Edmund de Waal: Kehribar Gözlü Tavşan
Rothschild’lere öykünen Efrussi Ailesi’nin kuşaklar boyu öyküsü...
Robert Schild
Kimi anı kitapları, romanlardan daha büyük keyif alınarak okunur. Nedeni ise açıktır – buradaki karakterlerin birer “aktör” değil, gerçekten yaşamış kişiler olması... Hele birkaç kuşak boyunca nice med/cezirler atlatmış, acı/tatlı günler yaşamış ailelerin öyküleri, okuru daha çok sarmalayacaktır. Örneğin Thomas Mann’ın henüz 26 yaşındayken kaleme aldığı, ona daha sonra Nobel ödülünü de getireceği ilk romanı Buddenbrooks kendi ailesini konu edinmeseydi, kuşkusuz bu denli başarılı olmayacaktı!
Edmund de Waal’ın 2010 yılında yayımlanan, Saklı Miras alt başlıklı aile öyküsü, Mann’da olduğu gibi dört değil, altı kuşağı kapsayarak, 19. Yüzyıl başlarındaki Odessa’dan Paris, Viyana ve Tokyo üzerinden günümüz Londra’sına kadar uzanıyor. Tokyo’ya yerleşmiş olan büyük amcasından kendisine miras kalan, ailesine 1870’lerde girmiş olan 264 adet Japon netsuke (ahşap/fildişi heykelcik) koleksiyonundan hareketle, günün birinde “karısıyla anlaşıp ajandasını temizleyerek” (s. 33) ailesinin 19. ve 20. Yüzyıldaki izlerini sürmeye koyulur, aslen seramik sanatçısı olan İngiliz yazar...
Kitapta birazcık muğlak kalan öykünün başlangıcı, Romanyot (Bizans-Yahudi) kökenli, 1793 Ukrayna doğumlu C.J. Ephrussi’nin Odessa’daki küçük tahıl işini, uluslararası çaptaki bir ticaret şirketine çevirmesiyle gelişir. 1826 ve 1829 doğumlu oğulları Leon ve Ignace, sırasıyla Paris ve Viyana’da bu firmanın birer şubesini açacak, çok geçmeden efsanevi Rothschild ailesine öykünürcesine, 1860’larda batı dünyasının “Tahılın Kıralları” düzeyine ulaşacaklardır.
Ancak (netsuke’lerden biri olan) Kehribar Gözlü Tavşan, asla bir ticari yükseliş romanı değildir. Kitabın “Paris 1871-1899” bölümü Leon’un oğlu Charles’ın sanat tutkunu, destekçisi ve koleksiyoncusu özelliklerini ortaya çıkarırken, kentin o dönemdeki görsel sanat yaşamından ilginç ve aydınlatıcı kesitler sunuyor, okuru Manet, Renoir ve Degas ile tanıştırıyor, ancak yazın çevrelerinde de dolaştırıyor ve örneğin, adı bugüne dek önemli bir edebiyat ödülüyle anılan Edmond de Goncourt’un Yahudi aleyhtarlığından dem vuruyor. Öte yandan çuvaldızı kendi ailesine batırmaktan da çekinmiyor yazar, Siyonizmin kurucusu Herzl’in bir mektubunda “vurguncu Ephrussiler” (s.114) ifadesini es geçmeyerek! Viyana’ya ayrılmış olan iki ayrı bölümde ise, Ignace’ın oğlu Victor ile eşi Emmy’nin Habsburg aristokrasi çevrelerine sağladıkları uyum içindeki şatafatlı yaşamına tanık oluyoruz, gerek ünlü Ringstrasse’de bulunan “Palais Ephrussi”de, gerekse yaz aylarında gidilen Bad Ischl ve Kövecses’deki malikânelerinde.
Paris ve Viyana’daki araştırmaları ilerledikçe, aile fertlerinin sürdürmüş olduğu bu varsıl yaşamı, geride kalan mektuplarla günlüklerden, resmi daire kayıtlarından, dönemin basın arşivlerinden, dahası o yıllarda yazılmış roman ve anı kitaplarından soğan kabuğu gibi kat kat çözmeye, öğrenmeye başlar de Waal. Akıcı ve canlı biçimde kaleme aldığı küçük öykülerden, Marcel Proust’un ünlü roman kahramanı Schwann’ı Charles’ı örnek alarak yarattığını, keza Victor’un kızı, babaannesi Elisabeth’in ünlü Alman ozan Rainer M. Rilke ile şiir değiş tokuşunda bulunduğunu öğreniyoruz! Ne var ki, 1938’de Avusturya’ya yerleşen, ardından da Fransa’yı ilhak eden Nazi karabasanı sonucu Efrussi/Ephroussi’lerin tüm varlıklarının nasıl yağmalandığını da görüyoruz, ancak aile fertleri bu kâbusun yaşanmadığı denizaşırı ülkelere sığınarak kurtulmayı başarabilecektir – ve onlarla birlikte, sadık bir hizmetlilerinin katkısıyla gizlenebilen o değerli 264 netsuke de...
Her ne kadar kapağında Sunday Times’dan aktarıldığı gibi “bir başyapıt” değilse de, keyifle okunabilen ve o dönemlerin Paris ile Viyana’sının sanat çevreleriyle toplumsal yaşamı hakkında ilginç bilgiler içeren bir kitaptır “Kehribar Gözlü Tavşan”.
*****
Edmund de Waal: Kehribar Gözlü Tavşan; Türkçesi: Özlem Gayretli Sevim; Everest Yayınları, 2016; 396 sayfa
*****
Bir sonraki yazı: 6 Ekim 2021
Comments