(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)
Hiç dikkat ettiniz mi, “gerçek yaşam üzerine kurulu filmler” geçmiş yıllara kıyasla daha fazla yapılıyor; hatta izleyicinin bu tür filmlere rağbeti de artıyor. Nerden biliyorum? Çünkü ben kurgu yerine gerçek yaşam öyküsünü konu alan filmleri yeğliyorum. İnsan başkalarını kendi gibi bilirmiş! Peki ya neden? Çünkü öyküsüyle o döneme gitmeme, olayların ardındaki duygulara, deneyimlere ve seçimlere tanık olmama, anlık da olsa onları yaşamış gibi hissetmeme ve bunlardan kendime dersler çıkarabilmeme vesile oluyorlar. Dahası, sırf hikayeleri ilham olsun diye, liderlik derslerimde liderliğe dair gerçekçi çıkarımlar yapabilmeleri için öğrencilerime bu tür filmleri vaka analizi olarak veriyorum. Derler ya hani, “Zeki insanlar deneyimden ders alır, daha zeki insanlar başkalarının deneyimlerinden ders alır.”
Geçen hafta vaka olmaya aday yeni bir filmle karşılaştım – “Her Şeye Rağmen” Regardless*. Çok çarpıcı; bir o kadar da sarsıcı. Gerçek yaşam hikayesini konu alan bu filmi izlerken kanım çekildi, içim yandı, sistemim sarsıldı. Çünkü, gerçeklikten öte, kurguyu andıracak nitelikte dehşet verici bir hikâye! Esas kahramanıyla kısa süre önce tanışmamış, el sıkışmamış ve göz göze gelip konuşmamış olsam, vallahi ki “bu hikâye gerçek olamaz” derdim… Ama gerçek! O kadar gerçek ki, filmin esas kahramanı biz davetlilerle aynı anda, aynı salonda, 3 koltuk ötemizde oturuyordu ve kendi hikayesini izliyordu. 1 saat 56 dakika boyunca izlerken, duygularım ve zihnim saliselik anlar içinde filmden kopup kahramanın salondaki varlığı bilincine kaçıyordu. Yani, bir hayal edin… İzlemekte olduğunuz filmin yaşanmışlığını tasdikleyecek baş kahraman yanı başınızda oturuyor ve başından geçenler akıl dışı niteliğinde! Tüm kötülüklere rağmen temiz yüzüyle, yumuşak kalbiyle, kibarlığıyla “insan” kalabilmeyi başarmış bu güzel insana baktığınızda etkilenmemek elde değil! İşte bu nedenle, her şeye rağmen yaşamının lideri olma başarısı bakımından İlhan Doğan’ın hikayesi beni derinden etkiledi.
Marsilya Başkonsolosu Arda Ulutaş (sağda) ile ben ve kocam
Filmin sonunda, salondan çıktığımızda artık ben ben değildim! Duyguları yönetme konusunda eğitimler veren ben kendimi tümüyle kaptırmıştım. “Bu nasıl bir yaşam öyküsü?” şokuyla duygularıma, göz yaşlarıma, vücudumun titremesine hâkim olamıyordum. Beni bu raddeye getiren son damla, alkış ve teşekkür konuşmaların ardından İlhan Doğan’ın kalkıp konuşma yapmasıydı. Baş aktörün repliklerini sahibinin kendi ağzından yeniden işitmiş olmak beni “gerçeğe” ve yaşanmışlığın acı “gerçekliğine” geri taşıdı.
Film henüz gösterime çıkmadı. Küçük ve samimi bir izleyici grupla beraber Cannes Film Festivalinde yarışmaya aday gösterilmiş özel prömiyerinde izleme şerefine nail oldum. Hakikatten, böyle bir ortamda olmak müthiş gurur vericiydi. Bu arada, Pandemi dönemine takılıp iki senedir yayımlanmayı bekleyen bu filmi yabancı sanmayın. Network Marketing sektörünün ünlü lideri İlhan Doğan’ın hayatını konu alan bu film bir Türk yapımı! Erdal Murat Aktaş yönetmenliğinde, Erkan Petekkaya, Sinan Akdeniz, Barbara Sotelsek, Nihan Büyükağaç, Rıza Akın, Kaan Kaiser gibi oyuncularıyla perdeye konmuş çok başarılı bir yapım. Yedi dilde (Türkçe, Almanca, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusça ve Arapça) ve dünyanın çeşitli ülkelerinde gösterime çıkmaya hazırlanıyor… Pek yakında…
Spoiler vermeyeyim… Çok özetle, Almanya’da doğmuş Adana’ya gitmiş, sonrasında yeniden Almanya’ya zorunlu göç etmiş, travmalarla dolu çocukluk ve gençlik yaşamış, peşi sıra zorlukların üstesinden gelmeyi başarmış ve bugün gıptayla bakılacak mertebelere ulaşmış birinin kahramanlık hikayesini anlatıyor. İzlenmesi şart! Neden mi? Filtresiz, tüm çıplaklığıyla, İlhan’ın hikayesi hepimize umut olsun diye… İbret olsun diye… Kahramanların salt romanlarda değil, hakikatte de olabileceğine inanalım diye… Ve her şey rağmen iyi insan olmayı seçebileceğimizi anlayalım diye…
Emeği geçen herkese ve özellikle sevgili Murat Aktaş’a sonsuz teşekkür…
Barcelona’dan sevgiler…
*Her Şeye Rağmen (Regardless)
Kommentit