Daha birkaç hafta önceydi: İsrael'de her bir Yahudi için bu solcudur bu sağda, bu dindardir bu laik. Haredi parazitlik yapar ve reform karşıtı askere girmez derken terör saldırıları ve savaş bütün bu kategorilere son verdi. Burada hepimiz aynı evdeyiz yani hepimiz kardeşiz. Anne ve babanın yanında kavga eden kardeşler gibi göklerdeki babamızı üzdük, canımız yandı ve şimdi hepimiz aynı masaya oturuyoruz, gülümsüyoruz, birbirimizi seviyoruz, birbirimize destek oluyoruz. Herkesin kendi fikirleri var ve bu sorun değil.
Aramızdaki nefret ve anlaşmazlıktan daha kötü bir şey yok. Farklılıklar tamam, ancak bölünme mümkün değildir. Bu olabilecek en kötü şey. Bu en kötü savaş... ve şimdi gerçek düşmana karşı savaş zamanında herkes kendi özelliklerinin en iyisini İsrael halkı için verme savaşında. Yurt dışından gelen ihtiyat askerleri, güneydeki ailelere evlerini açanlar, her gün gönüllü yemek götürenler, askerlere tefilin, mezuza, teilim, tsitsit dağıtanlar, eşleri orduya çağrılan kadınların dayanışması, psikolog ve terapistlerin yaşanılan korkunç terör saldırıları ve roket yağmuru sonucu yaşadığımız travmalara psikolojik destekleri...
Cephelerdeki savaşa paralel olarak ruhani bir savaş da veriyoruz. Bu savaşta en büyük silahlarımızdan biri Şabat. “Ki Eşmera Şabat El Yişmereni ...” Her kim Şabatı korursa Şabat da O'nu korur.
Şabat mumlarını yakmadan önce söylediğimiz duanın son kelimeleri “Ner şel Şabat Kodeş” kelimelerinin ilk harfleri de NeŞek yani silah kelimesini oluşturur. Şabat mumları Yahudilerin dünyaya yaydığı ışıktır.
Şabatın bir başka silahı söylediğimiz şarkılardır. İsrael Nadjara büyük bir rav ve Kabalist olmasının yanında yazdığı Şabat şarkılarıyla ünlenmiştir.
“Ya Ribon Alam vealmaya Ant u malka meleh malhaya” diye başlayan şarkisinda: Tüm zamanlarda Evrenin efendisi sen Tanrı'm Kralların Kralısın. Hayranlik verici işlerini anlatmak ne güzel... der.
Her bir paragrafın ilk harfinin yazarın ismi olan İsrael'i oluşturması eserlerinin en belirgin özelliğidir. Rabi Meir’in oğlu olan Rabi Najara, 1555 yılında İspanya kökenli bir Yahudi ailede doğdu. Selanik, İstanbul, Bursa şehirlerinde yaşamış olması eserlerini Ladino dilinde de yazmasını sağladı. Maftirim tarzı ilahi şarkılara birçok söz yazmıştır. Tsfat şehrindeki salgın sonrasında daha güneyde bulunan Gazze’ye yerleşmiş ve 1625’te ölene kadar buradaki Yahudi toplumunun liderliğini yapmıştır. Mezarı da kuzey Gazze'de bulunmaktadır.
Bu Şabat O'nun şarkılarını sofralarımızda söylerken bu topraklarda yeniden barış ve huzur dileyelim…
Kommentare