İzninizle bu haftaki yazıma eski iki yazımdam iki bölümle başlamak istiyorum.
Hemen akabinde nedenlerini açıklayacağım.
1.Değişik bir bakış açısından Korona felaketi, 23.3.2020
Sormuşum:
Öte yandan, bir başka bakış açısından, acaba bu musibetin insanlığa herhangi bir yararı dokunabilecek mi?
Yanıtlamışım:
Kim olursak olalım, nerde yaşarsak yaşayalım aslında birer insan olarak bu dünyayı birlikte paylaştığımızı ve birbirimize bağlı olarak, tek bir bütün olduğumuzu algılayabilirsek. (belki bir yararı dokunabilecek).
2. Ben ve Biz, 2.2.2021
Düşünürümüz, (Rav Lord J. Sacks), konuşmasına “kollektif/toplumsal sorumluluk” kavramına dikkat çekerek başladı. Bir toplumu birlikte tutan alçının “müşterek ahlak ilkeleri” olduğunun altını çizdi. Ve son elli yılda batılı toplumun bu kavramdan uzaklaşarak, bireyselliğini öne çıkarttığını ve “benim düşündüğüm”ün tek önemli katman olarak toplumu şekillendirdiğini iddia etti. Buna karşılık eski zamanlarda Hristyan olsun, Yahudi olsun, Çinli Taoist olsun, dini ve ahlaki kodların, müşterek gayeler için sorumluluk almanın, toplumları bir arada tuttuğunu belirtti.
Bu iki yazıyı bana hatırlatan son günlerde ülke gündeminden düşmeyen iki olay oldu.
Birincisi: Purim partileri
Sanırım bu satırların okurları ve yazarı artık dindar insanların inanışlarını ve bunları uygulama şekillerini, sekülerlerin ise yaşam biçimlerini sorgulamadan, eleştirmeden kabul etmeyi hazmetmiş ve bu olgunluğa varmışlardır.
Ancak gerek ültra ortodoks haridilerin, gerekse hiçbir kural, kanun tanımadan topluca eğlenen sekülerlerin purim partileri sessiz çoğunluğun son derece haklı eleştiri oklarına hedef oldu.
Dini inancınızı herşeyin üstünde de tutsanız, bir yıldır parti yapamadığınız için boğulur gibi de olsanız, yöneticilerin koyduğu kuralları ve toplum sağlığını hiçe sayarak Purim kutlamaları için kalabalık ortam yaratmak kabul edilebilir birşey değil. Ülkede düğünler veya cenazeler gibi insanların hayatında çok önemli yerler tutan törenler bile büyük çapta kısıtlanırken, kendinden başkalarını hiçe saymak ve “ben” in tavan yaparak “biz”i yok sayması maalesef Ravımızın yukardaki savının ne kadar doğru olduğunu ispatlar nitelikte.
Bu partileri kınayacak sözleri, inanın, bulamıyorum.
İkincisi: Ülkedeki aşılanma muhalifleri.
Bir insanı aşı olmaya zorlamak insan haklarına aykırı.
Kabul.
Peki, aşı olmamakta direnip, koronaya yakalanıp, çalıştığı yuvadaki çocukları ve dolayısıyla ebeveynlerini de hastalığa bulaştırarak hastanelik olmalarına, hatta hatta bazan ölümlerine dahi neden olmak insan haklarına uygun mu?
Aşı olmamakta direnen bir eğitim ve sağlık görevlisine çalışma izni vermemek insan haklarına çok, çok aykırı. (İnanmazsanız medyamıza sorun.)
Öte yandan bu kişilerin temasta oldukları bireylerin sağlığını tehlikeye atmaya hakları var mı?
Hastaneleri tıka basa doldurarak diğer hastaların normal bakım alamamalarına neden olmak insan haklarına uygun mu?
Benim insan hak ve hürriyetlerim senin veya parçası olduğumuz toplumun hak ve hürriyetlerinin başladığı yerde bitmez mi?
İnanın sırf aşıları karşısında olduğu Başbakan Netanyahu getirdi diye aşı olmayı red edenler var. İnanılır gibi değil!
Ne yazık ki ne birinci konuda, (Purim partileri), ne de ikinci konuda, (aşılanmak istemeyenler), yöneticiler etkili olamıyorlar.
(Yöneticilerimizin pandemiyi yönetme yöntemleri de içler acısı ama bu artık başka bir konu.)
Bizler ise, ben yerine biz olmanın çok çok uzağındayız hala.
Ve eğer Korona gibi bir musibet de bize bunu öğretemediyse, üzülürüm torunlarımın yarınına.
Comments