İYT yazarlarından Nelly Barokas geçen gün ‘’Eksik Yaşıyoruz’’ başlıklı bir yazı yayınladı.
Çok güzel, çok duygu dolu, çok gerçekçi ve dolayısıyla maalesef çok kara bir yazı. Yazıyı okuduktan sonra ecza dolabına uzanıp iki tane Vaben yutmamak zor. Henüz okumadıysanız kesinlikle okumanızı öneririm. Ancak okuduktan hemen sonra Vabenlere uzanmak istemiyorsanız aşağıdaki satırlara bir göz atın, belki nötralize edilir, gerek duymazsınız!
7 Ekim felaketinin getirdiği karanlıkların içinde boğuşurken hepimiz, bugün size bu karanlığın içinden doğan birkaç parıltıdan söz açacağım.
Parıltılardan biri geçmişte en ‘’IN’’, en moda yaşamları seçen bazı gençler.
Tüm yaşam felsefelerini kökünden değiştirip vahşetten en çok nasibini almış Gazze etrafındaki bölgelere birlikte yerleşip orada yeni bir yaşamın tohumlarını atmak istiyorlar.
Bunlar Haifa, Kfar Saba gibi merkez şehirlerden veya gençlerin en çok rağbet ettiği Tel Aviv’in Florentin semtinden ayrılıp Batı Negev’de yeni yaşamlarına sıfırdan başlamak istiyorlar.
‘’Maya’’ bir startup şirketinde çalışan, gençlerin gözdesi Tel Aviv’in Florentin semtinde oturan, otuzlu yaşlarında bir genç kadın çalıştığı şirketin yoğun temposundan bir süreliğine ayrılmak için Hindistana gider; yoga yaptığı bir esnada güneydeki terör katliamını haber alır ve uçağa atladığı gibi yurda döner. Sağa sola telefon eder ve kendisine gereksinim duyulan güneyde, Eilat şehri merkez olmak üzere, Hamas terör roketlerinden korunmak üzere değişik otellere yerleştirilen, evsiz kalan ailelerin çocuklarının eğitimlerini düzenlemekte görev alır.
Hindistan’da yoga seansından yaşamın gerçek anlamına erişir.
Burada mutluluğu bulur ve Gazze çevresinde, -İsrael hudutları içersinde- Hamas Terör Örgütünün yerle bir ettiği ve şimdi yaşama döndürülecek köylerin birine yerleşme kararı alır.
‘’Bölgenin ve halkının geçirdiği acılar yüreğime işledi ve yaşamımı burda sürdürme kararı aldım’’ diyor genç idealistimiz.
Maya böyle düşünen pek çok gençten sadece bir tanesi.
HTÖ vahşetinden hemen sonra, henüz hükümet dahi ne yapacağına karar vermemişken ülkenin güzel insanları buralara doluşup felaketzedelere her türlü yardıma koştular. Giyim eşyası, nakit destek, çocuklara kitap ve oyuncaklar, bebek mamaları bölgeye yağdı kişisel yardımlardan.
Yerle bir edilen yeşillikler, yakılan bitki örtüsü yurdun dört bir yanından buraya akan kibutsnikler tarafından tekrar ekili alanlara dönüştürülmeye başlandı.
Evleri yerle bir edilen ve mecburen Eilat ve çevresinde otellere yerleştirilen güney halkının sağlık gereksinimleri için nöroloji cerrahı Prof. Harnof ekibiyle birlikte buralara taşınarak 7 Ekim travmasından çıkmaya çalışan kişilerin sağlık sorunlarına eğildi.
Akşam yemeğini yerken aldığı bir telefonla bu işe soyunan ve sadece birkaç gün içersinde Eilat’ta iki tane sağlık merkezi kuran Beilinson’lu profesöre güneyde kendisiyle çalışmak isteyen doktor, hemşire ve sağlık personelinden ekibe katılma ricaları yağıyor.
HTÖ katliamı sonucu onlarca çocuk annnesiz ve babasız kaldı. Devletin dolduramadığı bu boşluğa sahip çıkan yine gönüllü bir örgüt oldu.
‘’Our children, Our War’’ örgütü.
Örgütün kurucusu yetim kalan çocukların dramını duyduğu anda buna seyirci kalamayacğını anlayan David soyadlı bir mali müşavir.
Hemen kolları sıvayıp yanına değişik mesleklerden, (psikiyatr, eğitimci, hukukçu, yatırım uzmanı gibi) gönüllüleri de toplayıp, bir ila yirmibeş yaş arası 50 kadar çocuğu/genci himayeye almış.
’’Hiçbir zaman anne babalarının yerini alamayacağız’’ diyor örgüt yetkilileri, ‘’ama onların geçirdikleri travmadan kurtulabilmeleri ve normale yakın bir yaşama dönebilmeleri için maddi ve manevi ne gerekliyse yapmaya çalışacağız’’.
Devletin desteği ve yerli ve yabancı yardımseverlerin bağışlarıyla beslenen örgüt tam gaz çalışmaya devam ediyor.
Acılardan güçlenen bir millet bizim İsrael halkı…Ve güzel insanları da hiç mi hiç eksik değil.
Kaynak: Yediot Ahronot
Comments