İDARE LAMBASI
- Sara YANAROCAK
- 5 Ara 2022
- 2 dakikada okunur

Merhaba sevgili okuyucularım. Bu son iki hafta oldukça faal geçti. Güzel sanat olaylarına gittik. İki güzel tiyatro oyunu ve bir konser izledik.
Geçtiğimiz hafta İYT’nin davetlisi olarak İsrael’e gelen ünlü tiyatro sanatçısı Ali Poyrazoğlu’nun oynadığı tek kişilik “Evlere Şenlik” adlı oyununu izledik. Tiyatro eğitiminin başlangıcından, günümüze değin yaşadıklarını, sanat ve tiyatro yolunda verdiği mücadeleleri, başarılarını, çok önemli sanatçılarla paylaştığı sahneleri ve anılarını anlatırken, iki saat durmaksızın kapladığı sahnede devleşti. Kah güldürdü, kah hüzünlendirdi. Kah interaktif oynadı, kah herkesi sessiz ve huşu içinde düşünmeye zorladı. Günümüzle ilgili gizli mesajlar verdi. Sahnede bir dinamo gibiydi. İlk gençliğimden beri izlediğim bu eski sanatçı, yılların eskitemediği bir insan.
Geçtiğimiz hafta Rishon Letziyon’un büyük Oditoryumu’nda dört İsrael’li şarkıcı ve İsrael televizyonunun 50 yıllık muhteşem haber spikeri Dan Kaner’in, söylenen şarkıların besteci ve sanatçılarının kısaca yaşam öykülerinden kesitler vererek Barbra Streisand, Neil Sadaka, Enrico Macias, Mike Brand, Joe Dassin, Pery Como, vs birçok sanatçının Yahudi kimliklerini anlattı. Aralıklarla verdiği bu bilgilerin arasında, muhteşem sesli iki kadın ve iki erkek genç sanatçı, 60-70 ve 80’li yılların şarkılarını, muhteşem bir orkestra eşliğinde seslendirdiler. İki saat aralıksız süren bu performans bana çocukluğumu, genç kızlık dönemlerimi ve küçük çocuklarımı büyütürken yaşadığım ikinci gençlik dönemlerimi hatırlattı.
Müzik gerçekten, dalga dalga insanları kendine doğru kapıp, gerilere, tatlı ve heyecanlı, güzel zamanlara kaçırıyor. Bir zaman tüneline dalıp o yıllara ışınlanıyorsunuz.
Son izlediğim sanat olayı ise yine Rishon Letzion’daki diğer bir kültür merkezinde izlediğimiz “Edith Piaf”adlı bir müzikal tiyatro oyunuydu. Edith Piaf’ın hayatını anlatan bu oyundaki en etkileyici şey, Edith’i canlandıran genç kadın sanatçının, Edith’in sesine olan benzerliğiydi. Bütün oyuncuların sesleri mükemmeldi. Şarkıların tümü anlamlarını hiç kaybetmeden, İbraniceye tercüme edilmişlerdi. Uzun zamandır bu kadar kulağı ve gönlü besleyen bir tiyatro eseri izlememiştim. Aranızda anımsayanlarınız vardır, sanırım 39 yıl kadar önce bu oyunu İstanbul’da Gülriz Sururi’nin muhteşem oyunculuğu ile izlemiştim. Sanki 39 yıl geriye gittim ve aynı oyunu İbranice bir daha seyrettim.
Şimdi gelelim yazımın başlığını neden “İdare Lambası” diye yazdığıma. Yakın bir dostumla konuşurken, karşılıklı hal hatır sorduktan sonra, ona “idare ediyoruz” deyince, güldü zaten idare ede ede bir hal olduk dedi”, ben de ona” idare ede ede “idare lambasına döndük” dedim. Bu sefer sen bu espriyi bir yazında değerlendirmelisin” dedi. Aslında haksız da değil, hayatımızı hep idare etmekle geçiriyoruz, evdeki armoni bozulmasın diye idare ediyoruz, çocuklarımızla güzel ve sevgi dolu ilişkilerimizi sürdürebilmek için idare ediyoruz. Sağlığımızı ve enerjimizi yükseltebilmek için idareli yaşıyoruz. Sosyal yaşantımızda, bazı eğri davranışlarla karşılaştığımızda, ahengi bozmamak için idare ediyoruz. Yani resmen etrafa, mümkün olduğunca ışık verebilmek için “İdare Lambası” oluyoruz.
Şaka bir yana, bu hafta da yeniden sağlıkla buluşmak üzere, sizi sevgiyle bırakıyorum.
Comments