Haber izlemek istemiyorum, dünyanın dört bir yanında yaşanan felaketleri görmek istemiyorum, çünkü elimden hiç birşey gelmiyor. Ama değiştirebileceğimiz şeyler de var.
Dünyada yaşanan pek çok olayın düzeltilmesi noktasında birey olarak ancak iyi bir insan olmaya, kendimin en iyi versiyonu olmaya çalışabilirim. Bu yolla kendime, çevreme ve doğaya bir nebze de olsa faydam dokunabilir diye düşünüyorum.
Ama ne kadar da kaçınsam ne kadar da kendimi bu haberlerden soyutlayıp kendi rutinimin içinde yakaladığım huzurumu yaşamak istesem de olumsuz haberler ve durumler beni bir noktadan yakalayıp kulağıma uzaktan da olsa olan birşeyleri fısıldayı veriyor.
Geçen hafta beni derinden erkileyen olaylardan biri, çevremde ne kadar fazla Yahudi düşmanlığı olduğunu bir kez daha anlamam oldu. Tüm dünyanın yakından izlediği bu sıcak savaşın amacının İsrael devletini yok saymak ve varlığını kabul etmemek olduğunun kendisini facebook sayfasında kurmuş olduğu bir gurupta tanıdığım, Ermeni asıllı Kanada’da yaşayan, artık arkadaş diyemeyeceğim bir kişinin bana yazdığı cümlelerden bir kez daha kavradım. Şok geçirdim gurubtan ayrılarak kendisini blokladım.
Konu şuydu. Bu kişinin kendi kurmuş olduğu watsapp dayanışma sayfasında, İsrael’i itham eden ağır bir karikatür paylaştığını gördüm.
Yorum olarak şunu yazdım:
-Bu karikatür tek taraflı bir bakış açısı ile çizilmiş, çok ağır ayrıştırıcı bir karikatür, bu sayfada farklı din, ırk, renkten kişiler bir aradayız.
Hassas durumların yaşandığı bu günlerde, en azından bizler ayrıştırıcı değil birleştirici paylaşımlar yapmalıyız diye düşünüyorum. Bu konular çok hassas, böyle bir profil fotoğrafını paylaşmanızı doğru bulmuyorum.
Tabii hemen cevap yazdı. Ve ben de cevapladım. Kendisine 7 Ekim’i sürekli hatırlatmama rağmen, verdiği cevaplarda bu konuya değinmekten, cevap vermekten kaçındı. Sürekli tek yönlü olarak İsrael’in işgalci ve çocuk katili olmak ile suçlayan cümleler kurdu.
Kendisine İsrael’in 1948 de kurulmuş yasal olarak dünya tarafından tanınmış bir devlet olduğunu belirttim.
Israrla işgalci kelimesini kullanmaya devam etti ve kendisine şunu yazdım.
-... Bey şu an yaşadığınız ülke Kanada daha önce yaşayan yerli halka aitti. Bu toprakların üzerinde İngiltere ve Fransa’dan gelenler tamamen farklı bir medeniyet kurdu. Şimdi kalkıp bu topraklar üzerinde yaşayan yerli halk bu topraklar bizim diyebilir mi?
Israrla o toprakların İsrael halkına ait olmadığını vurguladı durdu.
En sonunda tekrar yazdım, dedim ki:
- 7 Ekim’de suçsuz, savunmasız insanların olduğu yeri basan, çoluk çocuk katleden, tecavüz eden, öldüren ve rehin alan ve Kibutz adı verilen köyleri yıkan, genç yaşlı demeden katledenlere, bu konuda cevabın nedir? Soruma verdiği yanıt ürpermeme neden oldu.
-Asla böyle bir durum olmadı, terörist dediğiniz kişiler güle oynaya el sıkışarak kampa girdiler ve “kibarca” çıktılar. İsrael’in toprakları da İsrael’e ait değildir, İsrael’in işgal ettiği topraklardır, diye cevapladı.
Kendisine “anlaşıldı”, ‘Sen gözü kararmış bir Yahudi düşmanısın ve senin olduğun bir sayfada benim işim olamaz’ dedim. Blokladım ve guruptan ayrıldım.
Yorum size ait.
Geçtiğimiz hafta beni ürperten, diğer bir olay ise Türkiye’de yaşanan hastanelerdeki bebek cinayetleri idi. Sosyal sigortaları dolandırmak ve para sızdırmak üzerine kurulmuş şebekelerin masum bebekler üzerine oynadıkları oyunlar. Haberleri izledim, izledikçe gerçekten korktum. Bu derece kötü bir dünyaya artık çocuk getirmek için çok düşünmek ve dikkatli olmak gerektiğini düşündüm. Para hırsınının insanları bu derece kötülüğe itmesi korku fimi gibi, ama film değil gerçek.
Bütün bunlar bana sanatın dünyayı güzelleştirebileceğini düşündürüyor. Belki de insanlar, azıcık ucundan kıyısından sanat ile ilgilenseler idi acaba bu kadar kötü olabilirler miydi?
O yüzden ben diyorum ki sanat la uğraşın, dans edin, şarkı söyleyin, yazı yazın, (Kurgu, ister deneme, ister bir günlük), resim, toprak, heykel...Çocuklarınıza sanatın güzelliğini anlatın, sanatın herhangi bir dalı ile uğraşırken ruhularının gelişip kendilerini tanımalarına fırsat verin. Tabii bu öneri hangi yaşta olursanız olun sizin için de geçerli.
Kendinizi bulmak, içinizde ne var ne yok onu keşfetmek için, iyi veya kötü yapmanız önemli değil, sanatın herhangi bir dalından para kazanıp kazanmamanızın dahi hiçbir önemi yok, sadece kendinizi tanımak, ve ruhunuzu büyütmek ve iyleştirmek için sanatın bir dalına elinizi sürün. Sanatın sihirli eli ruhlarımıza değdiğinde işte o zaman dünya belki de daha yaşanabilir bir yer olacak ve kötülükler azalacaktır diye umuyorum.
Rahel Çela Behar
Comments