Tabii ki değiliz. Nasıl ki bizden önceki, hatta çok önceki kuşaklar bir sonrakine hazır değidiyse, biz de Z kuşağına hazır değildik ama bundan kuşak çatısması olabilir sonucunu çıkarmak çok yanlış bir düşüncedir. Her kuşak kendisinden önceki kuşakla asimile olmanın, her sonraki kuşak da bir sonrakini evlat edinmenin yolunu bulmuştur ve bulacaktır da!
Kuşak ayırımı neden önemli?
Kuşkusuz, kuşaklar analizi, büyük olasılıkla her insanı veya durumu tanımlayamayacak olan genellemelere dayanır. Kuşakların bir süreklilik içinde var olduğunu ve bunların içinde büyük ölçüde bireysel varyasyonlar ve farklılıklar olduğunu hatırlamamız gerekir. Bu tür araştırmaların amacı, yaş grupları arasında işyeri uyumunu geliştirmeye yardımcı olabilecek genel eğilimleri belirlemektir. Esasen, biçimlendirici yaşam deneyimlerini çözümleyerek insanları daha iyi anlamaya çalışmanın bir yoludur. Kişinin ait olduğu nesil, bir insanın dünyayı nasıl gördüğünü şekillendirebilecek ırk, din ve sosyoekonomik arka plan gibi birçok faktöre ışık tutacaktır.
Örnekse, benim oğlum neden kitap okumuyor, benim kızım neden sürekli sosyal medyada, neden politikaya hiç ilgi duymuyor, neden ders çalışmayı bir angarya gibi görüyor gibi sorulara kafa yoracağımız yerde, cevaplarını olduğu gibi kabul etmeyi öğrenebiliriz. Bunlar gökten zembille inmedi ya, bizim çocuklarımız, elbette ki bizden farklı olacaklar, yeter ki onlara saygı duyalım, hak ettikleri olanakları sağlayalım ve onları sevelim!
Bu Z kuşağı kim ola?
Z Kuşağı 1997 ile 2012 yılları arasında doğan nesil olarak kabul ediliyor. İster Çin, ister ABD de, hangi ülkede yaşıyor olurlarsa olsunlar, bir takım ortak özellikleri var.
Farklı öğrenme biçimlerine açık, ezberci eğitimden uzak, uygulamalı öğrenmeye yatkın, meraklı, araştırmacı ve sorgulayıcıdırlar. Teknolojiden maksimum düzeyde yararlanmayı bilirler çünkü zaten teknolojinin içine doğmuş ilk kuşaktırlar. Yaratıcıdırlar ve farklı ilgi alanları vardır, pek çoğu sosyal faaliyetlerle eğitimi bir arada götürebilecek beceriye sahip. Bilgiye çabuk ulaşabilirler ve çok çabuk tüketirler.
Z kuşağı gerek eğitim gerekse iş hayatında yer edinmeye başlayan, toplumda söz sahibi olan bir jenerasyon olarak önemli bir grubu temsil ediyor bugün. Değişen dünya ile birlikte büyüyen, tüm farklılıkları direkt olarak benimseyen Z kuşağının eğitim ve iş hayatına bakış açısı da kendisinden önceki X ve Y kuşağından oldukça farklı.
Birçok ülkede, Gen Z gençliğine yaşlı nesillere göre zihinsel yetersizlik ve psikiyatrik bozukluk teşhisi konma olasılığı daha yüksek. Dünyanın her yerinde Z Kuşağı üyeleri, elektronik cihazlara daha fazla zaman harcarken eskisine göre kitap okumaya daha az zaman ayırmakta. Bu durum modern ekonomideki geleceklerinin yanı sıra, dikkat süreleri, kelime dağarcıkları ve dolayısıyla okul notları üzerinde etkili olmakta.
Dünyaca ünlü The Economist dergisi, Z Kuşağı'nı önceki kuşaklara göre daha eğitimli, iyi huylu, stresli ve depresif bir kuşak olarak tanımlamakta.
Ya eğitim sistemlerimiz, onlar Z kuşağına hazır mı?
Z kuşağı özellikleri eğitim ve öğretim dönemine bakıldığında Z jenerasyonunu iş hayatına ve yaşama hazırlayan eğitim metotları oldukça önemlidir. Z jenerasyonunda daha bireysel bir eğitim anlayışı uygulanmalı, bireylerin potansiyel ve ilgi alanlarına özel doğru yönlendirmeler yapılmalı, teorik bilgiden çok uygulamalı ve teknolojiyle iç içe bir eğitim anlayışı belirlenmeli. Ne yazık ki, bir eğitimci olarak “Z kuşağı almış başını gidiyor, eğitim hala Orta Çağ düzeyinde,” diyebilirim. Yine de gelecekten umutluyum; farklılıklar törpülenecek, Z kuşağı üyeleri eğitimi ele alacak ve gül gibi yaşayıp gideceğiz diyorum!
Z kuşağına kızmayın, aksine onları bağrınıza basın!
Sağlıcakla kalın, mutlu yıllar!
Comments