Zihnimin frekansları aynı anda iki Hadrianus ile kesişiyor.
BİRİ KARANLIK BİRİ AYDINLIK.
Hadrianuslar öyle kendiliğinden ortaya çıkmıyor.
Tarihin tozlu sayfalarından tekerrür edip bir zaman ekseninde kendilerini hatırlatıyor.
Bu son bir ay Hamas terörünün Israel halkına yaşattığı katliam; tüm dehşet senaryolarının da ötesine geçerek, bilincin hazmedebileceği tüm sınırları aştı, bizleri adeta şok ve travma kalıntılarına dönüştürdü!
Bir Savaşın içindeyiz.
Bizim başlatMAdığımız, Israel devletinin adeta içine zorla cekildigi bir savaş!
7 Ekim Kara Şabat günü, saat 6:30; Nova Müzik Festivali, Beeri, Nir Oz, Raim, Kfar Aza gibi güney yerleşimlerinde halkımıza uygulanan Hamas soykırımı, savaşın başlangıcı oldu!
Savaş karada. Savaş göklerde. Savaş sularda.
Ve savaş hemen şimdi burada. Bu Yazıda.
Ekranlarda.
Elindeki cep telefonunda.
Haber programlarının bir numaralı canlı yayınlarında.
Dünya bilişim ve teknoloji çağının uzanabildiği her mecrada.
Sosyal medyada.
Savaşın diğer bir cephesi de sosyal medyada yer alan Israel devletine yönelik karalama propagandalarının akıllara ziyan niteliğindeki yalan bombardımanına göğüs germek.
İki yüzlü, çifte standartlı uygulamaların, çarpıtılmış gerçeklerin, iyiyi karalamada uzman kesilenlerin arenasında, dünya çapında toplumsal bir histeri halini izlemek!
Free Palestine diye çığıranlar Palestine kelimesinin esas köklerini ne kadar biliyorlar?
Tarihi gerçekleri kendine göre yontup içinden yeni bir tarih uydurmada gerçekten ne denli başarılı olduklarını görmek içler acısı bir durum!
1.Antik çağın süper gücü Roma İmparatorluğunun, topraklarına toprak katmaya doyamadığı, hiçbir gücün direnemediği, devrin tüm antik çağ devletlerini ezip geçtiği bir döneme doğru zaman tünelindeyiz.
Judaea - en uygun çevirisiyle - Yahudiye - MS 6'dan 132'ye kadar Samaria ve Levanten bölgelerini de kapsayan bir Roma eyaletiydi. Antik İsrailoğullarının Haşmonaim ve Herod dönemi krallıklarını da içine alan bir dönemde Yahudiler ana topraklarında kimliksizleştirildiler, zulüm ve asimilasyona uğradılar.
MS 117 - 138 yılları arasında hüküm süren Roma imparatoru Hadrianus, Ortadoğu bölgesindeki Roma eyaletini asimile etme projesinde çok sıkı bir strateji uyguladı.
2000 yıl önceki Judea topraklarındaki Israel krallığı yıkıldıktan sonra, Yahudilikle ilgili ne varsa toprağın gerçek sahipleri olan Yahudilerin izlerini silme, yok etme operasyonunun kitabı yazıldı.
Bu operasyonun sonuçları etkisini sürdürmekle kalmadı, binyüzyıllara damgasını vurdu!
Judea Topraklarının ismi Hadrianus emriyle Syria Pilistina'ya dönüştürüldü.
Yunan-Grek kökenli, Judea topraklarına Grek adalarından istila amaçlı gelen Pilişti adlı etnik grubun ismini pek beğenmiş olmalılar ...
Zaten Pilişti ismi, anlam ve dil yapısı itibariyle İbranice ve antik Mısır dilinin ortak bir türevinden doğmuş bir kelime olma özelliğini taşıyor.
Günün sonunda Hadrianus emperyalist emellerine ulaşır.
