Geçenlerde bir toplantıda çok sevdiğim bir dostumdan dinlediğim bir öyküyü sizinle paylaşıp günümüz gerçeklerine dönmek istiyorum bugün.
Küçük kız babasına; “Baba muz alabilir miyiz?” diye sordu. “Söz kızım paramız kalırsa bu hafta alacağız” diye geçiştirdi babası, fakat hemen arkasında duran beni fark etmedi. Pazarcıya döndüm ve:
“Bu baba ve kızına iyi bak. Şimdi iki kilo muz tart. Birazdan buradan geçerlerken adama seslenip “Hani geçen hafta bozuğum yok diye para üstü verememiştim ya, al bu muzları helalleşelim” diyeceksin. O baba çocuğunun yanında rencide olmasın, ufaklığın canı çekmiş. Söz 4-5 kilo da ben alacağım, hem sevaptır, hem bereketlenirsin. Şimdi ben arkadan sizi seyredeceğim.” deyip biraz uzaklaştım.
Biraz sonra gelirken göründüler. Adam muz tezgahını göremesin diye kızını diğer tarafa almıştı. Derken pazarcı abi tam dediklerimi yaptı ve muzları verdi.
Küçük kız poşeti babasına vermedi, kendi taşıdı. Fakat babası durumu anlamıştı. Başı önde yürüdü gitti. Giderken de geriye dönüp gözleriyle pazarcıya teşekkür eder gibi baktı. Pazarcı abinin yanına gidip parasını uzattım, almadı. Gözleri dolmuştu, yutkundu.
İşte birini utandırmadan mutlu etmek bu kadar kolaydı. Aslında 7 liraydı kilosu, fakat insanın cebinde o 7 lira olmayınca olmuyordu. Ancak beni en çok etkileyen poşetin içinden bir tanesini alıp yemek isteyen kızına “Evde yersin kızım, belki alamayan vardır, olur mu?” diyen o baba oldu.
Öykü, dilerseniz masal deyin, burda bitiyor.
Gelin şimdi fast forward yapıp günümüz gerçeklerine dönelim.
Ülkemizde büyük bir başarıya imza atan bir start up şirketi bunu kutlamak ve çalışanlarını doyasıya mutlu etmek için büyükçe (!) bir parti verdi. Maliyeti on milyon şekeli buldu. Bir parti, 3-5 saatlik, harcanan para on milyon şekel!
Tabii bu şirket bir ilke imza atmış değil. 1996 yılında Brunei Sultanı da bir parti vermiş, gözünü kırpmadan 27 milyon doları harcayıvermiş bu maksatla.
Yine ülkemizde başarılı bir “borsaya açılım” gerçekleştiren bir start up’ımız olayı kutlamak için çalışanlarını Maoritius’a götürmüş, bir as solist eşliğinde ve lüks yat gezilerini de ihmal etmeden.
Hindistanın en zengin ailesinin bir ferdi geçtiğimiz yıllarda ellinci yaşını kutlamış. Tanıdıkları dünyanın her tarafından. Onları da bu sevincine ortak etmek istemiş. Sonuç, otuziki uçağın kira masrafı dahil 30 milyon dolara, (yazıyla otuz milyon dolar) işi kapatmış. Hindistanı bilirsiniz zaten, zengin ülke, sokaklarında binlerce milyoner uzanır durur gündüz gece!
Bizim start up şirketinin CEO’ su şayet dindaşlarından bir örnek aramışsa belki de kızına on milyon dolarlık bir bat mitsva yapan Amerikalı iş adamını örnek almıştır, kim bilir?
Zaman zaman gündeme getirilen klasik bir soru vardır, bilirsiniz muhakkak. Siz okuyucuma sorayım izninizle:
Eğer ıssız bir adaya düşüp de bir seneni beraber geçirmek zorunda kalsaydın, bu kişilerden hangisini seçerdin?
Muz alacak parası olmayan ama kendinden fakirlerin de olabileceğini düşünebilen ve onları incitmek istemeyen babayı mı.
Muzları hediye etmek isteyen ince düşünceli kişiyi mi,
Muzları hediye eden manavı mı
yoksa
çok başarılı şirketin çok başarılı CEO’ sunu mu ?
Karar sizin. Ben kimi seçmeyeceğimi çok iyi biliyorum.
Comments