top of page

Her Nesil ve Sınavları


Mişpatim peraşası Tora’da en çok mitsva içeren dördüncü peraşadır. Geçen yılki yazımda belirttiğim üzere, Mişpatim, Tora’nın özellikle insanlar arasındaki ilişkileri, zararlar-tazminatlar, emanet bırakılan mallar, sosyal adalet gibi konulardaki emirleridir.



Peraşa 53 mitsva içermektedir ve yazımda bunlardan sadece birine değineceğim:


“Bir yabancıyı iğneleme ve ona baskı yapma; çünkü [siz de] Mısır’da birer yabancıydınız” (Şemot 22:20).



Raşi bu mitsvayı şöyle açıklar: “Bir yabancıyı sözlerle iğneleme, çünkü o yabancı sana karşılık verip geçmişte senin de Mısır’da bir yabancı konumunda olduğunu hatırlatabilir. Akranını, sende de olan bir kusura dayanarak taciz etme.” Başka bir deyişle, “camdan yapılmış bir evde oturuyorsan, başkalarına taş atma.”



Pasukta “yabancı” için kullanılan sözcük Ger’dir. Bu genellikle Yahudiliğe sonradan girmiş bir kişiyi tanımlar. Ancak Raşi bu sözcüğün bu pasukta daha geniş anlam içerdiğini ve bir yere yeni gelen ve arkadaşı olmayan herhangi bir yabancıyı da kastettiğini belirtir.



Pasuk üzerinde dikkatle düşündüğümüz zaman aklımıza bir soru gelebilir. Tora bize bir yabancıyı sözle taciz etmememizi, örneğin Yahudiliği kabul etmiş biri ise ona “geçmişini hatırla, eskiden Kaşer olmayan şeyler yiyor, putlara tapıyordun” türünden şeyler söylemememizi veya herhangi bir yabancı söz konusuysa bir tartışmada onun yalnızlığını kendi avantajımıza çevirmememizi söylemektedir – ama bir de sebep vermektedir: “Çünkü siz de Mısır’da birer yabancıydınız.”



Peki, ya bizim geçmişimizde bir Mısır olmasaydı? Ya biz hiç yabancı olarak yaşamış olmasaydık? O zaman kanun ne olacaktı? Başkalarını taciz etmekte, onları iğneleyip içlerine sıkıntılı duygular doğurmakta serbest mi olacaktık? Yani bu nasıl bir hesaptır? Eğer karşımdaki bana karşılık veremeyecekse ona canımın çektiği şekilde davranmakta ve baskı yapmakta serbest miyim? Tabii ki hayır. Tora bize şefkatli olmamızı emretmektedir ve bunun tek sebebi, doğru ve uygun davranış şeklinin bu olmasıdır. Mısır’da bir yabancılık geçmişine sahip olup olmamamızın bunda bir etkisi olmamalıdır. Öyleyse bu “gerekçeyi” nasıl anlamak gerekir?



Basit bakışla Tora bize bunu “Eğer aklınla anlamıyorsan, kalbinle anla” demek için vurgulamaktadır. İnsan üstün konuma geldiği zaman bazı duyguları körelebilir, kendisinden güçsüz konumdaki kişilere duygusuzca davranmaya meyledebilir. Ama güçsüz konumdaki kişinin neler hissedeceğini kendisi de biliyorsa, bundan imtina etme olasılığı artacaktır. Tora bu nedenle duygumuza hitap etmektedir. Geçmişte yabancı olmasaydık da yabancıya kötü davranmamız yasaktır. Ama bir yabancının genel ruh halini bilen biri olarak bu şekilde bir tavır takınmamız kesinlikle kabul edilemez.


Öte yandan bu ifadeyi farklı bir şekilde de değerlendirebiliriz. Belki de amaç, bizim bir yabancıya neden bu şekilde davranmamamız gerektiğini değil, neden bu şekilde davranma eğilimimiz olabileceğini vurgulamaktır. “Sırf sen de Mısır’da yabancıydın diye sen de bir yabancıya sert davranma eğilimi gösterebilirsin. Bunu yapma.”



Buradan genel bir ders öğrenebiliriz: Bazı sıkıntılı zamanlar geçirmiş, zorlu koşullara göğüs germek durumunda kalmış bir insan, psikolojik açıdan “Bak, bugün geldiğim noktaya ulaşabilmek için ne badireler atlattım bilemezsin. Şimdi aynı zorluklara sen de katlan. Senin için iyi olur. Sana meydan okuyan zorluklar karakterini inşa edecektir” tavrını benimseme eğilimi gösterebilir. Teoride bu mantıklı bile olabilir. Ama pratikte her zaman öyle değildir.



Her neslin, her devrin kendi zorlukları, kendi sınavları zaten vardır. Yeni nesillere bir de kendi atlattığımız sınavları dayatmaya, yüklemeye hatta sadece yüzlerine vurmaya gerek yoktur. Yeni neslin bizim katlandığımızdan çok daha kolay sınavlarla yüzleşmekte olduğunu düşünüyor olabiliriz. Düşünmeyelim. Bizim sınavlarımız bizim için ne kadar zor idiyse, onların sınavları da onlar için o kadar zordur.


Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page