Özbeöz vatan toprağı Judea ismini tarih sayfasından silerek, Bar Kochba isyanını bastırarak, etnik temizlik kapsamında 500.000 Yahudiyi öldürerek, milyonunu da dünyanın dört bir bucağına sürerek…
Bölgenin idaresine Romalı generaller tayin ederek, ortalık toz dumanken, yeni kimlikler, yeni karakollar, yeni bir kurumsallaşma süreci başlatarak...
Tüm bu olaylar tarih kaynaklarında, arşivlerde belgelerle net ve açık bir biçimde yazılı, asla saklı asla gizli değil.
Judea bölgesi yerini Palestina ismine devir teslim eder.
Palestina; Haçlılar - Memluklar - Osmanlılar- İngiliz Mandası gibi çeşitli dönemsel güçlerin boyunduruğu içine girer çıkar.
Ama Asla Filistin Devleti diye bir devlet varolmaz, varolmamış, varolmadı , varolmamıştır.
Kelimeler büyüdür!
Düşüncelerimizi oluşturan şeyler kelimelerdir.
Yüksek sesle söylediğimiz kelimeler düşüncenin bir formudur ve enerji yüklüdür.
Ve bir kelimenin enerjisi; bu Büyük Yalan, bu büyük tarihî çarpıtma yüzünden ; 21.Yüzyılda Ürdün - Arap / Mısır - Arap kökenli şimdi adıyla Filistinli Arap topluluğu dünyayı parmağında oynatıyor !
Yüzyıllar boyu egemen güçlerin elinde yer değiştiren Judea yeni adıyla Palestine; Hristiyan, Yahudi, Müslüman etnik aidiyetlerin birarada, birbirinden ayrı kümeler halinde, bir yaşam biçiminde varolmasına meskenlik etti. Devlet biçiminde değil.
Yahudilerin 1880'lerden itibaren Ata geleneği vaadedilmiş topraklara geri dönüşü ve sonrasında Israel devletinin kurulmasıyla Filistinli Arapların aklına nedense Devlet oldukları fikri gelir.
19. yüzyıl sonu itibarıyla Avrupa'dan gelen Aliya dalgalarıyla 48'de ülkenin kuruluşuna değin, çamur bataklık sıtma ve kuraklıktan mustarip topraklar, azmin ve uyanık akılcı bir zihnin kararlılığı içinde bir cennet bahcesine çevrildi.
Eh dışardan bakılınca imrenilecek bir tablo gerçekten...
Modern çağdaş Israel devlet nufüsunun %20 lik payı, Arap aidiyetli vatandaşlardan oluşuyor.
Devletin her katmanında, her iş alanında, kültüründe, yapısında beraberce yaşayan bir toplumuz biz.
2. Bir HADRİANUS daha var:
17. yüzyılda Palestina topraklarının coğrafi ve etnik grup dağılımı hakkında yazılmış sosyolojik belge niteliğinde bir kitap bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor.
"Palaestina ex Monumentis Veteribus Illustrata" kitabı,1695 yılında akademisyen Hadriani Relandi tarafından Latince yazılmıştır.
Hadriani Relandi (1676-1718) Hollandalı coğrafyacı, haritacı, gezgin, filolog, çoklu dilbilimci ve ilk oryantalistlerden biriydi.
1701'den itibaren Utrecht Üniversitesi'nde Doğu Dilleri Profesörü ve Yahudi halkının tarihi üzerine öğretim görevlisiydi.
1695'te Hadriani Relandi Filistin'e gönderilir ve burada kutsal kitap Tevrat'ta geçen yer isimlerinin kapsamlı bir coğrafi araştırmasını gerçekleştirir.
Tevrat, Mişna ve Talmud'da adı geçen 2.500 yeri gezer, her yeri adının kaynağıyla tanımlar, haritasını çıkarır, titizlikle belgeler.
Ayrıca her bölgenin nufus sayımının dökümünü çıkarır.
Kapsamlı araştırmasının tüm sonuçlarını bu kitapta kaydeder.
Araştırmanın anahatları şöyle:
Hadriani Relandi öncelikle Filistin haritasıyla işe başlar, Tevrat ve Talmud'da adı geçen her yerleşim yerini orijinal adıyla işaretler.
