top of page

Dünyada Kötülük Meselesi




Toledot peraşası, Yaakov ile Esav arasındaki gizli ve açık mücadelenin çeşitli aşamalarını anlatır. Henüz ana karnında itişen bu ikiz kardeşler, anneleri Rivka’yı endişelendirmiş, o da Tanrı’dan haber almak istemişti. Tanrı ona rahminde iki ulusun atalarının olduğunu, tarih boyunca ikisinin sürekli bir mücadele içinde olacaklarını, bu mücadelede bazen birinin bazen de diğerinin üstün geleceğini bildirir.



Esav ile Yaakov arasındaki çekişme, peraşada anlatılan behorluk (ilk doğan) hakkının satışıyla ivme kazanır ve Yaakov’un, Yitshak’ın Esav’a vermeye niyetlendiği berahayı, Rivka’nın teşvikiyle kılık değiştirerek almasıyla doruk noktaya ulaşır. Bu olaylarda kimin haklı kimin haksız olduğu konusuna değinmeyeceğim, zira Tora’daki her konuda olduğu gibi burada da bir görüş zenginliği söz konusu. Ama sonuç olarak Esav, berahasını alan Yaakov’u öldürmeye karar verince Yaakov peraşanın sonunda, ailesinden ayrılmak ve uzun bir süre, düzenbaz dayısı Lavan’ın yanında yaşamak zorunda kalır. Tabii ki orada bir aile kuracak ve Yisrael ulusunun temelini oluşturacak kabilelerin atalarına baba olacaktır. Ama Esav’ın, haklı veya haksız bir şekilde duyduğu nefret nedeniyle, Yaakov annesini bir daha hiç göremeyecektir.



Her ne kadar Vayişlah peraşasında Esav ve Yaakov arasında bir barış olduğunu görsek de, Hahamlarımız, ünlü bir öğretilerinde Esav’ın Yaakov’a yönelik nefretinin hiçbir zaman tam olarak sona ermediğini belirtirler: “Alaha – Esav sone Yaakov” – “Bu bir kanun [gibidir] – Esav, Yaakov’dan nefret eder.”



Bu nefret belki sonuçta Esav’ın doğrudan Yaakov’u öldürmeye teşebbüs etmesiyle sonuçlanmamıştır, ama Mısır Çıkışı’nın hemen ertesinde, Esav’ın torunu Amalek’le zirveye çıkan katışıksız bir kötülük şeklinde tezahür etmiştir. Sonraki nesillerde de Esav’ın ister biyolojik isterse de ideolojik torunu olsun Yahudi halkına, “sırf Yahudi oldukları için” kötülük etmek isteyenler son bulmamıştır ve anlaşılan o ki Maşiah gelene kadar da bu durum devam edecektir.



Bu vesileyle kötülük konusuna hafifçe değinmek isterim. Tabii ki kötülük sadece Yahudilere karşı yapılan bir şey değildir. Yahudiler içinde de kötülük yapanlar vardır, dünya halkları içinde de tertemiz iyi kalpli insanlar çoğunluktadır. Zaten kötülük meselesinin tarih boyunca insanların – özellikle de inançlı insanların – aklını kurcalamasının en önemli sebebi, insanların çoğunun sakin, huzurlu, kavgasız yaşamak isteyen iyi kalpli kişiler olması değil midir?



Öyleyse kötülük neden vardır? Binlerce yıldır inançlı düşünürler dünyadaki kötülük meselesini açıklamak için çabalamıştır. Peygamberlerimiz, Hahamlarımız ve sonra da Rişonim ve Aharonim dönemlerinde yaşamış ve yaşayan otoriteler bu konuyu ele almışlar, çok farklı yönlerden, gerek basit açıklamalardan, gerek sayılı insanın bildiği Tanrısal sırlardan yola çıkarak sayısız cevap önermişlerdir.



Kötülük meselesini anlamak bizi neden bu kadar zorlamaktadır? Çünkü Tanrı iyidir ve dünyası iyidir. Tora bize tekrar tekrar Tanrı’nın dünyayı “iyi” yarattığını söylemektedir: “Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü” (Bereşit 1:4) … Yarattığı diğer şeylerin de “iyi” olduklarını gördü (Bereşit 1:10, 12, 18, 21, 25). Ve nihayet: “Tanrı yapmış olduğu her şeyi gördü; ve işte – çok iyiydi” (Bereşit 1:31).



