Hep söylerim, kadın liderler ve yöneticiler barışçıldır, çözüm odaklıdır, esnektir, cesurdur, sabırlıdır, dirayetlidir, hedefe kilitlenendir. Bu özelliklerinden dolayı da kadın liderler erkek - egemen ortamlarda çok azınlık olsalar da - başarılıdırlar.
Geçtiğimiz günlerde Yael Braun Pivet Fransa’da meclis başkanlığına seçildi. Düşünsenize; Yael Braun Pivet cumhurbaşkanı, başbakan, senato başkanından sonra, Fransa yönetiminde dördüncü en yüksek yetkili oldu.
İbranice “Ceylan” anlamına gelen “Yael” isminden de anlaşılacağı üzere 51 yaşındaki Fransa meclis başkanı Yahudi asıllı. Bu önemli göreve seçilmekle Yael, Fransa’da iki kez bir ilke imza atmış oldu. Fransa’nın “ilk kadın meclis başkanı” ve Fransa’nın “ilk Yahudi meclis başkanı…”
Siyasi kariyerinden önce avukatlık mesleğini sürdüren ve Emanuel Macron’un Renaissance (Yeniden Doğuş) merkez partisi üyesi olan Yael Braun Pivet 1930’lu yıllarda Polonya ve Almanya’dan göç etmiş bir Yahudi ailesinin torunu.
Geçmişte Yael Braun Pivet, Yahudi dini gereklerinin çoğunu yerine getirmediğini, ancak aile büyüklerinin yaptığı gibi tüm Yahudi bayramlarını uyguladığını ve kutladığını açıklamıştı. Eşinin L’Oréal şirketindeki üst düzey görevi nedeniyle 2000’lerde birkaç yıl Uzak Doğu ülkelerinde yaşayan Yael aynı zamanda beş çocuk sahibi bir anne…
Geçtiğimiz yıl antisemit bir tehditle karşı karşıya kaldı Yael… Kendisine gönderilen e-postalarda; “Temerküz kamplarına hazırlan” sözleri ile başlayan tehditler, “Bu kez sizlerle biz Müslümanlar ilgileneceğiz. Yahudiler böylelikle bizim mahallelerimize giremeyecekler. İki nesil boyunca çoğaldınız. Demografik durum bunu zorunlu kılacak” gibi ifadelerle devam ediyordu.
Fransa siyasetinde kadınların oranının geçmiş yıllara oranla azalma yönünde bir seyir gösterdiği söyleniyor. Kadınların siyaset hayatında yer alması yönünden Fransa, diğer demokratik Batı ülkeleri ile kıyaslandığında bariz bir gerileme sergilemekteymiş. Bu nedenle Yael Braun Pivet’nin meclis başkanlığı görevine seçimi ile kamuoyuna, yönetimin üst kademelerine kadınların seçilebildiğinin mesajının verilmek istendiği belirtiliyor.
Macron’un geçtiğimiz ay başbakanlık görevine getirdiği Elizabeth Borne da 30 yıl aradan sonra bu göreve gelen ilk kadın. Elizabeth Borne’un Holokost kurtulanı bir babanın kızı olduğuna geçmiş bir yazımda değinmiştim.
Fransa’dan İsrael’e dönersek şimdilerde Knesset’te kadın milletvekili sayısı 35, yani genelin yüzde 29’u… Geçmiş yıllarda kadın milletvekili sayısının daha fazla olduğu dönemler olmuş. 120 milletvekili arasında kadın veya erkek tek bir Türkiye kökenli milletvekili var mı? Hayır, ne yazık ki yok…
Geçmişte David Tsur, milletvekili seçilerek 19. Knesset’te görev alan ilk Türkiye doğumlu kişi oldu. Askeriyede ve Emniyet güçlerinde çok parlak bir kariyeri olan 1959 doğumlu David Tsur anlaşılan politik arena ortamına pek ısınamadı, siyasetten kısa sürede ayrıldı.
Türkiyeli Yahudiler niçin siyasette “görülmez” olmayı tercih ederler diye düşünürken, bu hafta aldığımız güzel bir haberle yeniden umutlandık. Suzi Arania, Likud üyeleri arasında yakında yapılacak ön seçimlere adaylığını koyuyordu.
Şişli Terakki’de ilkokul sınıf arkadaşım, zaman zaman aynı sırayı paylaştığım Jessie ile geçmiş dönem Türkiyeliler Birliği Başkanı Momo Ozsinay’ın kızları Suzi Arania umarım bu “görülmezlik” durumuna son verecek.
Milletvekili seçilmeyi başarırsa eğer, Suzi Arania bir ilke imza atacak. Şöyle ki, Türkiyeli bir ailenin kızı kimliği ile siyasete adım atmış “ilk kadın” olacak.
Uluslararası Ceza Hukuku avukatı ve Likud Partisinin üyesi olan Suzi Arania’nın milletvekili seçilmeyi başarmasını can-ı gönülden diliyoruz. Temsil ettiği partinin destekçisi olmak veya olmamak bence hiç önem taşımıyor. Hepimizin tavrı medeni cesaretinden dolayı onu alkışlamak ve başarılar dilemek olmalı…
Yolun açık olsun Suzi Arania…
Comments