Bütün kadınların korkulu rüyası, Mayıs ayının gelişi ile birlikte havaların düzelmesi ve dolayısıyla bikini, mayo mevsiminin sadece bir adımcık uzakta olmasıdır. Geçen seneki yazlık kıyafetleri denersiniz, bir de bakarsınız ki, üzerinize sadece güneş gözlükleriniz oluyor. İşte o anda tehlike çanları çalmaya başlar! Aslında bu çark karınca ile ağustosböceğinin hikâyesini çağrıştırır. Fakat hikâyenin bu farklı anlatımında, bütün kış pasta ve börekleri mideye indiren “balık etli” hanımlar ağustosböceği rolündeyken, kış aylarında haftada 3 kez spora giden “aralıklı oruç diyetçileri” karıncadır. Her şeyin bir bedeli var, anlayacağınız.
İşin aslı 19. yüzyılın sonlarına kadar kadınlar, “Eyvah bikini, mayo giyme mevsimi geliyor! Kilo vermem gerekiyor,” diyerek ilkbahar aylarında korkulu rüyalar görmezdi. Hatta vücudu açıkta bırakan plaj kıyafetleri giymek ve bronzlaşmak avam karşılanırdı. 1920’lerde kadınların özgürlük savaşçısı Coco Chanel sayesinde güneşlenmek moda olunca kadınlar fazla iddialı olmayan mayolar giymeye başladı. Vücut çok fazla açıkta bırakılmamak şartıyla mayo giyilebilirdi. Mayonun iki küçük parçaya bölünmesi ise 1946 yılında gerçekleşti. Adını üzerinde nükleer bomba deneyleri yapılan Pasifik okyanusundaki Bikini adasından alan bikiniyi icat eden Fransız mühendis Louis Reard moda sözlüğüne yeni bir sözcük eklemiş oldu ve kadınların plaj alışkanlıkları yavaş yavaş değişmeye başladı. Hollywood yıldızlarının bikinileriyle arz-ı endam ettiği filmler sayesinde bikini beklediği üne kavuştu.
Bikini üne kavuştu, mertlik bozuldu. Arkasından da hızlı kilo verdiren şok diyetler, 3 günde 5 kilo verdiren sağlıksız içecekler, bilumum yağ yakıcı ürünler vs. türedi. İnsanlar hem sağlığından olmaya başladı hem de verdikleri kiloları fazlasıyla geri almaya… Neden bunca uğraş? Kime fit görünmeye çabalıyoruz? Kime ne kanıtlama derdindeyiz? Hiç düşündünüz mü?
Bence bizim esas moralimizi bozan, Instagram’da fotoğraflarına rastladığımız kusursuz vücutlara sahip modeller. Gördüğünüz – görmekle kalmayıp, sürekli karşınıza çıkıp duran – o fitness bloggerları, spor guruları, pilates uzmanları kusursuz görünümleriyle kıskançlık krizlerine yol açabiliyor. Bazen “Ben de böyle olmalıyım” diye düşündüren, bazense sinirden daha da çok yemenize neden olan o kusursuz vücuda sahip kadınların aslında çok da kusursuz olmadıklarını geçirdiniz mi hiç aklınızdan? Birçoğunun sayısız filtre kullanarak, bedenlerini göz kamaştıracak kıvama getirdiklerinden emin olabilirsiniz.
Şöyle düşünün, plaja gittiğinizde böyleleri neden parmakla sayılacak kadar az? Cevabı belli: çünkü güneşin altında kullanabileceğiniz tek filtre UV ışıklarına karşı sürdüğünüz 30+ güneş kreminizin filtresi. Yalansa yalan deyin. Şimdilerde sosyal medyada bir hareket başlamış durumda. Birçok kişi gerçeklerin bu kadar da mükemmel olmadığını göstermek için Instagram’da ve gerçek hayatta karşılaştırması yapan fotoğraflarını paylaşıyor. Hiç olmazsa “normal” hallerini görebiliyoruz bu sayede.
Demem o ki, herkes mükemmel bir vücuda sahip olamaz. O yüzden düzenli beslenin, vücudunuzla barışın ve sağlıkla yaşayın. Şimdi giyin mayonuzu ve keyifle plaj günlerinin tadını çıkarın. Kim ne der, diye düşünmeyin bile. Siz mutlu olun, gerisinin hiç önemi yok!
Comments