top of page

Her Sabah Uyandığımda


(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)










Ekim 2023’den bu yana her sabah uyandığımda ilk işim Ortadoğu’dan haberlere bakmak: İsrail-Hamas savaşı ne durumda? Rehinelerden kurtulan var mı? Gerek İsrail’lilerden gerekse Filistin halkından kaç kişi öldü? Hizbullah ile savaş çıkar mı? Dünyada İsrail karşıtı protestolar artıyor mu?

 

 

Savaş ve sonrası tamamen benliğimi sardı…Üniversiteyi bitirdikten sonra İsrail’e göç etmeyi düşünmüş fakat kızkardeşim zaten orada yerleştiğinden anne-babayı geride bırakmanın sıkıntıları yüzünden vazgeçmiştim (babam kalp hastasıydı ve birkaç yıl içinde 3ncü krizinde kaybettik).

 

 

Göç etmememekle yanlış mı yaptım? Çocuklarım açısından Yahudi yaşam benim için ifade ettiğinden daha az önemli ve nerede yaşayacaklarına kendi kariyer çizgilerine göre kendileri belirlediler.

 

 

Son kez İsrail konusunda bu kadar endişeli olduğum günler 1967 Savaşından önceki üç haftaydı. Abdülnasır’ın tehditleri ve “İsrail’i ortadan kaldırma” kararlığı, Suriye ile ittifakının gücüyle kuzeyden ve güneyden sarma olasılığı, beni günlerce uyutmamış, ruhsal darlığımı iyice sıkıştırmıştı.

 

 

Saddam’ın SCUD’larında da gecelerimizi ayakta geçirir ve her CNN salvosunda Tel Aviv’i arayıp aile ve arkadaşlara “yakınınıza düştü mü?” diye sormadan yatıştıramazdık heyecanımızı.

 

Ne fark var İsrail’de yaşayanlar ile diaspora Yahudileri arasında, tehlikelere göğüs germe ve toplu yaşam mücadelesi açılarından?

 

 

İsrail’li küçüklükten itibaren risk anlayışını yüksek tutuyor. Ülkenin bekası için barış döneminin bireysel anlayışını savaş esnasında terk ediyor, toplum disiplininin ona verdiği göreve inanıyor ve rıza gösteriyor. Sivil hayatta hiç olmadığı ölçüde kollektif ruha tabi oluyor.

 

 

Diaspora Yahudilerinde endişe dozu çok daha yüksek, özellikle antisemitizmin çoştuğu dönemlerde…Yahudiliğini korkusuz yaşamak için Aliya yapmak ile hayatını eskisi gibi devam ettirmek arasında bocalıyor.

 

 

Çevremde şen şakrak eğlenen Avrupalı veya İngilizleri izlediğimde “ne mutlu onlara” diyorum. Savaştan uzak (şimdilik), barış içinde yaşıyorlar, eğleniyorlar…Bense bu aralar ayni çoşkuyu paylaşamıyorum.

 

Parçalanmış durumdayız. Aile içi fikir ayrılıklarına ek olarak Yahudi olan olmayan en yakın dostlarımızdan bile işittiğimiz öğütler, eleştiriler ve “bu kadarı da fazla” dokunuşları büyük kriz dönemlerinde İsrail’i savunmayı güçleştiriyor…fakat sabırla devamını gerektiriyor.

 

 

Düne kadar Yom HaZikaron’du (İsrail’in kuruluşundan bu yana savaşlarda ölen ve terörde öldürülenleri anma günü). 76 yılın en acılarından biri…

 

…Bugün Yom HaAtsmaut, İsrail Devletinin başlangıcı. Kutlama olmalı fakat çok düşük düzeyde. Gene de iyi haberler ruhumu canlandırıyor.

 

 

Eurovizyon yarışmasında Eden Golan’ı canlı izlemekten caydım, protestolardan ve düşük halk oyu almasından çekindiğim için. Tamamen şaşırttı beni “Hurricane” ın 15 ülkeden aldığı tam, 12 puan. Demek protestocu sokak güruhu ile sessiz çoğunluk arasında dağlar kadar fark varmış. European Broadcasting Union (EBU) açısından kararlı duruş tüm korkak siyasetçi ve gazetecilere ithaf edilir…

 

 

Geçmişteki yersiz endişelerim gibi 2024 ve sonrasında da daha iyi günlerin geleceğine dair umutlarım yeşeriyor. Birdenbire değil fakat yılların biriktirdiği akıl, deneyim ve teknoloji sayesinde.

 

Belki dünya da bazı gerçekleri daha iyi görmeye başlar. 











Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page