Yaz coşkusu, tatiller, bayramlar sona erdi. Realiteye dönüş. Bu kış dünyamızı neler bekliyor acaba? Savaş büyür mü, ya Covid, peki seçimler? Ne yapmalı? Tüm bu soruları ve daha fazlasını geveze zihnim Istanbul havalimanında Tel Aviv uçağına binmeyi beklerken sordu. Zihin biraz susunca, iç sesim “kolay olmayacak” diyerek zihnime onay verdi. En iyisi kabullenmekti.
Aliya yapanları ruhsal açıdan Türkiye’ye gitmek bir türlü, İsrael’e dönüş ise bir başka türlü etkileyebilir. Özellikle Türkiye’de uzun kalıp geri dönünce uyumlanmak zaman alıyor. Gayret ve sabır ikilisi bu duruma yardımcı olabilir.
Sabır demişken, her ne kadar İsraellileri sevip anlamaya çalışsam da üstelik bununla ilgili yazmış olsam da kuyruklarda önüme geçmelerine dayanamam. Daha İsrael’e varmadan evimden evime giderken bu konuda sabır pratiği yapmak için fırsat doğdu. İstanbul’da bineceğimiz uçağın içine giden dar koridordan yürürken -yer kalmaz diye mi düşündülerveya alışkanlıktan mı bilemiyorum- önüme geçmeye çalıştılar. Savlanut yani sabır sık sık tekrarlanması gereken bir kelime minik evim İsrael'de.
Uzun bir aradan sonra Ben Gurion havaalanına varınca zihin yine başladı konuşmaya, halbuki ihtiyacım olan bilge iç sesimi duymaktı. Zihnim “İstanbul'da çok uzun kaldın, şimdi zor adapte olacaksın” derken, bilge iç sesimi duymaya çalıştım. Ve iyiye odaklandım:
Pandeminin ilk zamanlarında yurt dışından İsrael’e dönenlerin on dört gün evde karantinada kalma zorunluluğu vardı. Nasıl durabilmişim, şaşıyorum. Daha sonraları, havaalanına varır varmaz yapılan Covid testinin sonucu çıkana kadar sokağa çıkamadık. Artık yasaklar, engeller kalktı. Eskiyi hatırlayıp şimdiye şükrettiğim anda sokaktan şofar sesleri geliyordu. Kavuştuğum sokaklarda karşıdan karşıya geçerken trafik ışığının olmadığı yaya geçidinde arabalar durdu, üstelik henüz yaya geçidine varmadan… Üç ay Türkiye’de kaldıktan sonra bunu unutmuşum. Sahi yaya geçidinde araçlar yayalara yol mu verirdi? Ne kadar iyi geldi. Sık sık karşıya geçmek istedim.
Güzel şeylerin yanında kaçınılmaz olarak ve belki de iyice adapte olabilmem için sabır sınama “savlanut” günleri başladı. Örneğin, internetim bozulunca kabus yaşayacağımı bile bile internet şirketini aramak zorunda kaldım. Ibranice, İngilizce Arapça, Rusça seçeneklerinden İngilizceyi seçerek beklemeye başladım. 14'üncü sıradasınız, 13’cü sıradasınız derken 7’ye ulaşınca hat kesildi. Bu böyle yarım gün devam etti, hatta tam sıra gelince hat kapandı. Savlanut diyerek yılmadım. İngilizce istek tuşuna basmama rağmen ingilizce bilen çıkmadı. Bir mucize oldu, bu sayede aylardır konuşmadığım İbranicem çözüldü. Sonunda internetim çalıştı ama on gün sonra tekrar bozuldu. Yine aynı işlemlerden geçtikten sonra bir kaç gün içinde bir teknisyen gelmesine karar verildi. Dokuz ile onbir arasında geleceği söylenen teknisyen o gün sekiz otuzda geldi, bir başka deyişle bir mucize daha oldu:)
Ben Gurion’un dediği gibi İsrael’de realist olmak icin mucizelere inanmak gerekiyor. Mucizelerin bol olduğu bu ülkede yeni bir döneme girerken dilerim birlik ve huzur olur. Belki de bizlere düşen sabırlı olmak, bolca mizah kullanmak, umutlu ve inançlı olmak.Realistçe mucizelere ve yaşama inanmaya devam..
Comments