“İsrael Mucizesi” başlıklı son yazımda Israel’in savaşa, teröre ve her ülkede olabilecek başka olumsuzluklara rağmen her sene Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan mutluluk raporunda bu sene dokuzuncu sıraya yükseldiğini yazmıştım. Zorluklara rağmen toparlanabilen, resilient-dayanıklı bir ülke olmasının iki sebebine- sosyal destek, iyilik yapma- değindim. Gelin, bu ilginç konuyu biraz daha inceleyelim:
İsraelliler duygularını bastırmayan bir toplum. Acıyı, neşeyi, kızgınlığı açık bir şekilde içlerinde tutmadan yaşıyorlar. Tel Aviv’de Cuma günleri, yani hafta sonuna girmeden önce garsonların dans ederek servis yapmalarına tanık oldum. Bayramlarda sokaktaki neşe, enerji hissedilir. Hüzün de aynı şekilde… Geçtiğimiz hafta Tel Aviv’deki terörden dolayı ülkece büyük acı hissedildi, ne yazık ki. Büyük aile tek yürek oldu yine. Bunu anlayabilmek için burada yaşamak gerekiyormuş. Ortak acılardan dolayı bağ kurduklarından olsa gerek , Israellilerin empati duyguları oldukça gelişmiş.
“Isresilience” adlı kitabın yazarlarından olan Travma Uzmanı Psikolog Doktor Naomi Baum’nın araştırmalarına göre de, İsraelliler duygularını yaşayan ve ifade edebilen bir toplum . Bu özellik ruhsal sağlığı için çok önemli, onları dayanıklı yapıyor. Negatif duygular bastırılırsa neşe, sevinç gibi pozitif duygular da ortaya çıkamıyor. Golda Meir’in dediği gibi;” tüm yüreğiyle nasıl ağlayacağını bilmeyenler, gülmeyi de bilmezler.”
Doktor Baum, her insanın ve başka ülkelerin de aslında dayanıklı olduğunu, ayakta durmaya çalıştığını belirtiyor. İsraellilerin farkı, bu konuda kaslarının daha çok çalışması sonucu güçlenmesi. İsrael sadece ayakta kalmakla kalmayıp gelişiyor, başarıyor. Kitabın diğer yazarı Michael Dickson’a göre, İsrael halkı füzelerden, tehditlerden etkilenmiyor ya da endişelenmiyor değil ama dayanıklı. Koşullara rağmen pozitif ve mutlular, uluslararası araştırmalar da bunu gösteriyor.
Bir başka resilence-dayanıklılık özelliği ise esneklik. Bir başka deyişle, değişen koşullara uyumlanma, eylem alma, görüşü ve bakış açısını değiştirme, olanakları keşfetme yeteneği. Isresilience kitabının yazarlarına göre İsrael esnek bir toplum. Bu özellik toplumun bir çoğunun göçmen olmasından dolayı uyum sağlamayı öğrenmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bizi esir eden katı inanç sistemlerimiz, limitli düşünceler değil mi? Esneklik özgürleştirir.
Esnek olmaktan söz etmişken, pek yakında Pesah bayramını kutluyoruz. Zorluklara, problemlere rağmen hayat devam ediyor ve biz Seder sofrasına oturup Mısır’ı terk edişimizi bir kez daha hatırlıyoruz. Mısır ülkesinin İbranice karşılığı olan Mitsrayim, yeni öğrendiğim bilgiye “mitsar” kökünden geliyor. Mitsar limitli, kısıtlı kalmak anlamında. Pesahta hatırlanan Mısır ülkesinden değil kısıtlı, limitli düşüncede kalmayı terk etmek, yani esnek olmak . Viktor Frankl’a göre, koşullar ne olursa olsun zorluklar karşısındaki aldığımız tavır konusunda özgürüz. Pesah bayramı bize limitli düşünceleri, davranışları terk ederek içsel özgürlüğümüze kavuşmayı hatırlatıyor. Tüm insanlığa barış, huzur, anlayış getirmesi ve korkunun yerini sevgiye bırakması dileğiyle. Hag Pesah Sameah.
Comments