Bugün sayfamız 2019 yılında 99 yaşındayken yaptığı TEDX konuşmasıyla salonda bulunan 6000’i aşkın kişi tarafından dakikalarca ayakta alkışlanan ve geçtiğimiz günlerde hayata 101 yaşında gözlerini yuman Eddie Jaku konuk oluyor ve tabii ki onun yaşam felsefesi "Mutluluk gökten inmez. Senin elinde. Sağlıklı ve mutluysan sen zaten milyonersin."
Kendisini dünyanın en mutlu insanı olarak tanımlayan 2013 yılında Avusturalya Nişanı ile onurlandırılan Avusturalya Başbakanının taziyet mesajı yayınladığı Sidney Yahudi Müzesi’nin gönüllü rehberi anılarını 100 yaşında yayımlayan Jaku geçtiğimiz 12 Ekim günü kaldığı bakım evinde öldü.
BBC onun hakkında yayımladığı makale bugünkü yazımın da temelini oluşturuyor.
1920'de Almanya'nın Leipzig kentinde doğan Abraham Jakubowicz Jaku, okulundaki tek Yahudi öğrenciydi (Anılarında Adolf Hitler iktidara gelene kadar bunun bir sorun olmadığını söyledi.)
Jaku'nun ailesi, başkalarının onun Yahudi olduğunu anlamasından korktuğu için onu Walter Schleif takma adını kullandığı bir yatılı okula gönderdi. Makine mühendisliği okudu. 9 Kasım 1938 tarihinde o gün olacaklardan habersiz ailesinin evlilik yıldönümlerini kutlamak amacıyla 200 yıldır ailesine ait olan evine sürpriz yapmak için döndü. Anılarında evinde olmayan ailesi parçalanan mobilyaları, askerlerden yediği dayağı şöyle anlatıyor: "Gözlerimin önünde onurumu, özgürlüğümü ve insanlığa olan inancımı kaybettim. Erkeklikten bir hiçliğe indirgendim".
Jaku, Belçika’ya kaçtı ancak Belçika Alman mültecileri ülkesinde istemiyordu. Fransa Lion şehrine gitti bu sefer de Naziler Fransa’yı işgal etmişti. Bu zamanda kendini bir anda Auchwitz treninde bulmuştu. Trende 8 diğer mahkûm ve ailesi ile tren haraket halindeyken ve henüz Fransa sınırları içindeyken atlayarak kaçtılar. Tekrar Belçika’ya gittiler. Bir çatı katında saklanmaya başladılar ancak iki ay sonra Naziler tarafından saklandıkları yerde kıskıvrak yakalandılar. Jaku, Annesini ve kız kardeşinin nerede ne zaman nasıl öldüğünü veya öldürüldüğünü hiçbir zaman öğrenemedi.
Auchwitz kaderinde vardı ve şimdi oradaydı. 1945 yılında ölüm yürüyüşüne diğer on binlerce mahkum ile çıktı. İlk yürüyüşten sağ kurtuldu ve daha küçük bir kamptaki bir fabrikada çalışmaya gönderildi.
O kamp da boşaltıldığında, Jaku kendini başka bir yürüyüşte buldu, ancak bu sefer kaçmayı başardı ve yaklaşık iki ay boyunca bir ormandaki mağarada saklandı. Hayatta kalmak için sümüklü böcek ve salyangoz yedi. Bir dereden zehirli su içtikten sonra ciddi şekilde hastalandı. Amerikan askerleri tarafından kurtarıldığı bir otoyola sürünerek ulaşmayı başardı. Haziran 1945'ti ve savaş bitmişti. Ama Jaku kötü durumdaydı - yetersiz beslenmişti, kolera ve tifo hastasıydı. Hayatta kaldı ve İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden kısa bir süre sonra karısı Flore ile Belçika'da evlendi. 1950 yılında Avusturalya’ya taşındılar.
Katlandığı kabusa ve yaşadığı travmaya rağmen, Jaku'nun ömür boyu mesajı açıktı - kimseden nefret etmiyordu ve sadece Adolf Hitler'in dünyaya açtığı yaraları iyileştirmeye çalışmak için barış ve bağışlama mesajları yaymak istedi.
Comments