Eğer Tanrı iyiyse ve dünyası da iyiyse, o zaman iyi insanlar neden kötülükten çekmektedir?


Belki de tarih boyunca en çok sorulan, en çok cevap önerilen ve cevaplarının belki de hiçbiri insanı tam olarak, kusursuz bir şekilde tatmin edemeyen felsefi soru budur. Haliyle bu cevapların hiçbirine girmeyeceğim. Bunun yerine, geçtiğimiz hafta içinde vefatının ilk yılında andığımız, neslimizin önemli Tora simalarından, eski İngiltere baş hahamı Rabi Jonathan Sacks’ın bu konuda söylediklerini sizinle paylaşmak istiyorum.



Rabi Sacks, Tanrı’nın bu sorunun cevabını insanlıktan kasıtlı bir şekilde gizlediği görüşündedir. Ama neden? Rabi Sacks bunu ancak aramızdan ayrılmadan birkaç ay önce yaptığı bir zoom görüşmesinde açıklamış ve şöyle demişti:



“Tanrı bizim, iyi insanların başına neden kötülük geldiğini anlamamızı istememektedir. Çünkü eğer bunu anlıyor olsaydık, o zaman iyi insanların başına gelen kötülükleri kabullenmek zorunda kalırdık. Ve Tanrı, bizim bu kötü şeyleri kabullenmemizi istemez. Bizim bunu anlamamamızı ister; çünkü biz ancak bu şekilde bu dünyanın kötülüklerine ve adaletsizliklerine karşı savaşabiliriz. İşte bu nedenle, o sorunun hiçbir cevabı yoktur. Tanrı, bu sorunun cevabını hiçbir zaman anlayamamamızı özellikle öngörmüştür.”



Gelin bir an için, dünyada kötülüğün neden var olduğunu tam olarak anladığımızı düşünelim. Böyle bir durumda ne olurdu? Kötülüğün sebebini, dolayısıyla amacını tam olarak anladığımız zaman, onunla mücadele etme gereği duymazdık! Kötülük gözümüzün önünde bile gerçekleşse, “Nasılsa bunun haklı bir amacı var” düşüncesiyle kılımızı bile kıpırdatmaz, pasif kalırdık. Kötülüğün anlaşılır ve mantıklı olduğunu söylerdik.



Kötülüğün varlığını bir şekilde açıklamaya çalışsak ve mantığımızı, hayal gücümüzü, inancımızı sonuna kadar zorlayarak Tanrı’nın bunu yine iyi sebeplerle öngördüğünü kabullensek bile, mevcut durumda bunu kusursuz bir şekilde anlayamıyor olmamız, kötülüğe kayıtsız kalmamamızı ve ona karşı savaşmaktan kaçınmamamızı sağlar. Tanrı tamamen iyidir ve biz insanların, kötülüğü kanıksamayı reddetmemizi istemektedir. Bunları, Tora’da verdiği emirlerle de pekiştirmiş, kötülüğe karşı savaşmamızı emretmiştir. Kötülüğe isyan etmeli ve onunla savaşmak için gücümüzün yettiği her şeyi yapmalıyız.



Rabi Sacks’ın anlayışına göre, Tanrı bizim sorular sormamızı ister. Cevapları bulmak zorunda değiliz, çünkü bizi dünyayı düzeltmeye ve onu daha iyi bir yer hale getirmeye itecek olan, cevaplar değil, sorulardır. Tanrı dünyayı “iyi” yaratmıştır, ama “mükemmel” yaratmamıştır. Bunun yerine, insanın daha da iyi hale getirebileceği bir dünya yaratmış, bunun için gereken araçları sağlamış ve kötülüğü kabullenmememiz için bu mesele hakkındaki anlayışımızı kısıtlı tutmuştur. Görevimiz ve burada olma sebebimiz, dünyayı maddi ve manevi anlamda mükemmelleştirmek için payımıza düşeni yerine getirmektir.


Rabi Jonathan Sacks’ın (z.ts.l.), bu önemli düşünürün anısına saygıyla…


Commenti


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page