top of page

Tapanlar ve Takanlar



Bir seneye yakındır milletçe geçirdiğimiz çok gergin ve üzüntülü aylardan sonra, son günlerde ordumuzun, (Lichtenshtein’ın da yardımıyla!), üstün başarılı operasyonlar yapması sonucu tünelin ucunda ufak da olsa bir ışık belirdi.

Belki rehinelerimize, belki huzura, belki de kısmi barışa doğru.

 

Tekrar başladım ülkenin şu anki durumunudüşünmeye.

Bu ülke yirmi gibi yıldır kaderini büyük çapta bir kişiye, (bazılarına göre de bu kişi + ve ailesine!) bağlamış durumda. Onun tarafından yönetiliyor. Bu kişinin başarılı geçmişini ve hizmetlerini takdir etmekle birlikte son yıllarda iktidarda kalmak uğrunaülkeye çok  zarar verdiğine inananlardanım. Kesinlikle karşısındayım…

Ancak beni üzen ve oldukça hayrete düşüren -yine aynı kişinin en büyük müsebbibi olduğu- ülkedeki  kutuplaşmanın bu derecelere varıp, tavan yapması.

 

Tapanlar ve takanlar diye ikiye bölünmemiz.

 

Öyle bir yere vardık ki bugün ya Bibi’den nefret edip ona takacaksınız, ya da ona tapacaksınız.

Halbuki yaşamın her durumunda olduğu gibi burda da durum siyah – beyaz değil.

Kişiye göre değişen grinin elli tonu.

 

27 Eylül Cuma akşamı Kanal 12 ‘nin gözde programlarından birinde, (ve tam da Başbakan B.M. ‘de konuşmasını taze bitirmişken) kadın sunucu erkek eş sunucuya sorar:

Başbakanın konuşmasına ne diyorsun?

Eş sunucunun cevabı: (hemen  hemen  bu  kelimelerle)

Bırak Allahaşkına, ne konuşması. Adam şimdi işini bitirdi bile, doğru şampanyasını içmeye, sonra da Krallık süitinde güzel bir hafta sonu geçirmeye. Kim takar konuşmasını. Buraya ne için geldi ki?Haftasonunu geçirmeye.

 

Tam bir çamur atma örneği.

Halbuki  gerçek oldukça farklı:

Başbakan B.M.’de durumun  güzel bir özetini yaparak ülkesini başarılı bir şekilde savundu ve iki karşıt levhayla ileriye dönük  Ortadoğunun bir yol haritasını çıkartmaya çalıştı.

(Ayrıca bu seyahatinin Hizbullaha karşı gerçekleştirilen başarılı operasyon için bir ‘’aldatma ambalajı’’ olduğunu iddia edenler de var.)

 

Konuşmasının hemen ardından telefonda online bir şekilde operasyonla ilgili bilgilendirildi ve aynı gece, Cumartesi sabahı saat 04’te, uçağıyla ülkeye döndü. (Arada belki şampanyasını  da içmiştir, bilemeyeceğim, içtiyse de afiyet olsun bu kadar strese karşılık).

 

Nerde medya, nerde gerçekler.

Tabi bu kutuplaşmanın merkezinde iskemle dışında bir şey düşünmeyen basiretsiz politikacılar, rating uğruna kutuplaşmayı, dramatizasyonu vurgulayan ve  kulüp tutar gibi ya her kötü durumu Bibi’den bilen ya da Bibi’yi devamli göklere çıkartan TV kanalları ve gazeteler, like’larını çoğaltmak için postlarında   nefreti körükleyen sosyal medya guruları da var.

 

Hükümete yakın medya için durumumuz güllük gülistanlık, Moody’s kredi derecemizi düşürünce sebebi antisemit olmaları, bizim kötü mali yönetimimiz değil.

Karşıt medya için ise herşeyimiz çok kötü. Yağmur yağmadıysa hükümet sorumlu.

Halen beka mücadelesi veren bu ülkeye yazık değil mi?

Yaşam savaşımızı verdiğimiz bu günlerde dahi asgari müştereklerde, ulusal bir konsensusta  birleşemiyorsak, ne zaman yapacağız bunu?

Çepçevre düşmanla çevrili etrafımız.  Onları her seferinde altettik. Yine edebiliriz.

Barışa uzanan ellere de açık ellerimiz. (Birkaç istisnasıvarsa da milletin büyük çoğunluğu hala gerçek barış uğruna büyük fedakarlıklara razı.)

Ama en büyük sorunumuz kutuplaşmamız, birbirimizi yememiz…

 

Hepimiz için, sağcısı, solcusu, dindarı, seküleri, Yahudisi, Müslümanı, Dürzüsü, Hristyanı, artık asgari müştereklerde birleşmek için azami gayret sarfetmemizin   zamanı gelmedi mi?

Hayır, oyumu Bibiye vermeyeceğim. Ama birlik olabilmemiz için ne fedakarlık, ne uzlaşı gerekiyorsa, hazırım.

Tüm Yahudi okurlarımın yeni yılını kutlarım.

+







Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page