top of page

İsrael-Türkiye ilişkileri normalleşiyor mu?





İbrahim Kalın, geçtiğimiz hafta Türkiye'nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ile iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasını görüşmek üzere İsrael'e geldi.

Akılları ilk kurcalayan konu bu görüşmelerde nelerin ele alındığı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrael ile ilişkileri bir üst seviyeye çıkarmak istemesinin nedenlerinin ne olduğu…

Ancak ben, bir son dakika sürprizi çıkmazsa, İsrael Devlet Başkanı İsaac Hertzog’un mart ayında gerçekleşecek olan Ankara ziyaretinin zeminini hazırlamak üzere görevlendirilen İbrahim Kalın’ın ilginç kişiliğinden kısaca söz etmek istiyorum.

Kalın, 11 Aralık 2014 tarihinden itibaren, tam yedi yıldır büyükelçi sıfatıyla Cumhurbaşkanlığı sözcüsü görevini yürütmektedir. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı başdanışmanıdır. Cumhurbaşkanı’nın Prof. Ahmet Davutoğlu ile yolunu ayırmasından sonra Kalın’ın Erdoğan’ın en güvendiği kişi olduğu söylenebilir. Kalın, son yıllarda Erdoğan'ın dış politikasını şekillendiren kilit isimlerden biri.

George Washington Üniversitesi mezunu olan Kalın’ın İslam ve Batı medeniyetleri üzerine pek çok kitabı bulunmakta. Bunun yanı sıra bağlama çalmaktadır. Kalın’ın sözlerini yazıp müziğini bestelediği “Ben Hiç Olmadım” adlı şarkısı YouTube’da 1,6 milyondan fazla tıklandı. İbrahim Kalın, Osmanlı, İslam ve Batı’nın adeta bir sentezini oluşturuyor.

Abraham Anlaşmaları sonrasında İsrael’in Körfez Arap ülkeleriyle yakın iş birliği içine girmesinin Türkiye’nin İsrael ile ilişkilerini yeniden değerlendirmeye yönlendiren en önemli etkenlerden biri olduğu söylenebilir.

Cemal Kaşıkçı’nın 2018 yılında İstanbul’da öldürülmesinden ve Suudi Arabistan’ın Türk mallarına ambargo uygulamasının ardından Erdoğan dört yıl sonra ilk kez şubat ayında Riyad’ı ziyaret etmeyi planladı. Ancak bu ziyaretin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değil.

Görülen o ki, son beş yılın dış politikasını Ortadoğu’da BAE, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır, Batı’da ise Yunanistan başta olmak üzere başlıca Avrupa Birliği ülkeleriyle gerginlik üzerine kuran AKP iktidarı, son bir yılda, pandemi sonrasında gelen, ekonomik darboğazla birlikte bu ilişkileri onarmak üzere adımlar atmakta.

Hiç şüphe yok ki, İbrahim Kalın’ın İsrael ziyaretinde İran ve Hamas konuları masaya yatırıldı ve görüşüldü. Hürriyet Gazetesi, Hamas'ın ofislerinin kapatılması yönünde, Türkiye’deki Hamas yetkililerine barınak sağlanması için birkaç devletle görüşmelere başladığını bildirdi.

Mısır, Türkiye'ye iade edilmesini istediği üst düzey Müslüman Kardeşler üyelerinin bir listesini verdi. Ayrıca Müslüman Kardeşlerin Türkiye’de faaliyet gösteren televizyon ve radyo yayınlarının sonlandırılmasını istedi. Bunlar küçük talepler gibi görünebilir, ancak Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry'nin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na dediği gibi Türkiye'nin “ciddi” olduğunu kanıtlaması gerekiyor.

Yunanistan, İtalya, Kıbrıs, Mısır, Ürdün, BAE ve İsrail, 2019 yılında kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nun üyeleridir. Türkiye’nin bu forumun üyesi olabilmesi için homojen olmasa da bloğun her bir üyesiyle iyi ilişkiler içinde bulunmak zorunda kalacağı ortada.

Türkiye-İsrael ilişkilerindeki yumuşamaya rağmen, Türkiye'nin Filistin- İsrael ihtilafı konusundaki görüşünde bir farklılık olmayacağı, Türkiye diplomatik çevrelerinde ifade edildi. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, İsrael'e karşı tutumdaki değişikliğin Türkiye'nin durumuyla ilgili olmadığını, bunun Devlet Başkanı Hertzog, Başbakan Bennett ve Dışişleri Bakanı Lapid'in Netanyahu'ya oranla uzlaşmacı eğilimlerinden kaynaklandığını dile getirdi.

Türkiye’nin Filistin politikasından ve Müslüman Kardeşlere yakın dünya görüşünden tamamiyle vazgeçmesi beklenmiyor. Beklenti Türkiye’nin bu oluşumlara karşı aktif desteğini geri çekmesi. Yine de Çavuışoğlu’nun bu açıklamasının zamansız ve iç politikaya yönelik olduğunu düşünüyorum.

Başkan Hertzog, Başbakan Bennett ve Dışişleri Bakanı Lapid’in Türkiye ilişkilerinde uyum içinde, duygusallıktan uzak bir dış politika uyguladıkları söylenebilir. İsrael’in Türk Dışişlerinin iç politikaya yönelik mesajlarını görmezden gelerek, gerçekçi bir yaklaşımla, ödün vermeksizin Türkiye gibi bölgede önemli bir ülkeyle ilişkileri geliştirme yönünde adım atmasını olumlu buluyorum.

İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi pek çok açıdan bölgede istikrarın sağlanmasına ve dolaylı olarak İran terör tehdidinin de bir ölçüde sınırlanmasına katkıda bulunacaktır.





Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page