmez. Ek olarak 300 kcal yakacak şekilde fiziksel aktivite yaparsak 1800 kcal yediğimiz takdirde kilomuzu koruruz. Yediğimiz besinlerden aldığımız enerji yaktıklarımızdan fazla ise kilo artışı yaşarız.
Kişi yaş aldıkça, yaklaşık olarak her 10 yılda 10% olacak şekilde bazal metabolizma yavaşlar. Örnek verecek olursak, 20 yaşında hiç aktif hayatı olmayan ve günlük 1700 kcal enerji yakan bir birey 30 yaşında aynı şekilde yaşarsa yalnızca 1530 kcal yakıyor gibi düşünebiliriz.
Bu rakamların örneklendirmek için olmakla beraber metabolizma hızının kişiden kişiye, genetiğe, beslenmeye ve vücutta yaşananlara göre değiştiğini hatırlayalım.
Peki vücutta yaşananlar derken neyden bahsediyorum?
Aslında yo-yo diyetlerden bahsediyorum. Kişi kilo alınca belli bir yere kadar metabolizması da hızlanır. Mesela 100 kg ağırlığında bir birey 2500 kcal yakıyor diyelim. Bu birey şok bir diyet yapıyor ve 1 ay boyunca her gün 1500 kcal tüketiyor. Bünyesi “Ben 2500 kcal yakarsam hayatta kalamam, erir giderim.” diye düşünerek “En iyisi 1500 kcal yakarak vücut içinde olan işleri halledeyim.” diyor. Ve bazal metabolizma hızı azalıyor.
Şimdi bireyin vücudunda neler olduğuna bakalım. Birey kilo verdi. Düğün için zayıfladığını varsayalım gerçekten de elbisesine sığdı. Ertesi gün “Oh be bir aydır aç geziyorum şöyle eskisi gibi canımın çektiğini yemeyi hak ettim.” dedi. Yedi ve yedi. 2500 kcal yı aldı. Ertesi gün tartıya çıktı ve ne görsün! Tam 2 kilo almış. Şimdi tüm verdiği kiloları geri alsa ve yine 100 kg ağırlığına dönse dahi ne yazık ki metabolizması 2500 kcal yakacak hale geri gelmeyecek. Aynı kişi kilo alıp verme eylemini yıllar boyunca tekrarladıkça ve beslenme uzmanları dünyasında yo-yo sendromu olarak tanımladığımız döngünün içinde kaldıkça metabolizması yavaşlamakla kalmayacak bağışıklık sistemi de bozulacak ve hormonal dengesizlikler boy gösterecektir.
Kilo alıp vermekten bahsederken mutlaka üzerinde durulması gereken bir başka konu ise vücudumuzdaki kas ve yağ kütlesi oranlarıdır. Kilo alıp vermek sadece metabolizmamızın yaktığı enerji ve yediklerimizden aldığımız enerji arasındaki basit bir denklem gibi gözükse de aslında sağlığımızı, fiziksel olarak fit görünmemizi ve bağışıklığımızı koruyan çok önemli bir dengedir kas ve yağ kütlesi oranımız. Ne yazık ki bu oranları değiştirmek tartıda kilo alıp vermek kadar kolay ve hızlı değildir. Hep bahsettiğim içerik olarak ne yediğimiz ve ne zaman yediğimiz burada önem kazanır. Besinlere sadece kalori olarak değil de protein, karbonhidrat ve yağ olarak yani vücudumuzun dengesini sağlayan ve ihtiyacımız olan yapıtaşları olarak baktığımızda kas ve yağ kütlemizi koruyup dengelemeye başlayabiliriz. Bu konunun üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum ve detaylandırmasını başka bir yazıya bırakacağım.
Fit olmak, kilo vermek ya da kilo almak, konumuz ne olursa olsun vücudumuzda içten gelen bir değişiklikten bahsediyorsak eğer anahtar kelime: sürdürülebilirliktir. Bizleri ne olursa olsun son nefesimize kadar terk etmeyen, hayatımızdan kim giderse gitsin ruhumuza hep ev sahipliği yapan bedenlerimize hak ettikleri kıymeti verelim. Verelim ki onlar da bize kaliteli ve huzurlu bir hayat sunarak teşekkür etsinler. Bedenimiz ve zihnimiz ile iyi geçinerek ve onlara uçurumlar yaşatmadan güvenle ve sakinlikle dönüşüm yolunda ilerlemek için ikinci anahtar kelime ise bilgidir. Bir şeyi sürdürebilmemiz için onu neden yaptığımızı bilmemiz çok önemlidir. Çıktığım bu yolda elimden geldiğince yolunuzu aydınlatacak bilgileri sizlere sunmaya devam edeceğim.
Sevgiyle,
Rosie Sarfati
Comments