Burgazadası’nın poyrazı, çok sevilir – hele bu yazın ilk aylarında, sıcakları önlemesi açısından hepimize çok iyi geldi. Ne var ki havaların bir anda soğumasıyla, rüzgâr beni kötü vurdu! Bir haftayı geçen inatçı nezlem sürüyor. Ateş yok, Covid testleri negatif çıktı ancak burnum halen akıyor… Yaz nezlesi de hiç çekilmezmiş…
Bu gibi durumlarda evden pek çıkmadağımdan, iki eski arkadaşımdan aldığım destek çok iyi geldi... Bunlardan biri Spotify, diğeri de Kindle!
Sanırım, çoğunuz sevgili Spotify ile tanışıyorsunuzdur. Çağımızın bir diğer „sonsuzluk“ örneği de odur! Bırakın yeni çıkan müzikleri (örn. değerli arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu’nun „The Cry oft he Flamingos“ yorumunu), eskilerini de sürekli olarak dağarına katıyor. Ona da bir örnek: Gençliğimde pek sevdiğim, eski Animals grubunun kurucularından Alan Price’in 1966 yapımı „The Price to Play“ albümünü 2-3 yıl önce Spotify’da aradığımda, bulamamıştım. Geçenlerde bir daha baktığımda, koymuşlardı! Son günlerde, gene o yılların sanatçıları olan The Mamas and Papas, Lovin’ Spoonful ve Barry McGuire ile ne biçim hasret giderdim! Öte yandan, gene aynı kaynaktan nice ilginç sözel Podcast ile baş başa son derece keyifli saatler geçirebiliyorsunuz!
Diğer dostum olan Kindle de bir çeşit „sonsuzluk“ sunuyor: Son yıllarda baskıya girmiş, çeşitli dillerdeki nice kitapları içerdiği gibi, tüm klasikleri karşılıksız, birçok eski kitabı da oldukça düşük fiyata anında ekranınıza getirebiliyorsunuz. “Anında”ya da küçük bir örnek: Geçtiğimiz yıl Yeruşalayim’deki Ticho Müzesi’ni gezmiştik: Göz doktoru Albert Ticho’nun alt katta hastalarına baktığı, üst katta ise ressam olan eşi Anna ile 1920-1950 yılları arasında birlikte oturdukları eski villa, şimdi bir sanat galerisine dönüştürülmüş… Akşam otele dönerken bu ilginç çifti internette biraz araştırdığımda, Amerikalı meslektaşı Dr. David Reifler’in kaleme aldığı “The Days of Ticho - Empire, Mandate, Medicine and Art in the Holy Land” başlıklı, son derece ilginç kitabı buldum ve hemen Kindle’ıma indirdim. İşte buyrun size “anında görüntü”!
***
Evde geçirdiğim günlerde yazlık kütüphanemizin bir köşesinde, yıllar önce alınmış ancak nedense gözden kaçmış bir kitaba rastladım; 2008’de Gözlem’de yayımlanmış olan Tolya Filiz’in “İstanbul, seni hiç terk etmedim ki…” başlıklı anılarına. Kapağında alımlı bir Büyükada resmi olan bu kitaptan aldığım keyfi tarif edemiyorum! Üç yaş büyüğüm olan yazarın, benim de çocukluğumla gençliğimi yaşadığım Ellilerin/Altmışların Ayaspaşa, Beyoğlu, Alman Lisesi, Kantor Szaposhnik’li Aşkenaz Sinagogu’yla, Büyükada’sında yeniden gezindim, Tolya’nın andığı birçok olayı yeniden yaşamış gibi oldum. Haa – bir de yeni keşfettim ki, dayısı Mimar Elyo Ventura, babamın kuzini Diana Sigalla ile evliymiş!
Baskısı tükenmiş olan bu kitabı sahaflardan veya bir dostunuzdan edinin, okuyun, derim…
Comments