(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)
5 yıl önce doğum gününü kutladığımda, babam “hayattan gün çalıyorum” demişti. Ne demek istiyorsun diye sorduğumda, “Ehh kızım, artık bu yaşımızda yaşadığımız her güne şükrediyoruz, kalan günlerimizi yaşıyoruz” diye yanıtlamıştı. Bugün 85 yaşında ve daha çooook günü olduğunu düşünsem de hayat bu, ne olacağı bilinmez! O nedenle, yaşayacak günümüz varken, şu gizemli hayatın vadettiği hiçbir şeyi ertelemeye gelmez diyorum!
Dünya Sağlık Örgütüne göre çoğu gelişmiş ülkeler için 60 yaş ve üzeri bireyler yaşlı olarak nitelendiriliyor; ancak az gelişmiş ülkeler için yaşlılık 50 yaşından başladığı öne sürülüyor. Dünya Ekonomik Forumu yaşlılığı oldukça ilginç bir perspektiften bakarak tanımlamış ve “gelecekteki” veya “muhtemel” (prospective) yaşa göre ölçümlemiş. Yani, bir kişi için “yaşlı” nitelendirmesini 65 yaş ve üzeri olmasına göre değil de yaşayacağı ortalama kalan süresine bağlıyor ve kişinin ortalama 15 yıl süresi kalmasını esas alıyor.
Yaşlılığı çeşitli şekilde tanımlayan araştırmalar var. Bana en dikkat çekici gelen öznel (sübjektif) perspektiflere göre değişkenlik gösterenler -kişinin yaşam beklentisine, kendi sübjektif değerlendirmesine veya onu değerlendirenin yaşına göre yaşlılığı saptamaları ilginç. Çünkü, biyolojik yaşımızdan bağımsız, sanki hissettiğimiz kadar, hayatı yaşadığımız kadar, hayallerimizin peşinden koştuğumuz -veya koşamayıp bıraktığımız- kadar genç veya yaşlıyız. Demem o ki, hayatı ele alışımızla, karşımıza çıkan durumlarda hayatta duruşumuzla veya genel olarak yaşam biçimimizle genç kalabiliyor; hatta daha da ileri giderek, biyolojik yaşımızı dondurabileceğimizi ve öleceğimiz güne kadar daima genç kalabileceğimizi iddia ediyorum. Biraz iddialı mı oldu?
Önce bu konuyu sorgulamaya nasıl geldiğimi paylaşayım. Bir ergen annesi olup yolun yarısı dedikleri 50 yaşımı geçmiş oluşum, annem ve babamın giderek yaşlanmakta olduğunu gözlemleyişim, biraz da sorgulamayı bırakmayan zihni sinir yapımın oluşu beni bu konulara daldırdı… Tabii ki yaşımı 50’ye sabitlemeye yeltenişim ve yukarıdaki iddiamı kendi hayatımda deneyleyişim de var… Fakat başlangıç noktası aşağıdaki “genç”, “yetişkin” ve “yaşlı” tiplemelerinin olduğu resimdir. Görsel çok doğru bir olguya değiniyor: gencin zamanı ve enerjisi var ama parası yok; yetişkinin enerjisi ve parası var ama zamanı yok; yaşlınınsa zamanı ve parası var ama enerjisi yok. Ne acı! Ne büyük haksızlık! Yani, Benjamin Button gibi yaşamayı savunmayacağım, ne de hem ekmeği yiyip hem de ekmek bütün kalsın zihniyetini… Ama bir orta yolu olmalı, diyorum. Zaman, enerji ve paranın bir arada, yani 3’ü-bir-arada olduğu bir dönem veya anlar olmalı, diyorum!
“Yaşlılık merakımızın bittiği yerde başlıyor” demiş José Saramago. 2009 yılında, Amerika’da yaşlanmayı irdeleyen bir araştırmaya* katılan 18 ile 65+ yaş aralığındaki 2,969 yetişkin bireye “Yaşlılık ne zaman başlıyor?” diye sormuşlar. 85 yaşına geldiğinde (%79), bağımsız yaşayamadığında (%79), araba kullanamadığında (%66), 75 yaşına bastığında (%62), tanıdık isimleri sıklıkla unuttuğunda (%51), sağlığının azaldığını hissettiğinde (%47), basamakları çıkmakta zorlandığında (%45), mesanesini kontrol etmekte zorlandığında (%42), artık cinsel olarak aktif olmadığında (%33), 65 yaşına bastığında (%32), emekliye ayrıldığında (%23), torunları olduğunda (%15) ve beyaz saçı olduğunda (%13) yaşlılık başlıyor demişler.
