(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)
Herkesin bir mottosu vardır hayatta; bence olmalı da! Benimkisi, “Hayatın anlamı ve özü, doğum ile ölüm arasında olan bitende gizli. Bize düşen de, hakkını vererek yaşamaktır.” Neye ve kime verdiğimiz öneme, değere bakmalıyız... Enerjimizi en fazla akıttığımız unsurlara bir alıcı gözle bakmalıyız... Bize getirisine, geri dönüşüne, hayatımıza renk katışına daha dikkatle kulak vermeliyiz... Bunlardan biri de özel günlerimiz... Örneğin doğum günümüz....
Doğrusu, “Covid-19’dan dolayı onlarcamızın ölümle burun buruna olduğu bir dönemde, doğum günü ve özel günleri konu almak ne kadar anlamlı geliyor” diye düşünebilirsiniz... Daha dün üç ayrı kayıp haberi almış ve uzak-yakın çevremdekilerin acılarına ortak olmuşken, hala bu satırları yazıyor olmam ilginç; kabul ediyorum! (Bu arada, kayıplardan biri, 13 yaşında Sissy adında bir köpekçik...)
Öte yandan da düşünüyorum, madem yaşıyoruz, yaşamın hakkını vermeli, her gün ve anı güzel hatırlanacak şekilde kutlamalıyız! Karanlığa rağmen aydınlık; ölüme rağmen yaşam; kedere rağmen neşe ve kutlama! Budist felsefesinin en çok beğendiğim tarafı da, ölümün ardından yas değil de kutlama yapılıyor olması... O yüzden de, özellikle şu dönemde, içimden doğum günlerinin kutlanmasına değinmek geliyor.
Hiç düşündünüz mü, doğum günlerine verdiğiniz anlam ve ağırlığı? Aranmak, hatırlanmak, tebrik ve temenniler duymak, ve armağanlar almak ne kadar hoşunuza gidiyor? Kutlanmanın haricinde, doğum gününüzde kendinizi özel hissetmeniz için ne yapıyorsunuz; kutlama yapıyor musunuz; o güne özenerek kendinizi şımartıyor musunuz? Peki ya, değer verdiklerinizin yaş gününde ne yapıyorsunuz? Kutlama konusunda genel davranış biçiminiz ne? Geçenlerde (20.11.2020 Cuma akşamı) arkadaşım Selen ile sohbet ederken, nedense bu konuya takıldık, ve üşenmeyip insan davranışını derinlemesine analiz edip kutlama/ma üzerine bir skala oluşturduk... J Bunu yaparken bir yandan çok güldük eğlendik, diğer yandan da kendimize dair “ayyy evet yaaaa....” şeklinde uyanışlar yaşadık! Bakalım, siz kendinizi nerede bulacaksınız...
Bir olguya türlü insan davranışı olduğu gibi, doğum gününü kutlama konusunda da türlü davranışlar var. Bizim tespitimize göre, “Doğum günün kutlu olsun” kutlaması 15 tip davranışta tezahür ediyor. Sırasıyla şöyle (15 en üst ve 1 en düşük boyutta kutlama biçimi):
15- Sürpriz parti organize etmek. (Covid-19 ile beraber sürprizler çeşitlendi. Zoom üzerinden sürpriz toplanmalardan, birleştirilmiş video tebrik mesajlarından kısa film oluşturmalara kadar yaratıcılıkta zengin kutlama biçimleri görüyoruz)
14- Elinde çiçek, pasta veya hediye ile “çat kapı” şeklinde evine baskın yapmak.
13- Adresine hediye veya çiçek göndermek.
12- Telefonla görüntülü aramak.
11- Telefonla normal aramak.
10- Whatsapp ile doğrudan kişiye video’lu tebrik mesajı göndermek.
9- Whatsapp ile doğrudan kişiye sesli mesaj göndermek.
8- Whatsapp ile doğrudan kişiye yazılı mesaj göndermek.
