top of page

İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR


İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR/Stefan Zweig

Malka Azaryad



Stefan Zweig (1881 - 1942 ) sadece kitaplarıyla gündeme gelen bir yazar değil…. daha da fazlasıydı.

İnsan ruhunun derinlerine inen, duru anlatımıyla okuru saran Zweig, ‘’İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR’’’da da aynı başarıyı yakalamış usta bir yazar. Roman, piyes, biyografi gibi pek çok türde eser veren Stefan Zweig aynı zamanda bir gazeteci, çevirmen ve bir düşünür.

Bir aydın olarak da anılan Stefan Zweig, duruşundan, düşüncesinden ödün vermemiş, anlatım biçimindeki dinamizmle, savunduğu fikirlerle günümüzde de popülaritesini korumuştur.

Kısacası okumak, tanımak ve anlamak gereken bir kalem...


Kendisini ‘’Bütün yıldızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnız’’ cümlesiyle tanımlayan, dünya vatandaşı kimliğiyle Viyana’da başlayan Brezilya’da sonlanan hayat dilimi içinden Zwieg’ı bugün ‘’İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR’’ adlı kitabıyla tanımaya devam edelim.

Kitapta, herbiri tarihte önemli bir dönemeç, tarihe malolmuş bazı olaylar, kişiler, dönemler hikayeleştirilerek kaleme alınmış 14 farklı deneme var ve önemli tarihsel olaylardaki tek bir AN anlatılıyor :


''Tarihte de, sanatın her türünde ve günlük yaşamda olduğu gibi çok görkemli ve unutulmaz anlara ender rastlanır. (......) Başka zamanlarda kendi halinde, peş peşe ve yan yana gelişen olaylar, her şeyi belirleyen ve her şeye karar veren o bir tek anlık zaman dilimi içine sıkışıverir: Tek bir evet, tek bir hayır, bir anlık erken davranma ya da bir anlık geç harekete geçme, bu ânı, yüzlerce kuşak da geçse, asla geri getiremez ve bu yitirilen an, bireyin ve ulusların yaşamını ve hatta bütün bir insanlığın yazgısını belirler. (syf:11-12 önsöz)''


Tarihe mal olmuş bu anlar, iyisiyle kötüsüyle, herhangi bir taraf tutmadan ve tarihin acımasız gerçekçiliğiyle vücut buluyor kitabın satırlarında.


Büyük insanların, büyük olayların çok küçük bir an içinde yapılmış diğer bir eylemle değişebileceğini ve bu eylem sonucunda olayın bir anda farklılaşabileceğini anlatıyor bu kitap.

Hikayelerin akışı içinde tarih sayfasındaki çok önemli insanlarla , tarih sayfasından kılpayı kopmuş , meçhul kalmış kişiliklerin de dünyasına giriyor, yazarın akıcı diliyle kendinizi kolayca o 14 kişinin ve olayın yerine koyuyor, etkisini uzun süre hissediyorsunuz .


Sade ve kimi zaman şiirsel bir anlatımla okuyucuyu içine çeken o akıcı dilin büyüsü karşısında Zweig'in yazarlığı gerçekten başka bir seviye diyor, sanattan siyasete, savaşlardan keşiflere her şey hakkında çok bilgilendirici, insana zevk veren tarihsel doku içinde yeni keşiflerin izini sürüyorsunuz.


Bazıları hepimizin bildiği tarihsel dönemeçler :

İstanbul'un Fethi, Dostoyevski'nin idamdan son saniyede kurtulması, Waterloo Savaşı gibi... ama bazıları önemine ve sonrasında yarattığı etkiye rağmen hiç duymadığımız dönemeçler: Fransa milli marşının ortaya çıkışı, bir Avrupalı'nın ilk kez Büyük Okyanus'u görmesi, keşfetmesi gibi... Bölümlerin formatı da odak noktasındaki kişiliklere göre farklılık içeriyor: Dostoyevski'nin hikayesi şiir olarak, Tolstoy'unki ise tiyatro oyunu olarak yazılmış örneğin...

Dönemeçlerdeki olaylarda öne çıkan karakterlerden belki de daha çok gölgede kalmış karakterler, okuru daha çok etkiliyor, daha çok düşündürüyor...


