top of page

İran saldırısı ardından



Dün 13 Nisan gecesi oldukça farklı ve endişeli bir geceydi. Gün boyu İran’ın İsrael’e saldırabileceği haberleri geliyor, ABD Başkanı Joe Biden artan gerilim nedeniyle tatilini yarıda keserek; “d’ont!” diye uyarıda bulunuyor, gece saat 23.00’de saldırının başlayacağı uyarıları geliyor ve tam 23.00’de askeri sözcü Daniel Hagari Irak hava sahası üzerinde İsrael’e doğru uçan düzinelerce hava aracı olduğunu duyuruyor. İnsansız hava araçlarının, dronların dokuz, seyir füzelerinin iki saatte ve balistik füzelerin 15 dakikada İsrael’e ulaşabileceği bildiriliyor gün boyu.

 

Askeri sözcü 14 Nisan günü sabaha karşı yaptığı açıklamada 170 dron, 150 kadar füzenin yüzde 99’unun havada imha edildiğini açıklıyor. İran’ın hava saldırısına karşı ABD, İngiltere, Fransa, Kanada ve Japonya’nın İsrael savunma sistemine destek verdiği, Ürdün’ün de hava sahasının içine giren füzeleri jet uçakları ile imha ettiği ifade ediliyor.

 

Bu saldırıda İsrael büyük bir başarı sağlarken, koalisyonda yer alan devletlerle birlikte kurduğu savunma sisteminin güvenliği de test edilmiş oluyordu. İran’a verilen mesaj ise açıktı; “Savunma sistemimize karşı İran’ın saldırı gücünün etkisiz olduğu ortada, ancak İsrael’in bir saldırısına karşı savunma gücü çok zayıf olan İran’ı Gazze’nin akibeti beklemektedir.”  İran saldırısında İsrael’in askeri gücünün yanısıra 7 Ekim’de gösterilen zafiyete karşın istihbarat yönünden de son derece etkin olduğu anlaşıldı.

 

İran’ın Suriye’de Hamas ve Hizbullah’a silah tedarikiyle görevli iki komutanının Muhammed Rıza Zahidi ve Muhammed Rahimi’nin öldürülmelerine misillenme amacıyla düzenlediği bu saldırı, İsrael’in savunma gücünü kanıtlamasının ötesinde Batılı ülkeler ve ABD nezdinde bozulan imajını da düzeltmesi bakımından önem taşımakta. Daha da önemlisi Ortadoğu’da Şii ağırlıkta  Ayetullahlar rejimine karşı daha ılımlı Sünni Arap ülkelerinin de desteğini kazanmış olmasıdır. Sünni tabanlı bir Müslüman ülkesi olan Türkiye’deki iktidarın salt İsrael karşıtlığı nedeniyle bölgede egemen  nükleer bir güç olmaya ve kaos tohumları ekmeye çalışan İran’ın safhında yer alması düşündürücüdür.

 

İran, “konu artık sonuçlanmış sayılır” diyerek İsrael’e karşı başkaca bir saldırıda  bulunmayacağını açıklamasına rağmen konu İsrael açısından da kapanmış mıdır?

 

Körfez savaşında, 1991 yılında  Saddam Hüseyin tarafından scud füzeleri yağdırıldığında İsrael’deydim. Savaş sekiz hafta sürmüştü. Ancak ilk iki haftadan sonra o korkuyu üzerimizden atmış, gaz maskeleri çantalarını rengarenk resimlerle süslemiştik. O dönemde Başbakan İtshak Şamir ülkedeki muhalefete rağmen herhangi bir askeri hareketten uzak kalmış,  Saddam’ı yok etme işini Irak savaşını on yıl sonra başlatan George W. Bush’a bırakmıştı. Bu defa Joe Biden açıkça; “Iran’a bir saldırıda ben yokum” demektedir. Tarihi bir fırsat mı kaçıyor, yoksa şimdilik İran gerekli dersi almıştır mı demek gerekiyor?     





 








Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page