Çocukluğumun yazları Büyükada’da geçti. Seyyar dondurma arabasıyla Lalahatun’daki evimizin önünden geçerken “Dondurma, kaymaaaak” diye seslenen ter içindeki dondurmacımızın sesi hala kulaklarımdadır. En sevdiğim karışım “çikolata / vişne” idi.
Mütevazı dondurmacımızın sesi kulaklarımda, dondurmasının tadı damağımda.
Aradan epey epey yıllar geçti.
Geçen gün Hertsliya Pituah’taki Arena Marina’nın önünde arkadaşlarla buluşmadan evvel biraz gezinirken son yılların en moda dondurmacısının yeni bir dükkan açmış olduğunu gördüm. İri harflerle yazılmış ünlü markanın yanında “Dondurmacı” kelimesinin karşılığı olan “Glideria”yı ararken bambaşka iki kelimeyle karşılaştım.
Flavor Boutique, Türkçesi herhalde “Tad Butiği” !!!
Yaratıcılık, girişimcilik, değişik tür pazarlamacılık, marka yaratma tekniği; tüm bu ticari gayretlere gayet olumlu yaklaşan bir bakış açım vardır. Ama ne yalan söyliyeyim, 60 yıllık dondurmacı Kani’nin Flavor Boutique olarak yeniden yapılandırılması bana biraz mübalağalı gibi geldi!
Ülkedeki bolluk, refah ve zengin yaşamının getirdiği kapitalist özenti ruhu acaba biraz aşırıya mı kaçmaya başladı?
Ben yaşamımda İsrael’e iki kere geldim.
İkincisi aliya yaptığım 1979 yılındaydı.
Birincisinde ise, 1964 yılında, Türkiyedeki üst orta sınıf yaşamımıza tezat teşkil eden sosyalist, fakir, insanların ekmeklerini kazanabilmek için çok çalışıp ölümüne mücadele verdikleri bir İsrael’le karşılaşmıştım. Bakımsızlığın göze battığı, insanlarının yaşam mücadelesi verirken diğer ayrıntıların cüceleştiği bir İsrael. Ne yalan söyliyeyim o günün toy genç kafasıyla beğenmemiş, sevmemiştim.
Bugün bu ülkenin 75 yılda vardığı seviye ve ilerlemeyle, bu inanılmaz mucizeyle gurur duyan bir İsraelliyim.
Ama bu yaratıcı, değişik “Dondurmacı” ismi, İbranice tabiriyle bana oldukça “falsani” , Türkçesiyle ise “aşırı kendini beğenmişlik, züppe” geldi.
Son yıllarda bazı konularda çok mu aşırıya kaçıyoruz?
Bence öyle gibi.
Örneğin 2022 yılında geliri sadece yüzde 3.7 artan bir şirketin beş üst düzey yöneticisi toplam kırk milyon şekeli evlerine götürüyorlar.
Öte yandan bir hitech mucizesi olan ülkemizde dahi, ekonomik kriz nedeniyle, günde yüzlerce çalışanın işine son verildiğine tanık oluyoruz.
Çok daha çarpıcı ve düşündürücü ikinci bir örnek:
Yine bir İsrael mucizesi, fintech alanında çalışan bir start up şirketi:
İsmi lazım değil şirketimiz 2016 yılında üç İsraelli girişimci tarafından kuruluyor. 2022 yılında Nasdaq’ta borsaya açılıyor. 8.5 milyar dolarlık bir değere ulaşıyor.
Çok kısa bir süre için bile olsa, şirketimiz bir ara dünyadaki en yüksek borsa değerine sahip İsraelli şirket unvanına da sahip oluyor.
Üç kurucu ortağın toplam yıllık maaşları ise, (opsyon ve ikramiyeler dahil) tam 161 milyon dolar !!! (Yazıyla yüzaltmışbir milyon dolar) !
Ve kısa bir süre sonra şirket borsadaki değerinin yüzde doksan ikisini yitiriyor! (Ve dolayısıyla üç kurucu kağıt üzerindeki bu 161 milyonun büyük bir kısmını şirketten çekemiyorlar)
Bir de çekselerdi...
Şirket 2022’de 302 milyon dolar zarar göstermiş!
Kapitalizmin ilerlemeyi, gelişmeyi, insanlara daha güzel bir yaşamı sunabilmesi olumlu tabi. İnsanların sistem sayesinde çalışıp refah seviyelerini yükseltmeleri, daha güzel ve ferah bir yaşama kavuşmaları da olumlu.
Ama son zamanlarda bunları başarır ve sisteme uyarken kantarın topuzunu biraz fazla kaçırmıyor muyuz, ne dersiniz?
Comments