“Güzelliğin ötesinde bir din ya da bilim yoktur.” Halil Cibran
“Hangi yaşta olursa olsun Halil Cibran’la tanışmalı insan. Kitapla tanışmamış insan bir şey kaybetmiştir, ancak Halil Cibran’la tanışmamış insan ise çok şey kaybetmiştir,” denir edebiyat çevrelerinde. O nedenle bu haftaki yazımı gerek acıklı yaşam öyküsü, gerekse de eserleri ile hem dünyayı hem beni çok etkilemiş olan Halil Cibran’a adamak istedim. Biliyorum, Cibran’ı beş yüz-altı yüz hatta bin kelimeyle bile özetlemem mümkün değildir ama, bir tadımlık, ufacık bir tanıtım yazmaya heveslendim işte.
Hayatını ve eserlerini çok ilginç bulduğum, yarı ermiş, yarı peygamber kabul edilen Lübnan asıllı Hristiyan Halil Cibran’ın hayatı kadar acıklı ölümü ile başlayacağım yazıma.
Hep bir şiire benzettiği ve "bir dağın değil, bir şiirin ismidir" dediği memleketi Lübnan'da yaşamak istiyordu. Bu nedenle ilerlemiş siroz ve tüberkülozdanölümünden sonra vasiyeti üzerine na’şı doğduğu yer olan Beyrut'un Beşeri köyüne defnedilir. Peki ölümünden sonra rahat edebilecek midir? Tabii ki hayır. Ölümünde de rahat etmez Cibran. Doğduğu ve anasının atalarının din adamlığı yaptığı ve kendisinin aforoz edildiği kiliselere sahip bu ülkenin Beşeri köyü yakınlarındaki Quadicha Vadisi'ne bitişik Mar Sarkis Manastırı’na gelen cenazesi, önce birkaç sene başka kiliselerde bekletildikten sonra, buraya getirilebildi. Izdırabı bununla da bitmedi.
Üzerinde "gözlerinizi kapayın ve bakın etrafınıza, beni göreceksiniz, ben yanınızdayım" şeklinde, kendisine ait bir cümlesi bulunan mezarından çalınan kemikleri kayıptır. Meczuplar lahiti de çalmasınlar diye, mermer lahit yere zincirlenmiş şekilde tutulmaktadır şimdi.
ABD başkanı Woodrow Wilson’un “Batı’yı kasıp kavuran ilk Doğulu Fırtına” olarak sözünü edeceği Halil Cibran 20’nci yüzyılın dünyasının Shakespeare ve Lao Tzu'yla beraber en çok okunan üçüncü yazarı, ve 1923'ten bu yana ABD'nin en çok satanlar listesine İncil'in ardından ikinci olan"Prophet/Ermiş" isimli kitabın yazardır. Henüz okumamış olanların Ermiş kitabını başucu kitabı olarak, kısım kısım da olsa okumalarını şiddetle öneririm.
Şimdi burada durup, elbet her yazdığını çok sevdiğim ama Cibran’ın beni en çok kalbimden vuran şu paragrafı ile devam etmek istiyorum:
“Yarı-aşıklarla olma, yarı-arkadaşlarla dost olma, yarı-yetenekleri okuma, yarım hayat yaşama ve yarı yarıya ölme, yarım karar verme, gerçeğin yarısında durma, yarım uyuma ve yarı hayallere kapılma. Susuyorsan sonuna kadar sus ve konuşursan sonuna kadar konuş. Yarım olan, yaşamadığın bir hayat, söylemediğin bir sözcük, gecikmiş bir gülümseme, ulaşamadığın bir aşk, tanımadığın bir dostluktur… Yarım, en yakınlarına bile seni yabancı kılan ve en yakınlarını sana yabancı yapan şeydir. Ve senin sevdiğin kişi, senin öteki yarın değildir, o, aynı anda başka yerde olan sensin. Yarım yudum susuzluğunu gidermez, yarım tabak seni doyurmaz, yarım yol hiç bir yere ulaştırmaz, ve yarım düşünce sonuca erdirmez. Yarım, senin güçsüzlük anındır ama sen güçsüz ve çaresiz değilsin. Çünkü sen yarım bir insan değilsin. Sen insansın. Yarım bir hayat değil, tam bir hayat yaşamak için yaratıldın.”
Neden Ermiş diyorum?
"Gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve
ancak yarısını giderir insanın açlığının.
Eğer üzümleri istemeye istemeye ezerseniz,
gönülsüzlüğünüz şaraba zehir katar."Halil Cibran
Halil Cibran’ın Ermiş kitabı özellikle Avrupa’da ve Amerika’da 68 kuşağının elinden düşürmediği kitaplar arasında yer alır. Ünlü Amerikalı şarkıcı Elvis Presley Halil Cibran’ın eserlerine hayranlığıyla bilinirdi. Çoğu zaman O’nun kitaplarını ücretsiz dağıtmıştır. Kitap ikili diyaloglar eşliğinde geçer ve aşk, dürüstlük, güven, ahlak, gelecek, ölüm, kadın gibi temalar anlatılır.
1923 yılında yayımlanan Ermiş adlı başyapıtı 26 şiirden oluşan karma şiir denemelerini içerir. El Mustafa adlı bir kahin 12 sene boyunca kaldığı Orphalese şehrinden ayrılarak farklı ülkelere felsefesini yaymak ister. Evine gitmek üzereyken bir grup halk tarafında durdurulur. Deniz yolculuğu ile ayrılacağı bu şehirde ona inanan, güvenen, saygı gösteren ve itaat eden topluluğa son kez istedikleri konularda ışık tutuyor.
Burada hayat üzerine çeşitli diyaloglar kurulmuştur. Ermiş kitabında el Mustafa hakikati temsil etmektedir. Diyaloglarda da halka öğretilerini sıralamıştır.
Ermiş’in halkın arasına katılarak onların sorularına akıl ve mizan içerisinde cevaplar vermesi ona saygı duyulmasının anahtarı oluyor. Bu diyalog anlaşılmak istenen her konuda olup şiirsel bir dille sıkılmadan okunuyor.
Özellikle sevinç ve kedere dair bölüm gayet vurucu iki kavramın da birbirinden ayrılmaz nitelikte olduğunu ne kadar kedere bulanırsan o kadar sevinç sularıyla yıkanacağı felsefesi insana huzur veriyor.
Her soruya verilen cevaptan sonra biraz düşünmenizi öneriyorum.
Final
Yazımı Cibran bitirsin isterim:
“Hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir. Fakat eğer ıstırap çekerken, doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur: Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.”
Comments