Vücut değişir, saçlar solar, kırışıklıklar yoğunlaşır, hiçbir vücut, zamanın etkilerinden kaçamaz…
Dışarıda hal böyleyken, içerisi de zamanın nasıl geçtiğini ve geride kalan zamanın farkına varmanızı sağlar.
Yavaş yavaş, gözler okumak için gözlüğe ihtiyaç duymaya başlar… İçerde ise kalp güçlenir, uzağı dahi daha iyi görmeye başlar, iyiliği, kötülüğü, samimiyeti, samimiyetsizliği…ve yavaş yavaş kalp bilgeliğini mükemmelleştirir.
Yüzeysel bakış, yerini, insan doğasının anlaşıldığı derin bakışa bırakır ve kendini bilmenin ışığını ortaya çıkarır.
Bütün bunlar olmadan, uyanma olamaz ve uyanma olmadan bilinç olmaz
Seneler geçer, farkındalığımız artar, büyürüz, ruhumuz olgunlaşır ve ruh olgunlaşmadan kendi meyvesinin tatlı ve yoğun tadını asla bilemez.
***
-Saçlarını boyamıyor musun?
-Şimdilik hayır…
-Neden? Olduğundan yaşlı duruyorsun amaa…
Yukarıda okuduğunuz diyalog İstanbul’da yaşadığım yıllarda, bir çok kişi ile onlarca kez gerçekleşen bir diyalog…
Kırkbeşli yaşlarım idi, ilk, beyaz saç tellerini saçlarımın arasında gördüğüm zamanlar, ve zaman içinde beyazlarım, acele etmeden artmaya başladı, saçımı hiç boyatmadım, o dönemde de bilincim beni, kimyasal bir maddeyi saçıma sürmemem konusunda farkında olmadan uyarıyordu, ve bu farkında olmadan almış olduğum bir karar idi…
Sonra ülke değiştirdim, şehir değiştirdim, ve gördüm ki, ben gibi düşünen, kendini doğal akışa bırakan, ak saçlı, her yaşta kadınlar etrafımda çoğunlukta idi burada… otuzlu yaşlarda, hatta yirmili yaşlarda saçlarına ak düşen ve kendilerini akışa bırakan kadınlar… Onlarla, sinagogta, yolda, parkta, tenis kortunda, havuzda, kısaca bir çok yerde karşılaştım, saçlarını boyamayı reddeden kadınlar… Gördüğüm kadarı ile, sayıları diğer gurup kadınlara göre daha fazla gibiydiler, veya eşit, veya daha az, yani kısaca yalnız değildim… Ve İstanbul’da yaşarken, onlarca kez karşılaştığım soru ile bu ülkede bir kez olsun karşılaşmadım.
Saçlarımdaki artan aklar ile beraber, hayat yanı başımdan akarken, geçen yıl sosyal medyada bir gurup, farklı ülkelerden kadınla karşılaştım, üye oldum, grubun içindeki tek Türk bendim…
Grubun adı Going Grey Gracefully- Griye doğru Zarifçe Yol almak, her yaşta, beyazlayan saç ile de stil sahibi olacağını kanıtlayan bir grup kadın ve sayıları gittikçe artıyor…
Ülkemizde ise çoğunlukta değiliz…
Geçtiğimiz günlerde Fatma Girik’i kaybettik, sadece güzelliği ve sanatı ile değil kendine has özgün duruşu ile de hayranı olduğum bir kadındı, özellikle yaş almaya başladıktan sonraki, zamana karşı koymayan, estetik ve botokslardan medet ummadan, zamana karşı olan kabulleniş haline çokça hayrandım.
Size ekte bir kaç beyaz-gri saçları zerafetle taşıyan ve yaşlanan stil ikonunun fotoğrafını seçtim. Yorumu size bırakıyorum.
Jamie Lee Curtis, Helen Mirren, Blythe Danner, Maryl Streep.
Özet olarak bana çok sık gelen ‘Saçını boyamıyor musun?’ sorusuna kısaca cevabım:
Daha genç görünmek ile ilgilenmiyorum, isteğim daha sağlıklı, sportmen, fit, ışıltılı ve sadece kendim gibi görünmek, kalbimi ve ruhumu da yaşadığım sürece daha bilge olmak için beslemek…
Montreal’den sevgiler…
Rahel Çela Behar
Comments