Yedi Ekim’de insanlık dışı Hamas saldırısının ardından başlayan İsrail’in Gazze savaşına tepkiler İngiltere ve Fransa gibi Batı Avrupa ülkelerinde yüzlerce protestoya yol açmış, buralarda yaşayan Yahudilerin ciddi yaşam kaygılarına neden olmuştur.
İsrail karşıtı yürüyüşlerin Yahudi karşıtlığına dönüşmesinin tarihsel kaynakları nelerdir? Bu ülkelerde eskiden beri var olan Yahudi düşmanlığının son evresi Yahudi Devletine karşı olmak mıdır?
İngiltere - Yazarın da yaşamakta olduğu Londra’da birkaç gün önce 300.000 kişi “Nehirden Denize, Özgür Filistin” sloganları ile yürüdü. Sorulanlardan bazıları hangi “nehir”den bahsedildiğini bilmemelerine rağmen "bunun sonucu İsrail Devleti’nin yokolmasıdır” denildiğinde “olsun” yanıtı vermişlerdir.
Kimler yürüdü? Çoğunlukla İngiltere’yi (Birleşik Kırallık diyelim) mesken edinmiş Müslümanlar ve küçük yerel doğumlu bir azınlık. Müslüman kesimin çoğu Pakistan ve Bangladeş’dan gelenler. İsrail-Filistin davasına dinsel açıdan baktıkları gibi kendi bağımsızlık mücadeleleri ile kıyaslama yaparak olayın “anti-kolonyal” bir savaş olduğunu ileri sürüyorlar.
Ülke siyasetini yöneten iki büyük partinin (Muhazakar ve İşçi) hemen tüm kademelerinde, yerel veya Parlamento düzeyinde, İsrail’in kendini savunan haklı bir savaş yürüttüğüne dair siyasetten kesinlikle sapma yok. Yanlız İşçi Parti’sinin Müslüman milletvekilleri ve belediye meclis üyeleri ile onlara sıcak bakan İngilizler isyandalar ve hemen ateşkesin yürürlüğe girmesini istiyorlar.
Bugün İşçi Parti’sinin başında Sir Keir Starmer var (Eşi ve çocukları Yahudi) ve gelecek 2024 seçimleriyle başbakanlığın en güçlü adayı. Siyasi durumu gayet net görüyor ve özellikle bir önceki parti liderinin (Jeremy Corbyn) zehirli antisemit politikalarından kesin ayrılıyor. 2019 seçimlerinde Corbyn başkanlığında İşçi Partisi, Boris Johnson’un Muhafazakarları karşısında son 50 yılın en büyük hezimetine uğramış ve partiden uzaklaştırılmıştı.
İngilizlerin büyük çoğunluğunun Yahudi karşıtı oldukları söylenemez. Aksine, 16. Yy’da 8. Henry’nin Katolik Kilisesi ile bağları koparmasının ardından kurulan Anglikanizm Yeni Ahit yerine büyük çapta Eski Ahit’i örnek alır. Nitekim 1655’de Oliver Cromwell’in Yahudileri yeniden İngiltere’ye davet etmesiyle birlikte artan nüfus 19.yy’da Parlamento’ya temsilci yetiştirir, hatta başbakanlığa kadar yükseltir (1870’ler – sonradan Anglikan olan Benjamin Disraeli).
George Eliot adıyla tanınan kadın yazarın Daniel Deronda (1876) adlı kitabı sonradan Yahudi olduğunu öğrenen bir gencin ilk Siyonist fikirlerle haşır neşir olmasını anlatır. Bu kitap ve artan Yahudi sempatisi 1917’de Balfour bidirisi ile Filistin’de bir “Yahudi Yuva”sının kurulmasına önayak olur.
Her ne kadar 1930’larda Nazizmden etkilenen aşırı sağcı partiler İngiltere’de Yahudi karşıtlığını körüklemek istemişlerse de Hitler’e karşı kazanılan savaş bu akımı tamamen köreltmiştir. 1940’larda Filistin manda yönetiminin Yahudilerle kavgalarına rağmen İngilizler genelde Yahudilerin başarılarını takdir etmişler ve Soykırım’ın öğretilmesini benimsemişlerdir.
Fransa, bu açıdan farklı bir tarihsel evreden geçmiştir. Katolik Kilisesinin güçlü olduğu dönemlerde Yahudi karşıtlığı yükselmiş ve bütün Fransız ulusunu meşgul eden iki büyük antisemit olay meydana gelmiştir: 1894’de Yüzbaşı Alfred Dreyfüs “düşmana istihbarat sızdırdığı” gerekçesi ile, kamuoyunun da desteğiyle mahkum edilmiş, rütbesi sökülmüş ve hapse girmiştir. Yazar Emile Zola’nın “İtham Ediyorum” (J’Accuse) mektubu ve bulunan ek kanıtlar sayesinde yeniden görülen dava sonucunda 1906 yılında Dreyfüs aklanmıştır.
Kilisenin tarihsel davası Fransa’da güçlü Yahudi karşıtı akımları körüklemiş, Edouard Drumont tarafından 1889’da Fransız Antisemit Derneği’nin kurulmasına kadar varmıştır. Nazi işgali ve yandaş Vichy hükümetinin 1942-44 döneminde 75.000 Yahudi vatandaşın Auschwitz’e sürülmeleri ve öldürülmeleri ise 1970’lerden itibaren Fransızların vicdanlarında büyük yara açmıştır.
Bugün Fransa’da yaşayan 500-600.000 Yahudi’nin çoğunluğu Kuzey Afrika Sefarad kökenlidir. Siyasette, medyada, görsel sanatlarda ve iş dünyasında güçlü bir Yahudi varlığı bulunmaktadır ve İsrail’e olan sevgilerini hiçbir zaman saklamadılar. Nitekim Diasporanın en büyük 3. Toplumundan İsrail’e göçler hiç durmamış, hatta son yıllarda artma eğilimi göstermiştir.
Fransa’nın 7-8 Milyon Müslümanı ise ağırlıklı olarak Kuzey Afrika kökenli olup Filistin davasına sahip çıkma anlayışları birçok antisemit cinayeti (Ilan Halimi vb) beraberinde getirmiştir. Hükümetin, parlamentonun ve güvenlik kuvvetlerinin Yahudi Toplumunu savunma kararlılıklarına rağmen olayların artmasından endişe edilmekte ve bariz Yahudi sembollerinden uzak kalınmaktadır.
Yüksek İsrail nefreti ve Yahudilerin korku hissiyatı bu iki ülkeden İsrail’e göçü arttırır mı? Fransa için evet, İngiltere için ise kanımca hayır. Hatta İsrail’lilerden “yerida – İsrail’den ayrılma” (İbranice’de “Aliya” Kudüs’e yükselme olarak, yerida ise aşağı inme mecazi anlamında kullanılır) yapmak isteyenlerden Amerika’yı tercih etmeyenlerin Londra’daki İsrail’li sayısını arttırması olasıdır, ileriki yıllarda.
IYT dip not :
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Comments