‘’İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar’’ kitabının 14 ayrı bölümü arasından bir tane alıntı yapacağım:

KERKAPORTA KAPISI (İSTANBUL' UN FETHİ)

'' Hiç akla gelmeyen, çok tuhaf bir şey olmuştur. Dış surlara açılan ve asıl saldırı yerinin hemen yanında bulunan bir gedikten içeriye bir kaç Türk askeri sokulur.Bunlar iç surlardan içeriye girmeyi göze alamazlar.Fakat iki sur arasında şaşkın şaşkın dolaşarak çevreyi seyrederlerken Kerkaporta denilen küçük bir kapının anlaşılmaz bir tedbirsizlik yüzünden açık kalmış olduğunu görürler. Aslında bu, büyük kapıların henüz açılmadığı saatlerde ve barışta yayalara ayrılmış bir sürü küçük kapıdan biridir. Askeri bakımdan hiçbir önemi bulunmadığı için de varlığı son gecenin büyük telaşı içinde unutulmuş olmalıdır. Yeniçeriler tepeden tırnağa tahkim edilmiş bu surların tam ortasında bulunan bu kapının açık olduğunu hayretle görürler. ''


Diğer denemeler ise şöyle;

  • Vasco Nunez de Balboa'nın Büyük Okyanusu gördüğü ilk anı ve o zamana gelinceye kadar yaşananları anlatıyor (1513)

  • Bizans'ın fethi (1453)

  • Ünlü Müzisyen Handel'in ağır bir hastalıktan kurtulup önemli eserlerini vermesini anlatıyor. (1741)

  • Fransızların ulusal marşı Marseillaise'in bestelenişi. (1792)

  • Waterloo savaşı (1815) hani hep Napolyon Waterloo'yu kazansaydı Dünya nasıl olurdu diye sorulur ya, nasıl kaybedildiğini okumak ilginçti.

  • Goethe'nin 74 yaşındayken 19 yaşındaki genç bir kıza aşık olup yazdığı Marienbad Ağıdı. (1823)

  • Eldorado'nun keşfi: Avrupa'dan Kaliforniya'ya giden bir maceraperestin başına gelenler, altına hücum yılları anlatılıyor. (1848)

  • Dostoyevski'nin kurşuna dizilecekken kurtulması. (1848)

  • Okyanusun altına telgraf hattı döşenmesi. (1858)

  • Tostoy'un ölümüyle yarım kalan eserini tamamlayan bir sondeyiş yazıyor. (1910)

  • Güney Kutbunun keşfi: ikinci olan Scott'un serüvenini anlatıyor. (1912)

  • Lenin'in Ekim devrimi başlayınca İsviçre'den ülkesine dönüşünü anlatıyor. (1917)

  • Ünlü Romalı düşünür Cicero anlatılıyor

  • 1918'de I. Dünya Savaşı sonunda ABD Başkanı Wilson'un yapmaya çalıştığı anlaşmayı anlatıyor.


Büyük insanların, büyük olayların veya büyük ibret verici durumların çok küçük bir zaman dilimi içinde yapılmış bir eylemle değişebileceğini ve bu eylem sonucunda olayın bir anda farklılaşabileceğini anlatıyor bu kitap.

Anlık verdiğimiz bir kararın hayata o anki etkisini gözlemlememiz biraz zor ama biz geçmişteki kararlarımızın etkilerini şu an net bir şekilde görebiliyoruz.

Ve belki acaba diyorsunuz… acaba başka bir karar alsaydım ne olabilirdi hayatımda?


Siz ne kadar plan yaparsanız , ne kadar birşeyin üzerine giderseniz gidin, hayat bir yazgıdan başka birşey değil aslında.

Su an geçmişe baktığımızda, hayatımızdaki güzel anları ortaya çıkaran eylemlerin ritm bütünlüğünün gelecekte de aynı ayarı tutturmasını umut ve arzu ederiz.


‘’O değerli anlar içinde mutlu olmayı bilelim , mutlu bir anı diğer bir anı mutlu kılmak için bir fırsat olarak değerlendirelim’’ duygu ve ilhamının bütünlüğü içinde, hem edebi bir şölen, hem de vurucu bir tarihsel gezinti için, büyük usta Stefan Zweig'in 256 sayfalık bu eserini çok tavsiye ediyorum...



*****

Bir sonraki yazı: 14 Nisan 2021

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page