top of page

İKİ ‘GEORGE’ ARASINDA







George Eliot : Mary Ann Evans George Sand: Amandine Aurore Lucile Dupin



İtiraf edin, önce adları ‘George’ diye bu kadınları erkek sandınız! Değiller. Bunlar 19. Yüzyılın Viktorya dönemi erkek egemen dünyasında kendilerini kabul ettirmek için George Eliot ve George Sand mahlaslarını kullanmış iki aykırı, yenilikçi kadın yazar. O devirde evli olsa bile, bırakın kitap yayınlamayı, kadınların bankada hesap açmaları bile imkansızdı! Ah biz kadınlar bugünlere gelebilmek için ne badirelerden geçmişiz!


Yazıma büyük bestekar Chopin ile on yıldan fazla aşk yaşayan George Sand ile değil de, takma isim kullanmak için birden fazla nedeni olan George Eliot ile başlayacağım. Nedenini ben de bilmiyorum ama George Sand sanki biraz daha eğlenceli! Onu sona saklamakta yarar var.


Takma ad kullanmak için birden fazla nedeni vardı

Bugün George Eliot tüm zamanların en önemli Batılı yazarlarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak, kurgu yazmanın ötesindeki edebi başarılarından, o zamanlar skandal bir aşk hayatı olmasına varana kadar, hayatının ve eserinin çok iyi bilinmeyen yönleri var. Düşünsenize, 1819'da Coventry'de bir toprak ajanının kızı Mary Ann Evans olarak dünyaya gelen taşralı bir kızdan, on dokuzuncu yüzyılın önde gelen entelektüellerinden birine ve yaygın olarak en büyük roman olarak kabul edilen "Middlemarch"ın yazarı olmak- olağanüstü bir dönüşüm. Viktorya dönemi yazarı idi. Çirkin bir görünüme sahipti ve bir dizi utanç verici, karşılıksız duygusal bağlar kurdu.


O zamanlar, kaygısız ve anlamsız olarak kabul edilen kadın yazılarının klişesinden kaçınmak istediğinden Eliot 1857'de takma adla yazmaya karar verir. Ayrıca, evli bir erkekle yaşayan evlenmemiş bir kadın olduğu için kendisini bir skandaldan korumak istiyordu. Yayıncısına, takma adın “meraklı soruşturmalar durumunda balinaya atılacak bir küvet" olarak hizmet edeceğini söyler. Muhtemelen sevgilisi George Henry Lewes'in gözüne girebilmek için de George adını ve “iyi, ağız dolduran, kolayca telaffuz edilen bir kelime" olduğu için Eliot soyadını seçer.


“Bu George Eliot denen adam da kim?”

Daha sonra takma adı George Eliot ile tanınan Mary Ann Evans, 1819'da İngiltere'de babasının çalıştığı Warwickshire Arbury Hall Arazisinde doğdu. Sağlam bir dini ortamda iyi bir eğitim gördü, Fransızca, İtalyanca ve Latince öğrendi ve İncil'i okudu. Ancak Eliot kendi kendini yetiştirmiş özgür düşünen ve radikal bir kurdele üreticisi Charles Bray ile tanıştığında dini inançları da dahil olmak üzere her şeyi sorgulamaya başladı. Ama rotası belirlenmişti ve kısa süre sonra yazmaya koyuldu. 1859'da, ilk tam romanı Adam Bede yayınlandığında anında eleştirel başarı elde etti. Kaçınılmaz olarak, “Bu George Eliot denen adam da kim?” şeklinde çok spekülasyon yapıldı.


Charles Dickens’in kuşkuları vardı

Charles Dickens, 1858'de Eliot'a ilk yayınlanan eseri Scenes of Clerical Life'ı öven bir mektup yazdı. Dickens, "Sevgili Efendim" ile başladı, ancak kısa süre sonra, onun cinsiyetiyle ilgili şüphelerini saygıyla açıkladı: "Bana böyle kadınsı dokunuşlar gibi görünen şeyleri gözlemledim.”

Roman ayrıca modern kurguya yeni bir gerçekçilik ve psikolojik analiz biçimi getirmişti; bunlar, daha sonra yazacağı The Mill on the Floss, Silas Marner, Middlemarch ve Daniel Deronda romanlarında daha da gelişecekti. Middlemarch, Taşra Yaşamı Üzerine bir Çalışma romanı başlangıçta karışık eleştiriler aldıysa da, 20. yüzyılın edebiyat eleştirmenleri romanı yeniden değerlendirdi; Eliot'un tarihsel olaylarda gerçekçiliği kullanmasını, kırsal toplumu incelemesini ve siyasi reform, eğitim ve kadınların statüsü gibi temaları ele almış olmasını son derece yenilikçi buldular.


