ELİF ŞAFAK: ON DAKİKA OTUZSEKİZ SANİYE
Dr.Yael Çittone
İnsan beyni vücut öldükten sonra on dakika otuzsekiz saniye daha çalışırmış... Bilinç çalışmaya devam edermiş.Etrafını görür,bilir ama tepki veremezmiş. Devamlı faaliyette olan hücreler hızla çalışır, etrafını gözlemler ve fark edermiş.
On dakika otuzsekiz saniye,beyin vücudun öldüğünü bilir, doğumundan itibaren aklına kazınmış önemli anları bir bir hatırlarmış.
Bir hayat kadını olan Leyla, bir diğer adıyla Tekila Leyla, Van’ın ücra bir köyünde doğumundan Istanbul’a düşen yoluna, oradan Karaköy’deki Zürafa sokak günlerine, telli duvaklı gelin olup, sokaklara geri dönüşüne ve öldürülüp bir çöp konteynerine atılmasına kadar olan hayatını tam on dakika otuzsekiz saniye hatırlayışına şahit oluyoruz.
Suçlu muydu Leyla?
Neden düşmüştü?
Hayat kadını olmak insanı kötü yapar mıydı?
Ölümü neden bu kadar değersizdi? Neden araştırılmıyordu ? Neden isimsiz kimsesizler mezarlığına gömülmüştü?
İşte bu soruların cevabını da beş kadim dostu verecek, mücadele edeceklerdi Leyla’ları için.
Bu dünyadan bir Tekila Leyla geçmişti ve öylece gidemezdi.
Elif Şafak’ın kaleminden çok satanlar raflarında yerini alan “On dakika otuzsekiz saniye” bir solukta okunacak nefis bir roman.
Anlatımı hafif ve sürükleyici. Karaköyün genelevlerinin tasviri ise çok cesur ve çarpıcı. En ufak detayına kadar tarif edilmiş, her tür detay aktarılmış. Van’daki aile yapısı ve aile içi çarpıklıklar ise bir o kadar düşündürücü... Kadının ezilişi korkunç boyutlarda dile getirilmiş. İşin en üzücü tarafı da kadınlar da buna el vermekte.
Leyla’ya bir yandan üzülürken bir yandan da hayran kalıyorsunuz.
O kadar çok hikaye var ki böyle harcanıp giden, işte buna sırt çeviremiyorsunuz.
Keyifli okumalar dilerim.
Comments