top of page

İsraelli Araplar: Güncel Durum


Geçtiğimiz günlerde Tel Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Enstitüsüne bağlı Konrad Adenauer programının bir sempozyumunda dinleyiciydim.

Konularında uzmanlaşmış altı akademi üyesi artı Raam Partisi Milletvekili Mansur Abbas’ın katıldığı ve Dr. Arik Rudnitzky’nin yönettiği sempozyum İsrael’deki Arapların güncel durumunu irdeledi. İsraelli Araplar bizi  çok  yakından  ilgilendiren bir konu olduğu için konuşulanları sizlerle paylaşmak istedim.

 

Öncelikle Aralık başında yapılan bir anketin sonuçları:

(Anket beşyüz kişiyi kapsadı. Hata yüzdesi; %4,5)

1.   İsraelli Arapların yüzde ellisi Filistin sorununun çözümünü iki devlet çözümünde görüyor. Yüzde yetmişbeşi tek devlet çözümünü tercih ederken geri kalan yüzde yirmibeşi ise hiçbir çözüm göremiyor.

 

2.   Suudi Arabistanla yapılacak normalleşme antlaşmasına sıcak bakanlar deneklerin sadece yarısı. Normalleşme için Filistin sorununun çözümü bir ön şart olarak görülmüyor.

 

3.    Arap partisi seçimlere katılmalı mı sorusuna evet diyenler 7 Ekim öncesi yüzde 62 iken, bu oran 7 Ekim sonrası yüzde 72’ye yükselmiş.

 

4.   İsraelli Araplar için en önemli sorun  yüzde 67 ile Arap toplumundaki suç ve şiddet. Filistin sorunu çok daha az önemli.

 

İsralli Arapların kendilerini öncelikle nasıl tanımladıklarına gelince;

7 Ekim öncesi Arap ve Filistinli kimlikleri öne çıkarken, 7 Ekim sonrası dini ve İsraelli  kimlikleri daha öne çıkmağa başlamış. Bu önemli veri  açıklandı ancak nedenleri üzerinde durulmadı.

 

Programın ilk konuşmasında Ben Gurion Üniversitesi akademisyeni Prof. Muhammad al-Atawneh tarafından İslam dini açısından İsrael ile barış konusu irdelendi  . Bu konuda tek bir fikir yok. Fikir çeşitliliği dikkati çekiyor.

 

Tarihi gelişimine bakarsak konunun, Mısır’la barış antlaşması sonrası ulema fetvaları  biraz yumuşuyor. Filistin Devleti kurulursa, İsrael  devletini  tanımak düşünülebilir deniyor.

Bir fetvaya göre ‘’nehirden denize olan tüm topraklar Filistinlilere aittir. Bu topraklardan ödün verilemez.’’ denmekte. (Yani bu topraklarda İsrael Devletine yer yok)

Toprak İslam’da özellikle kutsal olmamakla beraber El Aksa Camii yüzünden burada durum karmaşıklık kazanıyor. Barış uğruna toprak ödünü verilir mi konusunda İslam’da kesin tek bir görüş yok.

 

Bar İlan Üniversitesinden Dr Nesya Şemer ise İsrael Filistin sorununu Hamas’ın bakış açısından irdeledi.

Haması cihadcı, antisemit ve  Filistinlilerle yapılan antlaşmaları tanımayan bir örgüt olarak niteleyen Dr Nesya, Hamasın 2017’deki ‘’sözde’’ yumuşatılmış deklarasonunun taktik bir oyun olduğunu vurguladı ve 7 Ekimin bunun ispatı olduğunu belirtti.

Hamas’ın Yahudilerin iki kere yıkılan Kutsal Mabedini  üçüncü kere yıkmak için varolduğunu ve bir teoriye göre bu yıkılışın 2022 yılında olması gerektiğini söyledi.

2022 yılında bu olay gerçekleşemeyince yeni tarih 2027 olarak belirlenmiş. (İlgililere duyurulur, söylemedi demeyin!).

 

Bir sonraki konuşmacı  Tel Aviv Üniversitesinden Dr. Harel Horev ‘’ideolojiler/fikirler öldürülebilir mi’’ sorusuyla başladı söylemine.

7 Ekim’de Hamas’ın ana amacının S. Arabistanla normalleşmeyi durdurmaktan çok İsrael’in ruhunu kırmaya yönelik olduğunu savundu. Hamas ve Hizbullah’ın, seneler boyunca devamlı tacizleriyle İsraeli deneyip karşı durmayışını farkedince zamanın uygun olduğunu varsayıp saldırışa geçtiklerini belirtti. Her iki örgütün olaylar sırasında İran’dan çok daha fazla bir  destek umduklarını ve bunu alamadıklarını ekledi. İsrael’in yıllar süren ‘’Terör örgütleri sessiz kalırlarsa biz de sessizliğimizi koruruz’’ politikasının yanlışlığının 7 Ekim’de ispatlandığını vurguladı...

 

Haa, ilk sorusunun karşılığını merak  ediyorsanız değerli okuyucum, Dr. Horev’e göre; evet, şartlar ve statükolar değişir ve gereken ortam yaratılırsa ideolojiler de ölebilir.

 

Politik İslam konusuna ağırlık veren bir diğer konuşmacı Prof. Weismann, daha çok ülkedeki ‘’Tnuat İslamit’’ / ‘’İslam Hareketinden’’ söz açtı. Hareketin sloganının ‘’Çözüm İslamdadır’ olduğunu iddia  eden profesör, ‘Dava’’nın amacının Müslümanları sadece dine geri döndürmek değil de etkinlikler ve siyasal açıdan da daha etkin hale sokmanın olduğunu ekledi. Bu hareketın kuzey ve güney diye iki uca ayrıldığını hatırlatan konuşmacı, ayrıca bu çerçevede yer alan Hamas’ın ve ülkedeki Raam partisinin nasıl iki ayrı uçta olduklarını da belirtti. (Hareketin Kuzey kanadı radikalliklerinden ve İsrael’e katılmak istemediklerinden kanun dışı brakılmıştır).

 

Bir diğer konuşmacı, Dr. Salwa Alinat Abed ülkedeki Müslüman kadınları irdeledi. Bunların İsrael’deki dindar Yahudi kadınlarıyla diyalogundan söz açtı. Ve Müslüman kadınların  İsrael Filistin sorununun çözümünde dinin rol oynayabileceği görüşünde olduklarını savundu.

 

Son konuşmacımız Milletvekili Mansur Abbas oldu.

Abbas sempatik güleryüzü ve yumuşak ses tonuyla dinleyicilerin ilgisini zirvede tutmayı başardı. Çok konuştu, (son 3 dakikaya gelindiğinde ikaz edildi ve 3 dakikayı ancak 23 dakikada bitirebildi!), ve pek az şey söyledi.

İslam dininde İslamı başka dine mensup kişilere dayatmanın yasak olduğunu söyledi. Başında bulunduğu Raam  partisinin İsrael’de yaşayan Araplarla Yahudiler ve İsraellilerle Filistinliler arasında barışı tesis etmeye çalıştığını belirtti.

Diğer/ öteki’’ ile ilşkilerimde rehberim sadece Kuran’dır dedi.

7 Ekim’in İslama aykırı olduğunu söyleyerek bir nevi endirekt  kınamada bulundu Hamas’ın katliamına.

Allahın ne dediği değil de ne demek istediği önemlidir diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Sempozyumda 7 konuşmacı söz aldı, yüzün üzerinde bir dinleyici kitlesi hazır bulundu...

BONDİ ÇAKIM


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.







Etiketler:

Bình luận


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page