Gel gelelim, onu salt bir romancı olarak ele almak çok sığ bir yaklaşım olur. Taşrada doğmuş, taşrada büyümüş. Taşralı ama varlıklı bir ailenin kızı; babasına, çevresine başkaldıran, babasına bir gün, ”artık seninle kiliseye gitmek istiyorum” diyen, onu şaşırtan bir kız. Kendinden yaşça çok büyük ve evli erkeklerle birlikte olan ve bu ilişkilerini taşra ortamında yaşayan bir kadın. Yaşadığı çağ dikkate alındığında, büyük bir cesaret, inanılmaz bir özgüven!


Yirmi küsur yıl bir erkekle birlikte, evli bir erkekle birlikte yaşıyor. Victoria döneminde de zina sayılıyor bu. Elbette George Eliot’u sadece romanlarıyla ele almamak gerekir. gazeteciliği var, yazar kimliği de çok yönlü. Yazdığı gazeteler, dergiler öyle kadınlar için çıkartılan yayınlar da değil. Bunlardan biri Westminister Review. Bir süre John Stuart Mill’in de editörlüğünü yaptığı bir dergi. George Eliot bu dergiye yazılar yazmakla kalmıyor, derginin yardımcı editörlüğünü de üstleniyor. O dönemde bir kadın için çok önemli bu. Politik yazılar kaleme alıyor orada, yani öyle eğlencelik yazılar değil. Gerçekten ciddi konulara değiniyor. Yazılarını birkaç değişik adla yazıyor. Bazen de mektuplarını Polly Ann diye imzalıyor. Bu Polly Ann adı biraz Pollyanna’yı çağrıştırabilir, yani çok sevimli ve nahif bir kız çocuğunu çağrıştırabilir. Fakat öyle değil işte. Mary Ann’in -ya da George Eliot’ın- Polly Ann’inde demonik, şeytansı bir şeyler var. Cadımsı bir şeyler var, hatta bazen sevdiklerine böyle oyunlar oynuyor. Kullandığı bu değişik adlar taşralı bir kızın sofistike bir yazar olma yolunda uğradığı çeşitli duraklar.


George Eliot aslında bizi kaçınılmaz olarak felsefenin içine pat diye attı. Ortodoks Hıristiyanlığı eleştirerek, Feuerbach’dan yola çıkarak insanın, insan kardeşlerine karşı sorumluluk duyacakları, bu duygu doğrultusunda davranacakları yeni bir hümanizmanın mümkün olup olmadığı sorusunu soruyor ve “evet pekâlâ mümkündür” cevabını veriyor. Evlilik dışı ilişkilerini aynı düşünceler temelinde açıklıyor. Yani iki insan birbirlerini seviyorlarsa kilisenin ya da devletin bunu sözleşmeyle onaylamasına gerek yoktur sonucuna varıyor.

(George Eliot ile ilgili bilgilerin pek çoğunu 11 Haziran 2004’te Halil Turhanlı ile Ömer Madra’nın Açık Radyo 95.0 da yaptıkları söyleşiden edindim.)


"Hiçbir şey beni yapmak zorunda olduğum ve yapacağım şeylerden alıkoyamaz.” George Sand







On dokuzuncu yüzyıl Paris’inde bir kadın elinde sigarası, üzerinde erkek kıyafetleriyle kendisi ile ilgili tüm olumsuz düşüncelere meydan okur! Yazmamasını söyleyen herkese karşı çıkmış, hatta geçimini bu yolla kazanmak için türlü yollar denemişti. Yazarlık yolunda attığı en büyük adımsa yeni isminin bir erkek adı olmasıdır. George Sand, günümüzde Paris’in en ünlü ilk kadın yazarları arasında sayılırken, onun güçlü kalemi, aklı, azmi ve aşkları unutulmayanlar arasında yerini almasını sağlıyor.


Üstelik, Sand’ın hayat hikayesi hiç şüphe yok ki yazar olsun olmasın, birçok insanın hayretle ve imrenerek bakabileceği bir ihtiras ve özgürlük sembolüdür.