7- Whatsapp ile ortak gruptan yazılı veya görüntülü mesaj göndermek.*
*Çok sevdiğim bir arkadaşım, yıl boyu aksatmadan, Whatsapp grup mesajıyla, her bir üyenin doğum gününü, gününde, hatta bazen 00:00 olmadan kutlamasıyla ünlüdür... (Ünü sadece bundan ibaret değil tabii ki; sosyal sorumluluk, filantropi, ve şeffaf bağışçılık alanında uzmandır kendisi...) Tahmin edeceğiniz gibi, ardından diğer üyelerden patır patır tebrik mesajları geliyor... Bu size tanıdık geliyor mu?! J
6- Sosyal medya hesaplarından (Facebook, Instagram gibi) doğrudan “kişiye özel story” paylaşmak. (Bu yöntemi en çok Z kuşağı uyguluyor)
5- Sosyal medya hesaplarından (Facebook, Instagram gibi) doğrudan kişiye özel mesaj göndermek.
4- Sosyal medya hesaplarından (Facebook, Instagram gibi) kişinin duvarına mesaj yazmak.
3- Sosyal medya hesaplarından (Facebook, Instagram gibi) başkasının mesajın altına “yorum” niteliğinde mesaj bırakmak.
2- Gününde kutlamayı atlayıp, yukarıdaki davranışlardan biriyle bir sonraki gün kutlamak.
1- Her hangi bir kutlama yapmamak! (Bazen bir yıl kutlamak, diğer yıl hiç kutlamamak gibi değişkenlik de gösterebilir)
0- Hiç bir tebrikte bulunmamak, kutlama yapmamak veya hatırlamamak! Sıfır!!!
Yani, şimdi diyeceksiniz, “siz deli kızlar, yapacak bir işiniz yok mu ki bunlara kafa yoruyorsunuz?” Vallahi, deli kızlar olduğumuz doğrudur... Ama kabul edin; tespit ettiğimiz ve skalaya yerleştirdiğimiz insan davranışları da, aynı ölçüde doğru değil mi? Hiç mi kendinizi bunlardan birini yaparken bulmuyorsunuz? Veya çevrenizdekilerin davranışlarını bunlardan biriyle bağdaştırmıyorsunuz? Size ilginç bir saptamada bulunayım mı? Hatta itiraf olsun! Bunları, zaman zaman ve kişiden kişiye değişiklik gösterecek nitelikte, ama kesinlikle nerdeyse hepsini, ben bizzat uyguluyorum desem... Bir davranışı yapıyor olup diğerini yapmıyor oluşum, kişiye daha az veya çok değer verdiğim anlamına mı geliyor? Bir yıl sürpriz kutlama yapıp, sonraki yıl tebrik mesajı göndermem sevgimin azaldığı anlamına mı geliyor? Yooo....!!! Davranışımın doğum günü sahibiyle yakından alakası yok bence... Kendimle ilgili diye düşünüyorum. O dönemin ve günün dinamikleriyle ilgili... kendi duygusal dinamiklerimle ilgili… gündemimde olanların bende yarattığı ağırlık veya hafiflik duygusuyla ilgili...
Özetle, doğum günlerini anmayı ve kutlamayı çok sevenler olduğu gibi, hiç önemsemeyenler de var bu dünyada. Kendince yerinde ve haklı dayanakları var. Hepsine saygı duyuyorum... Bildiğim ve daima savunduğum bir tek husus var ki, hayata bir kere gelmişsek eğer, hakkını vererek yaşamalıyız. Sadece özel günümüzde değil ama her günümüzde, kendimizi ve başkalarını ufak sürprizlerle şımartmalı ve özel hissettirmeliyiz! İşte o zaman, bir kayıp gerçek kayıp olmaktan çıkacak; ve belki de Budist felsefesinin yaşam biçimini içselleştirebilmiş olacağız. Sevdiklerimizin ardından yas değil kutlama yapabileceğiz. Çünkü, bileceğiz ki, yaşamı boyunca o kadar çok kutlama yaşadı ki, doygun ve mutlu şekilde son yolculuğuna gidiyor...
Comments