İlginç tespitler! Benim dikkatimi çeken, Amerika’da emeklilik yaşının 67 olduğu bir gerçeklikte, yaşlılığı emekliliğe bağlayanların %10’unun 65 yaş ve üzerinde olması. Acaba bu kişiler, emeklilikle beraber sosyal ve mesleki alandan ihraç edilmeleriyle kendilerini atıl ve “yaşlı” sayıyor olabilirler mi?! En üretken dönemini yaşayan ve göreceli oranda parası olan %36’lık “yetişkin” kesim (%13’ü 50-64 yaş ve %23’ü 30-49 yaş) yaşlılığı emeklilikle bağdaştırıyor. Asıl çarpıcı bulgu, hayatının baharında, enerjisi ve vakti bol olan 18-29 yaşındaki “gençler” yaşlılığı emekliliğe bağlayan en büyük (%44) kesim. Şaşırtıcı! Hayatını doyasıya yaşamayı hedefleyen, iş-yaşam dengesi kavgası veren, parasız kalma pahasına tatmin olana kadar işini değiştiren bu delikanlı kesimin yaşlılığa atfettikleri ortalama yaşın 60 olması şaşırtıcı; dahası, emekliliği veya emekli yaşam biçimini kendine “yaşlılık” kadar “uzak” görmesi şaşırtıcı!
Öte yandan, 65+ yaşındakilere göre ortalama yaşlılık yaşı 74, 50-64 yaşındakiler için 72 ve 30-49 yaşındakiler içinse 69’muş. Asıl çarpıcı olay, benzer soruyu 17 yaşındaki kızıma sorduğumda aldığım yanıt. “Sence kaç yaşındaki kişiler yaşlı sayılır?” dedim; bana “Yaniii, yaş söyleyemem ama kimin kime bakarak değerlendiğiyle bağlantılı olarak söyleyebilirim. Bana göre sen ve babam yaşlı sayılırsınız; siz anneannem ve dedemi yaşlı olarak görüyorsunuzdur; ama bu arada 85 yaşındaki dedem beni genç görmesine rağmen, ben kendimi genç görmüyorum.” dedi. Vaaay dedim içimden… perspektife bak! Haklı! Genç veya yaşlı tanımlaması çok göreceli bir kavram. Aynı araştırmaya göre, yaşımız ilerledikçe hissedilen yaş ile gerçek yaş arasındaki ara genişliyormuş. Mesela 50 yaş ve üzeri kişiler kendilerini en az 10 yaş, 65 ve üzeri yaşındakiler 15-20 yaş daha genç hissediyormuş. Sanki yaşlarını 50’lerinde dondurmuş veya sabitlemişler! Sizce de değil mi?
Özetle, tüm bu hikâyeden çıkarımlarım şöyle: Yaşam kalitemiz, dış görünüşümüz, düşünce yapımız ve hayat felsefemizden fiziksel yetkinliklerimize kadar birçok etken başkasını yaşlı görmemizde veya kendimizi yaşlı hissetmemizde belirleyici olabiliyor. Amaaa…
1- 90’larına kadar yaşayıp genç kalmak mümkün. Her şey kendi sübjektif perspektifimizde saklı.
2- Biyolojik yaşımızdan veya mesleki konumumuzdan bağımsız, kendimiz için genç veya yaşlı tanımlamamız nasıl hissettiğimiz ve nasıl yaşadığımıza bağlı.
3- Her sabah, yaşama yeniden uyanıyorsak, hayattaysak, sağlığımız göreceli olarak yerinde ve hareket edebiliyorsak, hakkını vererek, aklımızdan ve yüreğimizden geçen hiçbir şeyi ertelemeden yaşamalıyız!
4- “Yaşlanmaktan korkma, yaşlı düşünmekten kork” demiş biri…
5- “Bir defa yaşıyoruz” demiş biri. “Yanlış!” demiş diğeri, “Bir defa ölüyoruz, ama her gün yaşıyoruz!”
6- Hayatımızın her döneminde 3’ünü bir arada, yani enerji, zaman ve parayı bir arada yakalayamayabiliriz. Ama ister genç ister yetişkin ister yaşlı olalım, 3’ünü bir arada yakalayabileceğimiz ender anlar muhakkak vardır.
7- Hiçbir şeyini ertelemeye gelmez hayat! 3’ü-bir-arada’yı yakaladığımız anda “Cahillik yapmadan,” harekete geçmeliyiz. İşte genç yaşayarak yaşlanmanın anahtarı…
*Growing Old in America: Expectations vs. Reality, Pew Research Center
https://www.pewresearch.org/social-trends/2009/06/29/growing-old-in-america-expectations-vs-reality/
Comments