Asıl adı Aurore Dupin olan Sand, 1804’te Paris’te doğar. İtalya ordusunda subay olan babasının 1808’de görevi dolayısıyla Madrid’e gitmesiyle 1812’ye kadar bu şehirde kalır. Babasının ani ölümüyle birlikte Mayıs 1812’den itibaren büyükannesi ile yaşamaya başlayan Sand burada gramer, Latince ve bilim öğrenimi görürken aynı zamanda müzik eğitimi de alır. Ocak 1818’de Paris’teki İngiliz Dame Agustine Manastırı’na girmesiyle Sand’ın hayatında mistik bir süreç başlar.


Büyükannesinin ölmesiyle birlikte yazar kendini büyük bir boşlukta bulur ve annenin hegemonyasından da kurtulmak amacıyla bir imparatorluk baronunun oğlu olan subay Casimir Dudevant’la evlenir. Artık can sıkıntısının sık sık yer değiştirdiği, mutluluğun sorgulandığı, mutsuzluğunsa kâğıtlara teslim edildiği yeni bir süreç başlamıştır: Le voyage chez M. Blaise-1829... 1831 yılı Sand’ın edebiyat yaşamına artık iyiden iyiye atıldığı yıllardır. Paris’tedir ve daha şimdiden Balzac, Latouche, Felix Pia gibi birçok yazarla ilişki kurmuştur. Kocasından da ayrılan George Sand’ın kendini dönemin edebiyat ortamında var etme mücadelesinde ilk ürünü Jules Sandeau ile 1831 Aralık sonunda yayımlanan Pembe ve Beyaz adındaki romandır. Bu romanda imza J. Sand’a aittir (bu mahlas, sevgilisi olan Jules Sandeau’dan gelir.) Ve ertesi yıl, G. Sand imzasıyla büyük ilgi uyandıran "Indiana" ve "Valentine" adlı iki romanı yayımlanır. 1833’ten 1835’e kadar çağın en büyük şairlerinden Alfred De Musset ile bir ilişki yaşar. 1838’e kadar olan süreçte Sand birçok roman yazar. Bunlardan en önemlisi 1837 tarihli "Mauprat"tır. Görüldüğü üzere Sand’ın hayatı sürekli yazmak ve zamanın önemli kişilikleriyle yaşanan aşklarla geçer. Kısa süren ilişkiler ve bunların getirdiği açmazlar, onu kısa süreli de olsa insancıl (!), biraz da yavan bir mistisizme yönlendirir. Bu dönemde en uzun ilişkisini yaşayacağı Chopin ile tanışır. Nohant-Paris arasında yazmaya devam eder. Daha çok sosyalist eğilimli olan bu yeni romanlar pek hoş karşılanmaz. Biraz da bu durumun getirdiği farklı bir duyarlılıkla kır romanları yazmaya başlar. Bu dönemin en önemli romanı: "Şeytanlı Göl"dür. Hep Tanrı’yı aradı ama... 1848’de başlayan ihtilalle birlikte Sand, politik hayata karışma arzusuyla kendini tekrar Paris’te bulur. Kısa süreli bazı siyasal çalışmalardan sonra 1849’da bir daha dönmeme kararı üzerine Nohant’a gider ve politik hayattan kendini soyutlayarak daha çok tiyatro eserlerine yönelir. Bu alandaki önemli eserleri, "Claudie", "Mauprat", "Flaminio" ve "Maitre Fauilla"dır. Nihayetinde sade ve sakin bir yaşamın içindedir artık. 1856’dan itibaren Nohant’ta yazarak, botaniğe merak sararak ve tiyatro düzenleyerek vaktini geçirir.


Hayatına tesadüf eden en önemli olay, Flaubert’le tanışmasıdır.

Bu sakin yaşam içinde hayatına tesadüf eden en önemli olay, 1857’de Flaubert’le tanışmasıdır. Sand, ölümüne kadar kâh aşk romanı kâh kır romanları yazmış, geriye onlarca ilişki, yüzlerce yapıt ve sonuçsuz kalan Tanrı arayışını bırakmıştır. George Sand, coşkun ve ihtiraslı tabiatıyla yaşadığı dönemin neredeyse bütün edebi ve toplumsal cereyanlarına sürüklenmiş, Musset ve Chopin gibi büyük dehalarla girdiği ilişkilerle (yapay da olsa) yazdıklarına bir estetik duygusu kazandırmayı becerebilmiş bir kadın yazar olarak XIX. yüzyıl edebiyatında iz bırakabilmiştir. Sonuç olarak – bence-bu iki ‘George’ gibi gözüpek kadınlar olmasaydı, bizler bugünkü kadınlar olamazdık!

“Özgürlük cessur olmakla başlar.”- Robert Frost

(George Sand ile ilgili bazı bilgiler için 1000 Kitap web sitesinden yararlandım.)







Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page