Hayaller ve gerçekler çoğu zaman arkadaş olmaya çalışırlar. Hayaller gerçeklere bakarak kendine çeki düzen vermeye çalışır, gerçekler ise geri dönülmez yollarda ışık olur. Arkadaş olabilirler mi bilmem ama düşman kardeşler olmadıklarını düşünüyorum. Zaman zaman birlikte zaman geçirmeleri kaçınılmaz, birbirlerine söz geçirmeye çalışmaları ise realite. Hayaller az konuşur çok düşünür. Gerçekler biraz daha gevezedir, biraz daha dinamiktir. Hayalleri iç dünyayı canlı tutar, ilişkilerde etkindir. Hayaller ile süslenmeyen gerçekler yok olmaya, gerçekler ile sarmalanmayan hayaller de solmaya mahkumdur.
Önce hayaller mi başlar yoksa gerçekler ile mi karşılaşılır Bilemiyorum ama gerçekleşemeyen hayallerin yarattığı hayal kırıklıklarını onarmak çok da kolay değildir. Hayal kırıklıkları cam kırıklıklarına benzer etimize batar, kanatır. Hayata küsmeler başlar… Ta ki biri çıkıp da seslenene kadar “hayallerinin peşinde git, seni özgürlüğe onlar götürecektir”.
Hayal kurma işi aslında çocukluktan başlar. Çocukların hayal dünyası inanılmazdır. Özellikle tüm canlıları konuşturmayı becerirler. Hayvanlar, bitkiler dile gelir. Ebeveynler onlara eşlik eder. Ali Baba’nın çiftliği misalı senfoni başlar. Daha sonraki yıllarda meslek hayalleri belirgin hale gelir. Astronot olmak isteyenler hayalperest olarak nitelendirirler, pilot olmak isteyenlerin hayalleri peşinde koşmaları gerekmektedir. Öğretmen doktor mühendis hayalleri ise gerçekçidir ve ayağı yere sağlam basanlar olarak görülürler.
Kısacası ya hayallerinize yaklaşırsınız ya da uğruna bir ömür harcarsınız. Gerçeklik algısı hayalleriniz ile sınanır. Tahmin edileceği gibi hayaller ile gerçekler arasındaki köprüyü önce ebeveynler sonra eşler ve arkadaşlar kurar. Onlar sanki sizin iç dünyanızı keşfetmiş, ve henüz siz kendinizi keşfetmemişken ve sizi doğru yola yöneltmeye çalışan “meleklerdir. Meleklerin yanlış yaptığı görülmemiştir. Sizin yerinize karar veriyorlar ise tehlike çanları çalıyor demektir. Eğer hayallerinizin peşinde iseniz “yırtıcı ve tuttuğunu koparan, çalışkan” olursunuz, hayalperest iseniz” hafif tembel, biraz dalgın, zaman mekan ilişkisinden yoksun” sıfatlarına layık görülürsünüz.
Hayallerin sınırını koymak gibi bir gücümüz var mı acaba. Onlara hükmedebilme, onlarla anlaşma yapabilme yetisine sahip miyiz. Kısaca hayal filmimizin hem senaristi hem yönetmeni hem de oyuncusu olabilir miyiz?
Gerçeklik ile bağını koparmayan her hayal hayata geçirilmeyi hak eder. Bu noktada zaman ve mekan faktörünü unutmamak gerekir. Gerçeklerden saptığımız ölçüde hayalleriniz de zarar görür. Kişinin kendini tanıması, yeteneklerini bilmesi yaşadığı farkındalıklarını çoğaltması kuracağı hayaller için tam bir yol göstericidir. Böylece boyu genetik faktörler ile uzun olmayan birinin ne basketbolcu olabileceğini hayal etmemesi gerekir. Tabii ki günümüzde bazı sabit fikirlerin yer değiştirdiğini görmek mümkün. Kısa saçlıların şampuan reklamında oynaması, kilolu hanımların da gün gelir manken olabilecekleri değişen toplumsal değerler arasında.
Hayalleriniz evrensel doğrulara hizmet ediyor ise ve muhteşem bilgi dünyasında açılan bir kapı olabiliyor ise tadına doyum olmuyor. “Hayaller ile yaşanmaz, hayallerin kendileri yaşanır” diyen filozof aynı zamanda” hayalsiz kalmayın, onları daima besleyin” derken hayallerin hayatımızın rengi olduğunu da açıkça belirtiyor. Hayallerin rengi hayalperest iseniz gök mavisi veya şeker pembesidir. Hayallerinizin peşinde koşuyorsanız işte o zaman gökkuşağı gibidir. Yırtıcı kırmızı, enerji dolu turkuaz, düşüncelerin rengi yeşil, bazen siyah bazen beyaz…
Hayatınızdaki hayallerin renklerinin her zaman tertemiz kalmasını dilerim…
Comments