Eğer orijinal isim İbranice ise, onu "pasuk" (Kutsal Yazılarda ismin geçtiği bir pasaj) olarak işaretler.
Eğer orijinal isim Latin veya Yunan kökenliyse, anlam açılımlarını notlarına ekler.
Sonunda bu yerleşim yerlerine dayanarak bir nüfus sayımı hazırlar.
İşte bazı önemli bulgular ve gerçekler:
~ Arazi çoğunlukla boş, terk edilmiş ve seyrek nüfusluydu; ana nüfus yoğunluğu Jerusalem, Akko, Safed, Yafa, Tiberya ve Gazze şehirlerindeydi.
~ Nüfusun çoğunluğu Yahudi, geri kalanının neredeyse tamamı Hıristiyan ve az sayıda Müslüman, çoğunlukla da Bedevilerden oluşuyordu.
Bunun tek istisnası, Müslüman Naşaş ailesinden yaklaşık 120 kişinin 70 "Samiriyeli" ile birlikte yaşadığı Nablus'tu (şimdiki Şekem).
~Galile bölgesinin kadim şehri Nazareth'te tamamı Hıristiyan olan yaklaşık 700 kişi yaşıyordu.
~ Jerusalem'de çoğunluğu Yahudi, Müslüman nüfusla birlikte yaklaşık 5.000 kişi ediyordu ve az sayıda Hristiyan nüfusu vardı.
~ 1695 yılında ülkenin kökeninin Yahudi olduğu biliniyordu.
~Filistin'de adı Arap kökenli tek bir yerleşim yeri yoktu.
~ Yerleşim yerlerinin çoğunun İbranice orijinalleri vardı; bazıları Yunanca veya Latince kökenliydi ve bunlar, Arap dilinde hiçbir anlamı olmayan Arapça isimlere uyarlanmıştı.
Örneğin Akko, Hayfa, Yafa, Nablus, Gazze veya Cenin gibi isimlerin filolojik veya tarihi Arapça kökenlerine dair bir ipucu mevcut değildi.
~ Relandi, Müslümanlardan sadece şehirlere gelen mevsimlik tarım veya inşaat işçileri olarak bahsediyor.
~ Gazze'de yarısı Yahudi, yarısı Hıristiyan olmak üzere yaklaşık 550 kişi yaşıyordu.
Yahudiler üzüm bağları, zeytin ve buğday dahil olmak üzere tarımla uğraşırken, Hıristiyanlar ticaret ve taşımacılık mesleklerini edinmişti.
~ Tiberya ve Safed'de Yahudiler yaşıyordu ancak Galile Denizi'ndeki geleneksel balıkçılık faaliyetleri dışında meslekleri belirtilmemişti.
~ Umm al-Fahm köyünde tamamı Hristiyan olan yaklaşık 10 aile vardı (yaklaşık 50 kişi).
Köyde küçük bir Maronit kilisesi bulunuyordu
~ Hadriani Relandi'nin kitabı, "Filistin gelenekleri" ve "Filistin halkı" hakkındaki teorileri tamamen çürütüyor ve bu toprakların sözde sahibi olduğunu iddia eden ve bu bölgenin Latince adı Palestina (Filistin) ismiyle özdeşleşme tutkusunu bir nefrete dönüştüren Araplar ile ilgili çok az bağlantı kuruyor.
Esasen hepimizin ortak tanıdığı bir isim olan Golda Meir'in röportajda söyledikleri dinlemeye değer:
Dünyaya not:
Kelimeler önemlidir. Eylemlere yol açarlar. Bir yalan yeterince sık tekrarlandığında gerçek olarak kabul edilir.
Bir gecede insan hakları uzmanı kesilme, orantılılık, işgal ve apartheid gibi süslü sloganlar yerine.
Beşiklerinden kaçırılan 40 bebek ve 200 genç yaşlı rehinemizin serbest bırakılması talebiyle bir eylem sürecine katılmaya ne dersiniz?
Comments